Bu gün Follonica 'dan Ayrılıp Siena ,San Gimignano'yu Gezip Floransa 'ya Geçeceğiz

Fransa ve İtalya sahillerini içeren bu tatilimizde kalacağımız yerler önceden belli olmadığından bir gün önceden bir yer belirleyip rezervasyon yapıyor ve şansımıza ne çıkarsa orada kalıyoruz. Geceyi geçirdiğimiz upuzun bir kumsala sahip Follonica 'da karşımıza İtalya 'nın bir yazlık kasabası çıktı. Kaldığımız otelde bayağı iyiydi.
 Burada insanlar Türkiye 'de yazlıktaki insanlarla misafirperverlik konusunda büyük benzerlikler taşıyordu. Örneğin dün gece yemek yiyecek bir yer sorduğumuz bir teyze ve kızı bizi 750 metre kadar uzaktaki Restoran'a kadar götürdü. Dondurma yiyebileceğimiz bir yer sorduğumuzda da benzer şeyler yaşandı. Özetle İtalyanların Türklerle akrabalığı olmasa da karakter açısından oldukça çok ortak yönleri olduğunu bu tatilde bayağı hissettik. Bu sabah erkenden kalkıp uçsuz bucaksız gibi görünen sahilde yürüyüşe gidiyorum.
Kumsalın hemen arkasında ise kumsal boyunca uzanan muhteşem bir koru yer alıyor.
Sığ suda bir voleybol sahası var fakat saat erken olduğundan henüz oynayan yok.
Bu sahilde ilginç olan kumsala kurulan giysi pazarıydı. Önce tezgahların ne olduğunu uzaktan anlayamadım. Yakına gelince kumsal da kurulan bir pazarla karşılaştım.
Bu uçsuz bucaksız kumsalda biraz fazla yürüyüp , bir çok yerde birbirine benzeyince otele çıkacağım yolu biraz aramak zorunda kaldım . Otele gelince kahvaltıya geçtik.
Kahvaltı bayağı zengindi. 
Kek ve tartlarda  lezzetliydi.
Toskana bölgesinde yeşillikler içindeki yollardan geçtikten sonra
bir ortaçağ şehri olan Siena'ya ulaşıyor ,
fotoğraftaki gibi trafik cezası yememek için arabamızı yol üzerinde güvenli bir yere park ediyoruz.
Bu şehir girişinden itibaren insanı çok etkiliyor. Her yerdeki binalar sapasağlam ve sanki başka bir çağa ait görünüyor.
Burada sokakları geziyor , dükkanlara bakıyoruz.
Bir dükkanda ekmek 
bir diğerinde pizza ve sandviç çeşitleri ilgimizi çekiyor.
Bazı tarihi binaları geziyoruz.
Dar sokakları takip ederek
13. yüzyıldan itibaren pazar yeri olarak kullanılan Piazza Del Campo Meydanına geliyoruz.
Bana sorarsanız hayatımda tarihi binalarla çevrili bu kadar büyük bir meydan görmedim.
Binaların altında cafe ve restoranlar bulunuyor .
Turist sayısı ise havanın çok sıcak olmasına rağmen çok fazla görünüyor. Meydanda Siena'nın sembollerinden Torre Del Mangia kulesine bakıyor , 
14.yy 'da yapılmış Fonte Gaia çeşmesini izliyoruz.
Hava çok sıcak olsa da pek çok turist gibi tarihi sokakları hayranlıkla gezmeye devam ediyor ,
çeşmeden su içiyor ,
ilginç mağazalara göz gezdiriyoruz.
Ekim ayındaki Eros Ramazotti konseri afişine bakıyor ,
Duomo 'ya geliyoruz. 
Öğle saatinde bir çok turist acıktığından kaldırımda veya Duomo 'nun basamaklarında oturup pizza , sandviç gibi şeyler yiyorlar.
İtalya 'nın Toskana bölgesinde seyahatimize devam ediyor , Sieana 'dan sonra şarap bağları , şarapları ve zeytinyağıyla ünlü ,
tipik bir Ortaçağ kasabası olan San Gimignano 'ya geliyoruz.
