Ordu , Giresun , Samsun Tatiline Nasıl Karar Verdik

Bu tatilimizde nereye gideceğimiz birkaç hafta öncesine kadar belli değildi. Pegasus 'un internet sitesinde nereye gidebilirizi araştırırken Samsuna gitmeye karar verdik. Aslında yıllar önce Karadenizi Sinoptan Hopaya kadar gemiyle dolaşmış ve hayran kalmıştık .
Yalnız gemi Orduya uğramadığından orasını hep merak etmiştik. Promosyonlu uçak biletini bulunca Samsun Çarşamba havaalanına biletlerimizi aldık. Tatile çıkmamızdan bir kaç gün önce Ordu 'da aradığımız bir otelin resepsiyonundaki arkadaş 'ın '' Merak etmeyin sizi sokakta bırakmayız '' demesi bizi otel bulma konusunda rahatlattı. Çünkü otel rezervasyonu yapmadan tatile çıkıp nereyi beğenirsek orada kalacaktık. Tatile çıkmadan 2 günlük dizel citroen C3 araç için rent a car rezervasyonumuzu havaalanındaki bir firmadan günlüğü 65 TL 'den yaptık. Böylece kısacık tatilimizde süre kaybımız olmayacaktı.

Tatile çıkarken aklımızda Samsun çevresinde dolaşmak olsa da bizim tatil anlayışımızda şu ana kadar uzun süre aynı yerde kalmak pek olmadı.

Artık yola çıkıyoruz . Bakalım bu 2 günlük tatilimizde Samsun dışında da bir yerlere gidebilecekmiyiz.

1.Gün Samsun Çarşamba Havaalanına Doğru Yola Çıkıyoruz

Sabah saat 6 'da kalkacak uçağımız için Sabiha Gökçen havaalanına geliyoruz.Sabah erken uyanmış olsakta günden kazanarak 1 gece 2 günlük tatilimizde oldukça fazla yer gezebilmeyi umuyoruz. Uçağımız tam zamanında havalanıyor.
Yolda inince nereye gideceğimizi konuşurken yaklaşık 140 km. mesafedeki Ordu tarafına geze geze gitmeye karar veriyoruz. Saat 07.30 'da Havaalanına inince rent a car firması yetkilisi bizi karşılıyor. Aslında markalı firmaları değil , küçük acentelerden araç kiralamayı kendimce küçük işletmelere destek açısından daha doğru bulsamda kurumsal olanlar tertemiz ,deposu dolu araçlarla rekabette fiyat olarak olmasada kalite olarak öne çıkıyorlar. Bu sefer bilmediğimiz bir yerde markalı firmayı tercih ettik , aracımızı aldık ve Orduya doğru yola çıktık.

Ünye , Fatsa , Bolaman Üzerinden Ordu Ve Giresun'a Gidiyoruz.

Aracımıza binince kendimizi tanıdık bir yerdeymiş gibi hissederek yola çıktık. Yol üzerinde çok sayıda Trabzon ekmeği fırınları ,Bafra pidecileri , Mangalda et yapan restoranlar bulunuyordu.
Bizim karnımız oldukça acıkmış olsa da kahvaltı edebilmek için Ünyeye kadar gitmemiz gerekti . Plansız tatiller bu yönüyle de güzel . Biz kahvaltı için Ünyede bir yer keşfediyoruz, siz gitseniz belki yol üzerinde Terme ' de kendinizin beğeneceği bir yeri keşfedeceksiniz.
Böyle tatillerde keşfetmek bir açık büfe gibi önünüze sunuluyor , seçmesi size kalmış.

Biz kahvaltı için sahilde bir yer beğensekte 15 TL 'ye sınırsız çayla verilen kahvaltıyı yöresel bulmayınca Ünye girişinden geçerken gördüğümüz bir cafeye doğru geri dönüyor ve bir kaç yüz metre geride buluyoruz.
Bu cafe Antalya sahilindeki cafeleri çağrıştıran şık ve modern bir yer .Çok fazla yöresel ürün olmasada 17 TL 'ye sınırsız çayla beraber sunulan çok zengin bir açık büfesi var.Görüldüğü gibi burada fiyatlar hiçte düşük olmasa da 20 'den fazla çeşit peynir büfesi olması bize ilginç geliyor ve güzel havalı bir yaz başlangıcında açıkhavada kahvaltımızı ediyoruz. Garson arkadaşa orada nereye gidebileceğimizi sorduğumuzda Ünyeyi tepeden görebileceğiniz Asarkayaya gidin diyor.
Asarkayaya Ünye çıkışına yakın bir yerden saparak dağ yolundan tırmanıyoruz. Yeşil ve ağaçlık bir yer , fakat bu saatte bile kalabalık, çok sayıda piknikçi var.
Aslında Ünye ve sahili güzeldi fakat buradan bakınca çimento fabrikasının arkasındaki şehir görüntüsü aşağıdaki güzelliği gölgeliyordu. Etrafa bakıp , Fatsaya doğru yola çıktık.
Yarım saat geçmeden Fatsaya geldik , sahilde bir yorgunluk kahvesi sonrası yola devam ettik.

