1.Gün Ilgaz - Kastamonu Tatiline Nasıl Karar Verdik

Ilgaz dağlarının güzel bir yer olduğunu bir süredir çevremizde duymamıza rağmen görme şansı bulamamıştık .
Uygun bir tarih ve kalacak yer ayarlayınca Ilgaz dağlarına doğru yola çıktık ve bölgeye hayran kaldık . Tatilimizin süresi ise 2 gece 3 gün .

Ilgaz Dağlarına Doğru Yola Çıkıyoruz

Ilgaz tatili için İstanbuldan sabah erkenden arabayla yola çıkıyoruz . Bir gün önce hava durumunu dinlerken Boluda kar yağışı olabileceğini öğrendiğimiz için kendimizi daha zorlu kış koşullarına hazırlamıştık . İstanbul Bolu yolunun 220. km.sindeki Türsan 'da kahvaltı molası veriyoruz .
Burada daha önce bir kez mangalda yapılmış kebap yemiş ve tadını unutamamıştık .

Acaba kahvaltısı nasıl derken kaymağının lezzeti karşısında pek şaşırmıyoruz .
Çünkü geçen gelişimizde burada her şeyin güzel olduğu konusunda bir düşüncemiz oluşmuştu .

Genellikle yol üstünde bize sunulan yerleri değil ,kendimizin keşfedeceği yerlerde yemek yemeği tercih etsekte otoban üzerinde böyle bir şansımız bulunmuyor . Şansımız ise böyle kaliteli yerlerin olması . Serpme kahvaltı olmasına rağmen garson istediğiniz bir şey varsa ilave yapabilirim diyor . Teşekkür ediyor ve kahvaltı için kişi başı 16 TL ödeyerek oradan ayrılıyoruz .

Bolu Dağında Kar Yağışıyla Karşılaşıyoruz

Kahvaltı sonrası herhalde kar yağmayacak derken 10 km. sonra yağış başlıyor .
Bu bölgede yollar oldukça karlı ve karlı yollarda ilerlemekte yer yer güçlük çekiyoruz . Bolu tünelini geçtikten sonra bu bölgede tuzlama çalışmalarının başladığını farkediyoruz .
Bir süre sonra Gerede yola ayrımından Çankırı - Samsun yönüne sapıyoruz . Kar bir süre daha bize eşlik ettikten sonra kesiliyor ve bizi acaba Ilgazda kar yokmudur düşüncesi alıyor .
Otobandan çıktıktan sonra yol oldukça iyi , fakat yer yer çukurlar oluşmuş . Gercüş civarında yol yapımı devam ediyor . Bölgede yol yapım işaretleri yeterli değil . Bu yüzden yol ikaz levhasına çok yakın bir yerde aniden daralıyor ve geliş gidiş birleşiyor .

Gercüş sonrası hem yol düzeliyor hemde kar yağışı başlıyor ve keyfimiz yerine geliyor .
Ilgaz dağına tırmanırken ise arabamız kardan gidemeyecek hale geliyor ve bir otel görünce önünde durup zincir takmaya çalışıyoruz .
Hiç kullanmadığımız zinciri açamıyoruz .
Fakat otelin kahyası yardımımıza yetişiyor ve zinciri lastiklere takıyor . Bir kaç kilometre sonra oteller bölgesine ulaşıyoruz .

Ilgaz Dağında Otelimize Yerleşip Kayak Merkezine Gidiyoruz

İstanbuldan ayrıldıktan 500 km sonra otelimize ulaştık.
Ilgaz Ankaraya ise 200km. uzaklıkta . Çevreyi dolaşıp bir şeyler yiyelim diyor ve Ilgazı keşfe çıkıyoruz .

Heryer yüksek ağaçlı orman ve heryer bembeyaz .
Manzaralar tablolardaki gibi .
Ortamıın büyüsünden biraz kurtulunca bir otele girip kişi başı 10 TL ödeyerek köfte ekmek yiyor ve kayak pistini seyrediyoruz . Bu gün teleferik çalışmıyor .
Bölgeden Kastamonuya minibüsler çalıştığını öğrenince seviniyoruz. Çünkü karda kendi aracımızı kullanmak istemiyoruz . Bu durumda yarın Kastamonuya gideceğiz . Artık Kastamonunun nasıl bir şehir olduğunu merak etmeye başlayabiliriz .

2.Gün Ilgaz Dağında Kahvaltı Sonrası Kayakçıları Seyredeceğiz .

Sabah erkenden uyanıp çevreye bakıyoruz .
Kahvaltıdan sonra biraz karda dolaşıp kayakçıları seyretmeye gidiyoruz . Hava açık fakat biraz rüzgar var .

