Datça Yarımadası (Selimiye , Bozburun , Datça ) Tatili

Çoğu zaman olduğu gibi plansız çıktığımız 1 haftalık Datça Yarımadası tatilimizde Selimiye , Datça Aktur , Hayıtbükünde konaklayarak arabayla yarımadanın dört bir yanını dolaştık ,
mavi yolculuk teknelerinin konakladığı veya uğradığı harika koylarda yüzdük  ve bölgenin doğası henüz fazla bozulmamış eşsiz güzelliklerine hayran kaldık . Bir sonraki yazımızdaki  tatil hikayemizin devamını bende merak ediyorum .
Hikayemizin devamını okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

Selimiye , Bozburun Ve Datça Koylarındayız

Daha önce bir mavi yolculuk seyahatinde Datça yarımadasındaki bazı koylara uğramış ve çok beğenmiştik. Bu yüzden nereye gidelim derken valizlerimizi hazırlıyor ve yola çıkıyoruz . Önce İstanbul dan feribotla 180 TL ödeyerek Bandırma'ya geçiyoruz .
 Geceyi İzmir de geçireceğimiz  için Bandırma sonrası önümüzde yaklaşık 300 km. lik bir yol bulunuyor .
Geceyi Güzel İzmir de geçirip sabah Selimiye 'ye doğru yaklaşık 320 km. mesafedeki yolumuza çıkıyoruz . İzmir den Marmaris yönüne gitmek için Yatağan Aydın Muğla yolunu kullanıyor ,
Öğleyin Yatağan civarında çok sayıda kokoreç satan yer görünce dayanamayıp kokoreç yemeye karar veriyoruz .
Burası sanki kokoreç 'in başkenti gibi görünüyor ve çok sayıda kokoreç dükkanı bulunuyor . Kokoreç'i İzmir ve İstanbul usulü olarak iki şekilde yapıyorlar .
İzmir usulünde kırmızıbiber , tuz , kekik , İstanbul usulünde ise ilave domates bulunuyor . Biz İzmir usulünü tercih ediyor ve çok beğeniyoruz . Yola çıkıyor , bir süre sonra Gökova Körfezini kuşbakışı seyrederken
karadut şurubu içiyoruz . Gökova 'nın aşağısındaki ağaçlı yoldan geçerek Marmaris 'e doğru ilerlerken eski ağaçlı yolun eşsiz güzelliğinin yok edildiği dikkatimizi çekiyor . Eskiden bu yoldan Marmaris 'e girerken etrafı gökkuşağı gibi saran ağaçların arasından geçmek insana cennete giriyor duygusu veriyordu .
Marmaris 'in şehir merkezine girmiyor ve Bozburun - Datça tabelasını takip ediyoruz .  Datça yolundan yaklaşık 25 km. sonra Bozburun yönüne sapıyor , eşsiz güzellikte koylarla karşılaşmaya başlıyoruz .
Bir süre sonra Orhaniye 'ye geliyor ve Kızkumu bölgesinde aracımızı park edip sığ suda karşıya geçiyoruz .
Kızkımu plajı güzel ve kalabalık . Burada denizin içindeki heykelin resmini çekip Selimiye 'ye doğru ilerliyoruz . Eski adı Losta olan Selimiye 'ye yaklaştıkça cennetin burası olabileceğini düşünüyoruz .
Odamıza yerleşip kendimizi dışarı atıyor ve sıcak havada kendimizi serin diyemeyeceğim oldukça ılık bir suya atıyoruz . Deniz suyu aşırı sıcak olmasa da burada gece yarısına kadar çok sayıda insan denize giriyor .Selimiye eskiden daha çok mavi tur teknelerinin konakladığı son yıllarda ise daha fazla kişi tarafından tanındıkça hızla moda olmaya başlamış bir yer.
Sade bir şıklığa sahip olması açısından bana belki Alaçatı , belki Karadağ 'daki Petrovac , belki amerika 'da West Palm Beach  hissi veriyor .