Burada 12. yüzyıldan itibaren zengin ailelerin statülerini belirlemek için yapılmış 72 kuladen hala 14 'ü ayakta ve bir başka adı ortaçağın Manhattan'ı .
Gerçekten insan o dönemde yapılmış bu yüksek kuleleri anlamakta zorlanıyor. Meydanları sanki başka bir çağa ışınlanmış gibi bir izlenim veriyor.
Mağazalara bakıyor,
şarap dükkanlarını geziyoruz , buradan bölgenin ünlü Chianti şaraplarından alıyoruz.
Karnımız acıktığından bir meydanda oturup kırmızı şarap eşliğinde
 yemek yiyoruz.
   Yemekten sonra Floransa 'ya geçeceğiz.
Yolda çok güzel manzaralarla karşılaşıyor
ve Floransa 'da önce arabayla Michelangelo Tepesine çıkıyoruz.
Buradan rüya gibi şehrin büyük bir bölümünü kuşbakışı izliyoruz.
Michelangelo 'nun ünlü Davut heykelinin önünde kavuniçi kıyafetli Budist rahibinin yanına gidip sizinle fotoğraf çektirebilir miyim diye sorduğum soruya evet cevabını alınca kendisiyle resim çektiriyorum.
Satıcılara bakıyor ,
manzarayı izliyoruz. Burada günbatımını izlemek güzel olsa da akşamüstü oldu ve otelimizin yerini bilmiyoruz . Bu yüzden aşağıya inip oteli bulup yerleşmek gerek diye düşünüyoruz. Oteli ararken hava kararıyor ve bardaktan boşalırcasına bir yağmur başlayınca aracımızı bir yere çekip bekliyoruz.
Yağmur biraz uzun sürse de bitiyor ve oteli aramaya devam ediyoruz. Aslında biz booking 'den rezervasyon yapmıştık fakat ismi değişmiş , isminin değiştiği de kapıya asılmış küçük bir kağıtta yazıyor olsa da biz kağıdı göremeyince bayağı aradık ve sonunda bulunca odamıza yerleşiyor ,
aracımızı yakındaki neredeyse otelden pahalı olan  otoparka bırakıyoruz. Otopark 'a bir gece için tam 24 Euro ödeyeeğiz. Yağmur kesildi. Dışarı çıkıp kendimize bölgenin en güzel Fiorentina Bifteğini yapan restoranı arıyor ,
tarihi bir binadaki restoran 'a giriyoruz.
Bahçe çok kalabalık olduğundan tam başka yer bakmak için ayrılacak iken bir garson bizi içerideki bir masaya oturtuyor , şampanya getiriyor ve şefin ikramı olduğunu söylüyor .
Bizde beklemeye başlıyoruz . Duvarlardaki ilginç resimlere bakıyoruz.
Yaklaşık yarım saatlik bir beklemeden sonra garson bizi dışarıda bir masaya alıyor. Yemek öncesi İspanyollar 'ın Tapas'ına benzer değişik kanapeler ,
sonrasında tabiiki Fiorentina Biftek söylüyoruz.
Kırmızı şarap eşliğinde yemeğimizi yedikten sonra
tatlı olarak farklı ve güzel bir Trimisu söylüyoruz.
Fiorentina bifteği çok yumuşaktı , beğeniyoruz.Yemek sonrası şehri geziyor, sokak müzisyenlerini dinliyor
önce Santa Maria Katedraline 
sonra Signoria  meydanına gidiyoruz.
Buradaki Lanzi Locasındaki Açıkhava müzesinde etkileyici heykeller bulunuyor.
Vecchio Sarayının Girişindeki Michalangelo 'nun ünlü Davut heykelinin reprodüksiyonuna bakıyor ,
oradan Uffizi galerisine geçiyor ,
sonrasında Ponte Vecchio Köprüsüne ulaşıyoruz.
Dönüşte farklı bir yol izleyip meydan
ve tarihi pazaryerinden geçerek otelimize dönüyor , 
 uyuyoruz.