Bir süre sonra geldiğimiz Bolaman 'da cennet gibi bir plaj keşfettik .
Kumsal'a konmuş masalarda insanlar kahvaltı ediyordu. Yakında güzel bir tarihi konak restoran ve otel haline getirilmişti.
Sahilde ayaklarımızı suya soktuk , su oldukça sıcak ve yüzenlerde vardı. Bolamandan sonra ıssız bir kavşaktan bir kaç aracın saptığını görünce bizde merak ettik ve bir kaç yüz metre sonra deniz kenarındaki tarihi Yason Kilisesine geldik.
Yakındaki salaş restoranda Pavurya çorbası yazısını görsekte henüz acıkmamıştık. Kiliseyi gezdik ve oradan ayrıldık. Orduya yaklaştıkça plaj sayısı artmaya başlamıştı. Yol üzerinde yine güzel bir plaja girdik ,
bir şeyler içtik , Bolamanda Pidecileri görünce canımız pide istemişti ,fakat plajın restoranında çok güzel mangalda yapılan et ürünleri olsada pide yoktu. Restoran sahibi pide için ''Ordu'da Aktaşlara gidebilirsiniz '' dedi.

Yeniden yola çıktık.
Öğle yemeğinde pide yemeyi hayal ederken bir süre sonra güzel bir balık restoranıyla karşılaşınca pideyi bir başka bahara bırakarak içeriye girdik.
Bu 40 yıllık restoranda müşterilerinin sürekli müşteri olduğu anlaşılıyordu , çünkü sıcak kanlı garsonlar müşterilere mesafeli olsalarda espriler yapıyorlardı .Eşim pirzola , ben İskorpit tava söyledim . Yemek öncesi yörenin ünlü turşusundan ve mısır ekmeği ikram ettiler ki turşuyu yiyince ünlü olmakta haklı olduğunu anlıyorsunuz.Mısır ekmeğide değişikti. 2 kişi bira içtik ve 50 TL hesap ödedik.Burada öyle bir manzara vardı ki kendinizi sanki Robinson Cruose 'nin ıssız adasında hissediyorsunuz . Bir gün önce İstanbulun karmaşası içindeyken bir gün sonra böyle sakin bir cennete gelmek inanılır gibi değil. Aslında Ordu 'nun inanılması zor güzelliklerini yaklaştıkça daha çok anladık ve doğrusu bu kadar düzenli bir şehir , bu kadar güzel plajlar , turizmi bilen insanlar görünce çok şaşırdık.

Yemek sonrası yola devam ederken Orduda kalma düşüncesi kafamızda netleşmeye başlamıştı . Sahilde baktığımız bir otel 2 kişi oda kahvaltı 90 TL fiyat verdi fakat yer olması kesin değildi . Buraya kadar gelmişken 60 km. uzaklıktaki Giresun ' a da gidip dönüşte kalacak otel bakmaya karar verdik.

Giresun 'a geldiğimizde  yıllar öncesine göre şehrin güzelliğinin değişmemiş olduğunu , doğanın düzensiz  yapılaşmaya kurban edilmediğini farkettim . Benim eskiden güzelliğinden etkilenmiş olduğum ve hayalimde kalan Giresun da , muhteşem bir tablo gibiydi.
Yalnız karadeniz sahil yolunun şehrin sahilinden geçmesi sahile ulaşmayı çok zorlaştırıyor , öyle ki biz sahile ulaşabilmek için şehir dışından dönmek zorunda kaldık. Burada da şehri yukarıdan görmek için tepeye çıktık , biraz etrafı izledikten sonra aşağıya indik ve karmaşık yollardan dolayı sahile çıkamayacağız diye umutsuzluğa kapıldığımız bir anda şehir dışından dönüp sahile ulaştık ,
güzel görünen 2 cafeden birisine oturup dondurma yedik. Bu cafeleri beğendik. Şehrin tepesindeki kale ve tarihi sokaklar tarihi , sahil ise modern bir  görüntü veriyordu.

