Bu gün St.Tropez , Cannes ve Monte Carlo'yu Gezeceğiz.

Sabah erkenden kalkıp sahile aracımızı kiralayacağımız sahile yakın rent a car ofisine gidiyoruz.
Bu gün o kadar çok yer gezeceğiz ki günü nasıl bitireceğimizi oldukça merak ediyorum. Aracımızı kiraladıktan sonra köşedeki enfes pasta börekler satan pastaneden bir şeyler alıyoruz.
Bu pastaneyi kalabalık gördüğümüz için tercih ettik .
Sunum güzel , yiyecekler lezzetli .
Sabah önce St. Tropez tarafına gideceğiz. Yol üzerinde Grimaud 'da durup denize giriyoruz. Burada aynı zamanda Gökçeada 'daki Yıldız Koyu gibi Sualtı Milli Parkı bulunuyor.
Suyun altını görmek için ben şnorkelle dalıyorum. Bir de ne göreyim . Suyun altında ilk görüşte tanımlayamadığım bir yaratık gerçekten koşuyor. Suyun yüzeyine çıkıp sonra tekrar dalıyorum ve yine aynı manzaranın devamını görüyorum .Bana ilk anda sanki bir tavuk suyun altında koşuyor gibi geldiğinden bizimkilerin yanına doğru ilerleyip '' Suyun altında bir tavuk koşuyor '' diyorum. Onlar doğal olarak bir anlam veremiyor.ve gülmeye başlıyorlar . İnanmıyorsanız suyun altına bakın dediğimde bakıyorlar , fakat bir şey göremeyip benimle dalga geçiyorlar. Muhtemelen siz de inanmadınız . Bu yaratığın daha sonra suda balık kovalayan bir Karabatak olduğunu keşfediyorum. Denizden çıkınca St.Tropez 'e doğru yola devam ediyor ,
gelince bir otoparktan giriş bileti alıyor , fakat sahildeki bu otoparkta yarım saat park etmenin 14 Euro olduğunu farkedince içeri girmeden başka yer bakıyor ve  Euro ödeyerek yol kenarı bir park yerine aracımızı bırakıyor ve St.Tropez'i keşfetmeye başlıyoruz.
  St. Tropez sahilinde dolaşırken
sokak ressamlarıyla karşılaşıyor ve onları izliyoruz.
Hava çok sıcak olduğundan önünde kuyruk olan bir dondurmacıya girip dondurma alıyoruz.
Çevrede lüks arabalar ,
evler ,
restaurantlar , mağazalar dikkat çekse de doğrusu burası bana çok etkileyici gelmedi. Sanırım beklentim daha yüksekti . Sokaklarında biraz daha gezdikten sonra St. Tropez 'den ayrılıyor , Şık yazlık evlerin ve güzel bir plajın bulunduğu St. Maxime 'ye geçiyoruz.
Burada yüzüyor , Cannes 'e geçiyoruz. Cannes 'de sahil boyunca arabayla geziyor ,
öğlen sıcağında bir park yeri ve orijinal bir şey göremeyince geriye dönüp Monaco 'ya gitmeye karar  veriyoruz. Monaco sonuçta başka bir ülke , Fransa ile belirgin bir sınırı olmasa da girişte bayağı trafik yoğunluğu yaşıyoruz.
Merkeze yakın bir konumda bulunan  kapalı otoparka aracımızı park ediyor , sahile doğru yokuştan aşağı yürüyerek iniyoruz. Monte Carlo 'dayız. Monte Carlo 'nun ağır ve zengin havası , ihtişamlı oteller , binalar , klüpler lüks spor arabalar ve yatlarla birleşince dikkat çekici.
Sahile inip dolaşıyoruz ve karnımız çok acıktı . Bütün gün denizde olduğumuzdan plaj kıyafetiyleyiz. Bu ağır havalı , zengin görüntülü ülkede tuzlu tuzlu plaj kıyafetiyle dolaşmak bizi de biraz rahatsız etse de ne yapalım , Monte Carlo yarım gün kadar bizim bu fazla salaş halimize katlanacak. Sahilde Casino isimli marketin yanında önünde biraz kalabalık olan bir pizzacı görünce bizde oraya yöneliyoruz. Pizzaların görüntüsü güzel , sipariş verip yandaki marketten şarap alıyor , pizzalarla birlikte sahildeki bankta kendimize ziyafet çekiyoruz.
Yanlız değiliz , çevredeki banklarda bizim gibi kendisine pizza ziyafeti çeken başka turistlerde var. Pizza güzelmiş, Yemek sonrası sahilde ilerleyerek partilerin verildiği bir kaç bar 'ın olduğu bölüme geliyoruz. Girişteki barda her yer bembeyaz ve herkes bembeyaz giyinmiş , sanırım burada beyazlar partisi var. Kapıda uzun tahta bacak takmış gelenleri karşılayan kızlar var.
Aslında normal bir kıyafet giymiş olsak ben '' burada ne oluyor '' deyip içeri girip bakmaya çalışabilirdim ama bu kıyafetle fazla yaklaşmadım. Sahilde konser alanına gelip bir rock grubunun konserini izliyor ,
sonra biraz resim çekiyor ,
sahilde bir halk kahvesi görünümlü cafede oturup kahve içiyoruz. Bu cafe hem ucuz hemde ışıl ışıl Monte Carlo yat limanı manzarasına sahip .
Çevrede lüks otolar dikkat çekiyor.
Kahvemizi içtikten sonra yaklaşık 750 metre yürüyerek yokuş yukarı çıkacak gücümüzün kalmaması bizim için gecenin bir kabusa dönüşmesine neden oluyor. Otobüs durağına geliyor ve 1 saatten fazla diğer turistlerle birlikte bekliyoruz.
Bu arada bir çok otobüs geçse de bizimki bir türlü gelmiyor. Sonra pazar günleri bizim otobüsün çalışmadığını öğrenince başka bir otobüsle gitmeyi deniyoruz. Bu otobüs sağolsun bize bütün Monte Carlo 'yu dolaştırıyor.
Telefon haritasını kullanarak otoparka yakın olduğunu düşündüğümüz bir durakta insek de , bir sağa bir sola gidiyor ve otoparkı bulamıyoruz. Yarım saat sonra biraz da tesadüfen otoparkı bulup Nice 'e doğru yola çıkıyoruz. Çok yorgunuz . Saat gece 01:00 gibi geldiğimiz Nice 'de bu sefer oteli bulamıyoruz. Daha doğrusu araç olmasa çok rahat gideceğiz fakat telefon haritasıyla bile bulmakta zorlanıyor yine de mutlu son olarak bir süre sonra buluyoruz. Aracı sabah teslim edip Sabah İtalya 'nın Cenova şehrine geçeceğiz. Ne olur ne olmaz deyip tren istasyonunun yanındaki katlı otoparka 8 saatliğine 24 Euro ödeyerek park ediyor ve otele gidip uyuyoruz.