Burada otel , tatil köyü değil , sıcak kanlı insanların işlettiği oldukça mütevazi pansiyonlar bulunsa da pansiyon fiyatları sezonda kişi başı oda kahvaltı ortalama 60 ile 80 TL arasında değişiyor . Sahili çok şık . Denizin üstündeki çok sayıda şık restoranda  romantik akşam yemekleri yiyebilir ,
sahildeki köy derneği kahvesinde çayınızı yudumlayabilirsiniz .
 Selimiye 'de en çok dikkatimi çeken şeylerden biri turistlere uyum sağlamış bir köy hayatının devam ediyor olması , burada yerli insanları hayatın içinde görebiliyor , tarlaya gidenlerle selamlaşıp iki laf edebiliyor , balıktan gelenlerle köy kahvesinde birarada olabiliyorsunuz .
Burası beni en çok etkileyen eşsiz doğası yanı sıra sanırım şıklıkla köy hayatının uyumlu bir şekilde birarada olması .
Akşam yürüyerek köyün merkezindeki günlük tur teknelerine bakıyor ,
ertesi gün için tüm teknelerin dolu olduğunu öğrenince ertesi gün arabayla Bozburun yarımadasını gezmeye karar veriyoruz .
Sabah erkenden uyanıp yüzümüzü neredeyse banyo kadar yakın olan denizde yıkamak için suya dalıyoruz.
Kahvaltı sonrası arabayla Bozburuna gitmek üzere yola henüz çıkmışken bir amcayla karşılaşıyor ve nereye gittiğini soruyoruz , Bozburun 'a deyince onu da alıp yolda ilerliyor hem de amcamızdan yerel hayatla ilgili bilgiler alıyoruz .
Onu evine kadar bırakmamız karşısında bizi bırakmayıp evine kahve içmeye davet edince kırmıyor ve sıcak havada evlerinin serin avlusunda kahvelerimizi yudumlarken bahçede oynayan torununun okulundan bal satışına kadar bir çok konuda sohbet ediyoruz . Ayrılırken bize koca bir paket Bozburun kekiği hediye ediyor ,
bizde oğlunun sattığı çam balından bir kavanoz satın alıyoruz .  Bölgede kiloluk çiçek ve çam balları 30 TL 'den , kekik balı ise 40 TL 'den satılıyor . Yola çıkıp manzaraları izleyerek dağ tepe demeden giderken doğal güzellikler bizi Söğütte Kızılyer mevkiine doğru çekiyor .
Burası mavi tur teknelerinin gecelediği sakin bir koy . Çok yere gitmek istediğimizden etrafa bakınıp Türkiye ' nin Rodos adasına en yakın noktalarından  Serçe koyuna gidiyoruz . 8 km. uzaklıktaki Serçe koyuna oldukça ıssız ve kekik kokulu yollardan geçerek ulaşıyoruz .
Burada bir restoran , küçük balıkçı tekneleri ve yatlar bulunuyor . Karnımızda acıkmaya başladığından balık yeme hayali kurmaya başlıyoruız . O an müşterinin bulunmadığı restoranda gördüğümüz tek kişiye tuvaleti kullanıp kullanamayacağımızı soruyor ve orası müşterilere ait cevabını almamıza rağmen anlamazlıktan gelip kullanıyoruz .
Daha sonra balıkçıların yanına gidiyor ününü duyduğumuz Bozukkale'ye tekneyle kaça gideceklerini soruyor 150 TL cevabını alınca vazgeçiyor ve '' balık var mı '' diye soruyor '' keşke şurada balık pişirseydiniz '' diye takılıyoruz . Bir balıkçı '' Pişireyim ama ekmeğim yok '' deyince ilerdeki müşterisiz restorana gidip bize parayla bir ekmek satıp satamayacağını soruyor ve gidin 5 - 6 km . uzaklıktaki köyden alın cevabını alınca teknede balık ekmek hayallerimiz suya düşüyor.