Saat akşam 6 'ya geliyordu ve geri dönüp Orduda kalacak bir yer bulmalıydık.
Orduya gelince şehir merkezinde belediyenin arkasında bir otel gördük. Arabamızı parkedip bakmaya gittik. Odaları güzel ve temizdi . 2 kişi gecelik 90 TL 'ye oda+kahvaltı kalmaya karar verdik.Ordu turistik bir şehir ve çok sayıda otel bulunuyor. Kalacak yer bulmakta zorlanırsanız Şehrin tam merkezinde İşbankasının yanında bulunan oteller 3 yıldız seviyesinde ve hizmet kalitesi oldukça iyi.
Resepsiyona nerede güzel bir yemek yiyebileceğimizi sorduğumda sahilde denizin üzerindeki balık restoranını önerdiler.

Sahil otele 100 metreden yakındı. Önce biraz yürüdük .
Bir balıkçı serpme ağla balık yakalıyordu. Burası Sanki küçük İzmir 'di . Şehir merkezi Alsancağı , Güzelyalı sahilini , birazda Karşıyakayı andırıyordu.
Denizin üstündeki balık restoranına bir bakmak istedik.
Denizin üstündeki şık restoran'ın fiyatlarını bilemediğimizden menülerini istedik. Fiyatlar oldukça uygundu.

Hava kararmak üzereydi ,
kendimize muhteşem Ordu manzarasına karşı deniz kenarı güzel bir masa bulup oturduk. Önce balık çorbası söyledik .
İkram olarak turşu kavurması ve mısır ekmeği getirdiler.

Daha sonra İskorpit Güveç ve Levrek Buğulama yedik .
Balık çorbası ve balık yemekleri mükemmeldi .

İçtiğimiz şarap ise vasattı. 2 kadeh şarap ve kahveyle birlikte bu balık ziyafetine 2 kişi için 60 TL ödedik .Bütün gün çok dolaştığımızdan bu romantik yemek sonrası uykumuz gelmeye başlamıştı . 200 metre mesafedeki otelimize döndük ve uykuya daldık.

Bize buradan okuyabileceğiniz İzmir tatilimizi hatırlatan Ordu 'da yarın teleferikle Boztepeye çıkacağız.

2.Gün Ordu 'da Teleferikle Boztepeye Çıkıyoruz

Sabah erkenden uyandım ve şehirde keşfe çıktım. Belediyenin önünden geçerken gördüğüm afişte ''Ordu İli Sahil Ve Plajları Dünyaca Ün Yapmış Cannes Ve Monaco 'dan Daha Güneydedir '' yazıyordu.
Sırf bu yazı bile şehrin turizm potansiyelinin farkında olunduğunu gösteriyordu. Bu şehrin yakında turistik olarak daha fazla keşfedileceği çok belli oluyor . Umarım bu güzel şehir ve doğal insanları hep aynı kalır.


Sahilde yürürken önce İzmirdeki Gündoğdu Meydanı gibi Atatürk Anıtı bulunan büyük bir meydana çıktım . Sahil yolunu takip edince karşıma Ordu Buz Pisti çıktı.
Önce şaka sandım. fakat yakından baktığımda buz pisti çalışıyordu.
Biraz ilerde ise Tenis Kulübü vardı . İnsanlar bu uçsuz bucaksız izlenimi veren sahilde yürüyüş yapıyorlardı .
Doğruyu söylemek gerekirse Orduyla ilgili güzel şeyler duymuştum , fakat bu kadar gelişmiş , yeşili korumuş ,oldukça düzgün yapılaşmış , modern bir şehir beklemiyordum .Biraz ilerde dün akşam gördüğümüz serpme ağlı balıkçı balıklarını ayıklıyordu .
Hemen yanına gittim , dün akşam üstü denizde gördümüz balıkçı sizmiydiniz soruma ''evet '' diye cevap verdi . Yakaladığı balıkların resmini çektim , yaklaşık 1 kiloymuş .


Otele döndük ve kahvaltı yaptık. Aklımızda bir an önce teleferikle Boztepe 'ye çıkmak olduğundan hazırlanıp kendimizi dışarı attık.
Zaten kaldığımız yer Boztepe teleferiğine bir kaç yüz metre mesafedeydi. Teleferik ücreti gidiş dönüş kişi başı 6 TL , öğrenci , öğretmen gibi indirimler var .Oldukça uzun görünen teleferik güzergahı 2.350 metre , Boztepeye çıkış 6,5 dakika sürüyor ,
şehrin büyüleyici manzarasını izleyerek yeşillikler içinde bir yolculuk yapıyorsunuz .
Zirvede bir kaç tane cafe restoran bulunuyor .
Zirvede bir kahve içmeden olmaz diyerek şehri izlerken kahvelerimizi yudumluyoruz .
Biraz dolaşıyor ve etkileyici Ordu manzarasını izleyerek teleferikle geri dönüyoruz. Aklımızda bir gün önce gördüğümüz Ordu Arı Yetiştiricileri Birliğinin Oray - Bir Bal mağazasına uğramak var. Buradan kilosu 20 TL 'den 2 kiloluk gerçek çiçek balı alıyoruz. Kargoylada gönderiyorlar. Bu mağazanın yanındaki fındıkçıyada uğrayıp dünyaca ünlü Ordu fındığı alıyoruz.