Teleferik yine çalışmıyor ve küçük kayakçıları kaymaları için kar temizleme aracıyla pistin üstüne çıkarıyorlar .

Biz bu gün Kastamonuya gideceğimiz için teleferiğin çalışmaması konusunda kayakçılar adına üzülüyoruz .
Otele dönüp kıyafetlerimizi değiştirip Kastamonuya gidecek minibüsü beklemeye başlarken karnımızda acıktığı için ünlü Büryan kebabının hayalini kuruyoruz .

Kastamonu Bizi Şaşırtıyor

Minibüsümüz geliyor ve eşsiz manzaralar eşliğinde Kastamonuya doğru yola çıkıyoruz .
Yollar karlı olsada kaptanımız tecrübeli minibüsü eski olsada bize güven veriyor .

Şehir merkezinde minibüsten iniyor ve dönüş için nereden bineceğimizi öğrendikten sonra kendimizi büyük bir meydanın ortasında buluyoruz .
Kastamonunun Kurtuluş Savaşında büyük kahramanlıklar gösterdiğini şehrin bir çok yerinde görebiliyorsunuz .

Kastamonu Cumhuriyet meydanında etkileyici ve dev bir Kurtuluş Savaşı hikayesini anlatan heykel bulunuyor.
Heykelin arkasındaki tarihi bina ve kale ,şehrin sembollerinden Şerife Bacı heykeliyle birlikte çok güzel görünüyor . Böyle büyük bir meydanı ben İstanbulda göremedim . Görüntü modern Avrupa şehir meydanlarını andırıyor .

Biraz ilerde şehir merkezinde üzerinde köprüler bulunan ve şehri ikiye bölen bir çay akıyor .

Kastamonudaki ilk izlenimimi sorarsanız beni çok şaşırttığını söyleyebilirim .

Geniş bir alana yayılmış Müzeler , tarihi evler , konaklar , büyük meydan , kale , saat kulesi , nehir , yemekleri , şehrin düzenliliği . Buraya neden daha önce gelmedik diye kendime sormadan edemedim . Cevabı ise bu kadar hikayesi olan bir şehir beklemiyordum .

Kastamonunun Yöresel Yemeklerini Yiyeceğiz

Öğle yemeğinde büryan kebabını nerede yiyebiliriz diye şehir merkezinde bir eczaneye girip soruyoruz .
Eczanedeki gençler artık havaların soğuduğunu ve bu mevsimde bulamayacağımızı söylüyor ve Kastamonunun yöresel yemeklerini yiyebileceğimiz bir restoranı tarif ediyorlar .

Restoranı beğeniyor ve içeri giriyoruz .
Garsona buraya özel ne yiyebileceğimizi soruyor ve bir porsiyon Tirit , bir porsiyonda Banduma siparişi veriyoruz . Porsiyonların doyurucu olup olmadığını sorduğumuz garson doymazsanız üstüne takviye yaparız diyor . Menüde gözümüze Ecevit çorbası da ilişiyor ve yöredeki Ecevit köyüne özel bir çeşit yoğurt çorbası olduğunu öğreniyor ve bu çorbayıda deniyoruz .

Ecevit çorbası , Tirit ve Bandumayı çok beğendik .
Ben en çok hindili bandumayı beğendim . Porsiyonları zor bitirdik . Birde üstüne yöresel ekşi elma suyu içtik . Ekşi elma suyu sulandırılmış pekmeze benziyordu .

Kastamonu Pazarına Gidiyoruz

Yemek sonrası nereye gidelim diye çevrede bir kaç kişiye sorduk ve
birisi pazara gitmemizi önerince cazip geldi ve gittik . Pazaryeri oldukça büyük ve üstü kapalıydı .
Bir kısmını gezebildik . Bir yerden kilosu 7 TL'ye ünlü Kastamonu sarımsağı aldık . Burada genelde köyden gelenler kendi ürünlerini satıyorlar . Sarımsak aldığımız teyze 15 km. uzaklıktaki Çamlıköylüymüş , bizim İstanbuldan geldiğimizi öğrenince akşam yemeğe davet etti . Çok isterdik fakat teşekkür ettik , çünkü yine vaktimiz yoktu .

Daha sonra bir marmelatçıdan Kuşburnu marmeladı aldık .
Burada ayrıca kızılcık marmeladı , ekşisi ve fındık ezmeside satılıyordu .