Aklımıza yolda gelirken gördüğümüz teyzelerin sattığı taze , güneşte kurutulmuş badem gelince hemen yola çıkıyor ,
paketi 5 TL 'den alıp aperitif niyetine açlığımızı bastırıp  Cumhuriyet Köyüne geliyoruz . Burası şirin , pansiyon ve restoranların bulunduğu deniz kıyısı bir yer , başımıza neredeyse güneş geçtiğinden hemen suya girip yüzüyor ve çıkınca restoranlara bakıyoruz .
Burada da insanlar misafirperver . Bir restorana girip adını ilk defa duyduğumuz yöresel balıktan yiyor ve beğeniyoruz .
Burada ve Datça yarımadası genelinde çok fazla yabancı turiste rastlamıyoruz , bölge kitle turizmine fazla açılmadığı içinse doğa korunmuş , deniz temiz . Yemek sonrası kahvelerimizi içince keyfimiz yerine geliyor ve denize girmek için sabah şöyle bir bakıp çıktığımız Kızılyer 'e gidiyor ,
sakin denizinde yüzüyor ve sahilde çok beğendiğimiz bir butik otel kalitesinin üzerinde olan Aşkın Pansiyonun cafesinde çay içiyoruz .
Hesabı ödemek için kasaya gidince pansiyon sahibi çayın lafımı olur deyince gerçekten şaşırıyoruz , çünkü denizin üstündeki cafe çok şık ,servis kaliteli . Pansiyon sahibine '' Burada böyle şık bir yer beklemiyorduk '' diyerek şaşkınlığımızı belirttikten sonra ayrılıyor ,
Bozburun 'a giderken eşsiz manzaraların fotoğrafını çekmekten kendimizi alamıyoruz , ulaşınca pilimizin bitmek üzere olduğunu farkediyor ,
bir dondurmacıya gidip ev yapımı doğal dondurma yiyoruz , burası da tertemiz deniziyle dikkat çekiyor .Bizim sabah arabayla getirip evinde kahvesini içtiğimiz amca ,eşi ve arkadaşlarını yol kenarına oturmuş sohbet ederken görünce kornaya basıp selam veriyoruz , bizi görünce komşularına bahsedip el sallıyorlar .Dünyanın en güzel manzaraları eşliğinde Selimiye 'ye dönüyoruz .
 Bozburun , Selimiye , Orhaniye , Söğüt ve civarını detaylı dolaşmak için günler gerekse de yerleşim yerleri birbirine yakın olduğundan 1 günde kısa kısa uğrayarak bir çok yeri görebildik . Selimiye' ye dönünce akşam yemeğine sahile gidince karar veririz diyerek limana geliyor , bu akşam için Paprika 'da paprika kebabı yemeyi tercih ediyor ,
sahilde bir masaya oturuyoruz . Paprika kebabı yufka arasına et veya tavuk konup üstüne yoğurt dökülerek yapılan bir spesiyal .
Dolmanın yufkayla yapılanı da diyebiliriz . Yanında taze nane yapraklı ayran içiyor ve kişi başı 18 TL ödüyoruz . Tatlı yemeden olmaz deyince Selimiye 'ye özel  Losta Tatlısı yemeye gidiyoruz .
 Losta tatlısının yufkası İstanbul da Karaköy Güllüoğlu baklavasının çıtır çıtır tadını çağrıştırıyor , fakat bize biraz fazla tatlı geliyor . Yemek sonrası yorgunluğumuzu atmak için sade , sakin ve şık bir bar 'a gidiyor , rahat şezlonglarına oturup kahvelerimizi yudumluyoruz
. Yarın tekne turuna çıkacağız .