Otelden eşyalarımızı alıp ''Yoksa kayıp şehir Atlantis 'ten kastedilen Ordumuydu '' diye düşünerek ayrılıyoruz. Şehirden çıkar çıkmaz gördüğümüz sahile doğru ilerliyoruz.
Anlaşılan bu güzel şehirden ayrılmamız kolay olmayacak . Burada bir kamping var ve sezonu 1.100 TL 'ye çadır kiralıyorlarmış . O kadar güzel bir plajı varki buralarda yaşasam kesin bir çadır kiralardım . İnsanlarla konuşurken bölgenin güzelliği karşısında şaşırdığımızı anlatmamıza şaşırmıyorlar. Çünkü bir çok turist böyle diyormuş . İnsanlar Ordu 'da Karadeniz otoyolunun sahilden geçmesine izin vermemişler , böylece sahil onlara kalmış .Dün gittiğimiz Giresunda sahile ulaşmak zor bir bulmaca gibiydi .
Oradan ayrıldıktan sonra yol üzerinde balıkçıları görüyoruz. Burada kilosu 8 TL 'ye satılan iskorpit hem çok çıkıyor , güzelde yapıyorlar. Tekrar yola çıkıyor ve bir gün önce de uğradığımız salaş sahil cafede bir şeyler içmek için duruyoruz.
Burası da ayrı bir cennet ve biramızı yudumlayıp , patates kızartmalarını yerken buradan hiç ayrılmayalım diye düşünüyoruz. Çok yer görmek istemenin de bir bedeli var. Bu tatilde biz bu bedeli aklımız Ordu 'da kalarak ödüyoruz.
Dönüşte mutlaka Bolaman 'a uğrayıp pide yiyeceğiz diye hayal etmiştik ve bu hayalimiz gerçeğe dönüşüyor .
Kumsalın üzerindeki bir masaya oturuyor ve kıyma , peynirli pide söylüyoruz . Pidelerin hamuru lezzetli ve malzemesi bol . Burada da önce ikram olarak mısır ekmeğiyle turşu kavurma getiriyorlar.Bolaman turistik bir yer ve bir tarafı İsviçredeki göl kenarı manzaralarını andırıyor.

Öğle yemeği sonrası Samsun'a doğru yola çıkıyoruz.

Tatilimizin Sonunda Samsun 'u Geziyoruz

Şehre girişte hafif bir kanalizasyona benzer bir koku hssediliyor. Umarım yazın bu koku artmıyordur.
Bir süre sonra Atatürkün Samsuna çıktığı gemi olan Bandırma Vapuru bizi karşılıyor .
Bandırma Vapurunu küçücük , bir romorkör büyüklüğünde fakat etkileyici .
İçinde Atatürke ait eşyalar , resimler ,
mumya heykellerle canlandırmalar bulunuyor.
Bu ufacık gemiyle başlayan yolculukta neler başarılmış diye düşünmeden edemiyoruz.
Bölgede hayvanat bahçesi ve Rus pazarı var fakat sıcak havada ilgimizi çekmiyor .

Teleferikle Amisos tepesine çıkalım diyor fakat teleferiğe ulaşamayınca arabamızla çıkıyoruz. Tepeden şehrin doldurulmuş sahili görülüyor.Birde cafe var . Oradan ayrılınca nereye gideceğimize karar veremiyoruz. Uçağımızın hareketine hala 4 saat var . Şöyle bir dolaşalım derken Atakum tabelasını görünce o yönde ilerliyoruz.
Orada oteller olduğunu duymuştum .Atakum 'a gelince İstanbuldaki Bağdat Caddesinin kumsal kenarı olanı şeklinde tarif edilebilecek bir yerle karşılaşıyoruz . Burası Samsun 'un sanırım lüks semti , kumsal ve cafeler çok şık .
Biz gittiğimizde akşam saat 6 'ya geliyor ve piyasa zamanıydı. Şıklık yarışında Bağdat Caddesinden aşağı kalır bir görüntü yoktu, farkı ise uçsuz bucaksız kumsalıydı. Burada oturup bir şeyler içtik . Fiyatlarsa Bağdat Caddesi cafelerinin biraz altındaydı .
Atakum 'u çok beğenince ayrılmak istemedik ,ayrılmak istemeyince şehirde yemek yiyeceğimiz süre kalmadı.Havaalanına doğru yola çıktık.

Bu tatilde dizel aracımızla 75 TL 'lik mazotla 470 km. civarı bir yol yaptık .Havaalanında aracımızı teslim ettik ve uçağımıza binerek İstanbul ' a döndük.