Kastamonunun Tarihi Evlerini , Kale Ve Saat Kulesini Geziyoruz

Kastamonuda tahminimce Şirincenin 10 , Safranbolunun 5 katı tarihi ev bulunuyor .
Şehrin neresine bakarsanız bakın tarihi evler görüyorsunuz . Bu sokaklarda dolaşıp duruyoruz .
Evlerin büyüsüne kapılınca şehir merkezinden oldukça uzaklaşıyoruz . Bir kısmı bakımlı olan tarihi ev ve konakların bazıları ise yıkılmaya yüz tutmuş . Bu kadar çok sayıda tarihi evi onarmaya bireysel olarak kimsenin gücü yetmez gibi görünüyor . Keşke bu evlerin tamamını onarabilecek bir kaynak bulunsa . Çünkü Kastamonu gerçek bir dünya kültür mirası .
Kaleye çıkıyor ve uzaktan saat kulesini izliyoruz . Çevrede bir çok müzede bulunuyor .

Hava kararmaya başlayınca Kastamonuyu gezmeye 1 günün yetmeyeceğinide farketmeye başlıyoruz .
Soğuk havada muhteşem bir konağa giriyor ve bardağı 1 TL'ye çay içiyoruz .

Kastamonuya İyiki Gelmişiz

Kastamonuya doğrusu Ilgaza yakın olduğu için uğradık ve çok beğendik .
Dönüşte köy minibüslerinin ofisinde biraz oturduk . Eşimle içeriye girince 2 centilmen Kastamonulu bey yerlerini bize verip başka yere geçtiler .
Daha sonra bir genç içeri girdi ve 10 kişiden fazla insanın elini sıktı . O böyle yapınca bizde içeri girdiğimizde herkesin elini sıkmayarak ayıpmı ettik diye düşündüm , fakat daha sonra gelenlerinde el sıkmadığını görünce rahatladım .

Minibüsümüze bindik ve köylerde yolcu bırakarak otelimize döndük .

3.Gün Bu Gün Ilgaz Dağından Ayrılıyoruz

Bu gün kahvaltı sonrası Ilgaza veda edeceğiz .
Kahvemizi içerek dışardaki eşşiz manzarayı seyrederken Kastamonunun beklentimizi aşan güzelliğini konuşuyoruz .

Ilgaz dağında ise kayak merkezine yakın küçük dağ otelleri yanısıra spa ,kapalı havuz ,disco gibi alternatifleri bulunan otellerde var . Dağın ortamı Uludağ kadar olmasa da bir çok kayak merkezine göre oldukça eğlenceli görünüyor . Örneğin bir otelde kalırken bir kaç km. ilerideki başka bir yeri keşfedip orada sıcak bir şeyler içebiliyorsunuz .
Dönüşte Ilgaz ilçesine uğruyor , pazarı varsa gezelim diyoruz .
Fakat bu gün pazar yokmuş . Ilgaz dağlarının uzaktan görüntüsünü izleyip ayrılıyoruz .

Biz Ilgaz dağları ve Kastamonuyu çok sevdik .
Ilgazın yüksek ağaçlı yemyeşil , şu anda karlı dağları ve bozulmamış doğası , Kastamonunun şaşırtıcı derecede hikayesi olan bir şehir olması bizi etkiledi . Burası ikinci kez büyük bir istekle gelinebilecek bir değere sahip .

Dönüş yolunda kar azalıyor .
Yol üzerindeki karlı manzaralar güzel . Öğle yemeği için tekrar Tursanda duruyoruz .
Tezgahtaki etlerden balıkçıda balık seçer gibi istediğinizi seçebiliyorsunuz .
Biz Akçaabat köfte siparişi veriyoruz .
Burada etler kömür ateşinde pişiriliyor ve çok lezzetli . Ayrıca yoğudun lezzeti olağanüstü .
Yoğurt , köfte ,tereyağlı bal ve kahve için kişi başı 16 TL ödüyor ve Türsandan ayrılıyoruz .

İzmir Ve Çevresini Geziyoruz



Uçaktan indikten sonra şehre ne şekilde gideceğimizi araştırıp metro ile gitmeye karar veriyoruz .
İzmir de geniş bir metro ağı bulunmakta . Konak - Bornova hattının yanısıra Havaalanından Karşıyaka üzerinden Aliağa 'ya kadar aktarma yapmadan ulaşacağınız gibi , Halkapınar da aktarma yaparak Hatay 'a ulaşabiliyorsunuz .
 Şehrin her yanına raylı sistemle ulaşmak büyük rahatlık sağlıyor .
Ayrıca Halkapınar - Balçova arasında işleyen 169 no'lu otobüs sahil yolunu kullanarak şehrin bir çok yerinden geçiyor .