Bu gün sabah erkenden kahvaltımızı yapıp teknemizin gelmesini bekliyoruz . Selimiye 'deki tekne turları sizlere kaldığınız tesisin iskelesinden alıyor , dönüşte ise aynı yere bırakıyor , bu durum sabah tekneyi kaçırma ihtimalinizi düşürürken akşamüstü yorgun düşmüşken birde  iskeleden kaldığınız yere yürüme zorluğunu engellemiş oluyor .
Bizim günübirlik mavi yolculukta ki rotamız Sığ Liman , Manastır , Aşkadası (Dişlice Adası ) , Bencik Koyu , Tavşan Adası , Arapmezarı , Nergizliada , Perili Ev 'den sonra Selimiye ye dönüşle  son bulacak .
Günlük tekne turumuza başlıyor , Sığ Liman 'dan geçerek Manastır Koyuna geliyor ,
adaya çıkıp geziyor ve sonrasında yüzüyoruz .
Daha sonra geldiğimiz Dişlice (Aşk Adası ) Adasının mükemmel denizi ve manzarası bizleri büyülüyor .
Burada yüzüyoruz , popüler bir koy olduğundan bir çok tekne yanımıza demirliyor .

Buraya genelde yabancı turist getiren büyük tekneler gürültülü animasyonlar yapıyorlar .
Bizim ise teknemiz sakin ve halimizden memnunuz .Mangalda yapılan çipuranın kokusu burnumuza geldikçe acıktığımızın farkına varıyor ,
yemeğin hazır olduğunu öğrenince teknemize çıkıp balık ziyafetimize başlıyoruz . Yemeğimizi yerken dikkatimizi çeken bu teknede ve daha önce çıktığımız tekne turlarında balıkların olması gerektiği gibi pişirilmesi . Bana göre burada işinin bir parçası olarak yemek yapan kaptanlar özellikle balık pişirme konusunda bir çok restoran ile rekabet edebilirler .
Yemek sonrası biraz dinlenip Bencik koyuna doğru hareket ediyoruz.
Bencik koyu boyları 2 metreye yaklaşan kumsal köpekbalıklarının ürediği bir yer olarak biliniyor . Burada  Mayıs - Haziran aylarında gözlem turları yapılıyormuş , biz köpekbalığıyla karşılaşmasak da denize de girmedik , cesur kızlar ise surf üstünde dolaşıyordu .
 
Bencik koyundan ayrılıp Arapmezarı koyuna gidiyoruz . Bu koyda ise küçük teknelerde aileler geç öğle ymeği yiyorlardı ,
yüzdük ve ayrılarak Perili ev ' e doğru yola çıkıyoruz . Perili ev 'in bulunduğu koyda çok güzel bir deniz ve çok güzel bir bahçe bulunuyor .
Burada da yüzüyor ,  Dönerken yolda çayımızı yudumlayarak yorgunluğumuzu atıyor , sonrasında Selimiye 'ye dönüyoruz. Selimiye 'de otelimizde tekneden inip sahilde biraz daha yüzüyoruz . Selimiye sahilleri o kadar güzel ki yüzmekten kendinizi alamıyorsunuz .
Sonrasında odamıza gidip akşam yemeği için dışarıya çıkıyoruz . Selimiye'de akşam yemeği için bir çok alternatif bulunuyor . Köy merkezindeki sade veya gösterişli ev yemeği restoranlarının yanı sıra pansiyonların deniz üstündeki iskeleleri akşamları eşsiz romantik restoranlara dönüşüyor . Sıra sıra deniz üstü restoranlar ise akşam ışıklandırılınca çok şık görünüyor .
Biz bu akşam ev yemekleri yapan bir restorana gidiyor önce semizotu çorbası içip ,
kabak çiçeği dolması yiyor ,
yemekten sonra biraz dolaşıyoruz , yol üstünde gördüğümüz  sokak midyecisinden 10 'ar tane midye dolma yiyoruz . Sonrasında sahildeki şık bir bar ' a gidip bir şeyler içiyoruz .

Yarın buraya tıklayarak okuyabileceğiniz Datça koylarını keşfetmeye gideceğiz.

Üç gün Datça 'nın eşsiz koylarını gezip akşamüstü tekrar Selimiye 'ye dönüp odamıza yerleştikten sonra kendimizi denize atıyoruz . 
Bu akşam sahilde denizin üzerindeki iskelelerden birinde romantik bir akşam yemeği yiyeceğiz . Restoranların bir çoğu aynı zamanda pansiyon olarak konaklama da sağlıyor . Biz Selimiyeli bir ailenin işlettiği restoranı tercih ediyor , balık konusunda küçük bir pazarlıktan sonra masamıza geçiyoruz .
Menümüze deniz levreği , deniz bölürcesi , midye dolma , salata ve 1/4 şişe rakı bulunuyor . 
Ilık bir Selimiye akşamında denizin üstündeki iki kişilik akşam yemeğimiz için 100 TL ödüyoruz. Ertesi gün dönüş yolculuğuna çıkmadan önce bir restoran sahibine yol üstünde nereden balık satın alabileceğimizi soruyor , Marmaris çıkışında Gökova civarındaki balıkçıların yerini öğreniyoruz . Eşsiz Datça ve Marmaris koylarını izleyerek geldiğimiz Gökova 'daki balıkçıların birinden mevsim balıklarından alıp eşsiz güzelliklere sahip bölgeden bir gün tekrar görüşmek üzere ayrılıyoruz .

Diğer Selimiye Tatili Yazımızı Okumak İçin Buraya Tıklayınız

Bir sonraki Malta ve Sicilya Tatilimizi Okumak İçin Buraya Tıklayınız.