 Neredeyse her yıl Güzel İzmir 'den geçmemize rağmen uzun bir süredir orada fazla kalmamıştık . İzmir'i yaşamayı istedik ve bu tatilimizi dünyanın en güzel şehirlerinden birisine ayırdık . 5 günlük tatilimiz boyunca İzmir 'in içini gezmek yanısıra , Şirince , Selçuk , Kuşadası , Seferihisar , Ürkmez , Gümüldür , Sığacık , Teos ve Tire 'yede uğradık .

Tatilimizin sonunda bu güzel şehre tekrar aşık olarak geri döndük .

1.Gün Bu Gün Karşıyaka Ve Alsancak ' a Gideceğiz

İzmirdeki ilk günümüzde sabah erkenden uyandık . Hava soğuk sayılmazdı , eşofmanlarımızı giyerek Güzelyalı sahiline yürüyüş yapmaya gittik . Etrafta yürüyüş yapanlar , köpeklerini gezdirenler vardı . Yürüyüş sonrası sessiz sahilde , elektrikli bisikletli çay satıcısından çay aldık ve tahta banklarda oturarak denizin sesini dinledik .

İlkönce Karşıyakaya Sonra Alsancağa Gidiyoruz

Karşıyakaya gitmek için otobüsle Konağa geldik . Buradan vapurla Karşıyakaya geçeceğiz . İzmirin otobüslerinde hangi durağa geldiğinizi belirten sesli uyarı sistemi yanısıra otobüs duraklarındaki ışıklı panolarda bineceğiniz otobüsün bulunduğunuz duraktan kaç durak uzakta olduğunu gösteren bilgi yer alıyor . Böylece çevreyi çok bilmesenizde kaybolma , durağı kaçırma ihtimali oldukça azalıyor . Kentkartı bir kez kullandıktan sonra 1 saat içinde bineceğiniz diğer araçlar ücretsiz .

Vapurla Karşıyakaya giderken taze nar suyu içtik , martılara gevrek atanları seyrettik . İzmirde simite gevrek diyorlar . Vapurda Narsuyu 2 TL , çay ise 50 krş. idi .

Karşıyakaya gelince önce vapur iskelesinin karşısındaki trafiğe kapalı caddeye girdik , mağazalara baktık , dolaştık ve bir süre sonra acıkınca gördüğümüz bir balık pişiricisine girdik .

Ben mezgit , eşim ise hamsi siparişi verdi . Taze balıklar yandaki balıkçıdan geldi ve lezzeti yerindeydi . İzmirde insanlar balıkla birlikte şalgam suyu içiyorlar . Çevremizdekileri görünce bizde balığın yanında şalgam suyu istedik ve beğendik . Masada bulunan zeytinyağınında tadı çok güzeldi . Burada doyurucu porsiyonlarla servis edilen mezgit 8,5 TL , hamsi 5 TL idi şalgam suyuyla birlikte bu hızlı ziyafete 18,5 TL hesap ödedik .

Balık ziyafeti sonrası dolaşırken canımız tatlı istedi . Bir yerden geçerken ev yapımı kalburdançekme (kalburabastı) satıldığını gördüm . Bu tatlıyı teyzem külsuyu ve zeytinyağıyla çok güzel yapardı . Satıcı bir tanesini ikram etti , biz 2 tatlı daha aldık ve 1,5 TL ödedik . Buradaki Kalburdançekmede küllü su ve zeytinyağı kullanılmamış , fakat kütür kütür ve lezzetliydi . Tatlımızı da yedikten sonra şık cafe ve restoranların bulunduğu sahile çıkıp dolaşmaya başladık . Burası yaz akşamlarında çok güzel olur. Daha sonra faytonla 20 TL'ye Heykelden Girne Meydanına yaptığımız oldukça uzun tur çok zevkliydi .

Karşıyakaya yıllar önce gelmiştim . Kalabalıklaşmış fakat hala güzel ,yeşil ve düzenli görünüyor .

Fayton turu sonrası Konağa dönerken şansımıza vapur kalkmak üzereydi . Konakta rent a car baktık ve Alsancağa doğru yürüdük . Alsancakta aradığımız arabayı bulduk . Yeni model ,full kaskolu dizel Hyundai i20 'yi 2 gün için günlük 70 TL 'den kiraladık . Araba işini istediğimize yakın bir fiyata halledince kafamız rahatlamıştı . Sahile indik ve eşsiz İzmir manzaralı bir cafede denizin yanında çay içerek dinlendik .


Sonra tekrardan Konağa yürüdük ve Tariş mağazasına uğrayarak sade ve çikolatalı kuru incir aldık . Türkiyenin taze ve kaliteli incirlerini bu mağazalarda bulabilirsiniz .Hava kararmaya başlamıştı . Otobüse binerek geriye döndük .