Belgrad'dan Novi Sad şehrine Gidiyoruz

Sabah günübirlik 90 km uzaklıktaki Novi Sad şehrine gideceğimiz için otelde kahvaltı etmeden ayrılıyor yol üstünde bir Pekara'dan otobüste yemek için börek,çörek alıyoruz.Belgrad'da Novi Sad şehrine giden otobüs ve tren garları yan yana bulunuyor.
Biz daha hızlı olduğu için otobüsü tercih edeceğiz.Otogar da otobüs biletini gidiş dönüş saatli bilet istesek de gişedeki adam yanlışlıkla dönüş seferi için saatli bilet değil açık bilet kesiyor.Bilet fiyatı tek yön için 6 € civarında.Otobüse bindiğimizde en önde oturup manzarayı seyretmek istesek de şöför biletlerin numaralı olduğunu belirtiyor,yerimize gidince bir adamın oturduğunu görüyor ve '' burası bizim yerimiz '' deyince bize  herhalde '' bir sürü yer var başka yere oturun '' gibi  bir şeyler diyor.Yanlış anlamayın Belgrad'da insanlar kibar ve saygılı fakat magandalar burada da bulunabiliyor.Tam zamanında hareket ediyoruz.Yolda resim çekmek için boş bir koltuğa tam oturacakken arkamdan bir kız ingilizce ''oraya oturma '' diyor.Ben ne olduğunu anlamaya çalışırken koltuğun ıslak olduğunu söylüyor.Burada gençler oldukça iyi ingilizce konuşuyor.Güzel bir otobandan yaklaşık 1.5 saat sonra Novi Sad şehrine ulaşıyoruz.Burada da otobüs ve tren garları şehrin yaklaşık 2 km dışında yan yana bulunuyor.
Dönüş biletinde saat göremediğimiz için perona gidip görevliden bilgi alıyoruz.Görevli kız iyi bir ingilizce ile bilette dönüş saatini belirtmek için kişi başı 60 RSD/0.5 € ödememiz gerektiğini söylüyor ve biletin bu şekilde kesilmiş olmasından dolayı özür diliyor.
Akşam geyik eti denemek için Belgrad'ın şık restoranlarından Lovac'a gitmeyi düşündüğümüzden dönüş biletini saat 17:20 'ye alıyoruz. Merkeze mesafe yaklaşık 2 km olduğundan sağa sola da bakarız diye düşünerek yürümeye karar veriyoruz.
Şehre yaklaştıkça tarihi binalar güzel bir yere geldiğimizin ilk ipuçlarını veriyor.Şehir merkezinde Svetozar Miletic Meydanı civarında biraz dolaştıktan sonra eşim henüz kahvaltı etmediği için bir yer bakıyor ,Zmaj Jovina da bulunan Corso Cafe'ye giriyoruz.
İçerisi kalabalık,tek boş yere oturuyoruz.Değişik güzel bir omlet ve 2 kahve için 588 RSD/5 € hesap ödüyoruz.Kahve de aklımızda kalacak kadar güzeldi.Sonra meydana çıkıp dolaşıyor,resim çekiyoruz.Hava oldukça serin yerliler yanı sıra etrafta az da olsa turist de var.300.000 civarında nüfusu bulunan tarihi ,şirin şehir Novi Sad 2021 Avrupa Kültür başkenti olduğu için restore edilmiş ve yenilenme devam ediyor.
Şehir merkezindeki pazar yerini dolaştıktan sonra yürüyerek Danube Parkına geliyoruz.Parkın manzarası eşsiz tabloları andırıyor.
Parkın bitiminden karşıya geçip Tuna nehri üzerindeki Varadin köprüsünden geçerek Petrovaradin kasabasına geliyoruz.Tarihte Macarların,Almanların yaşadığı,Türklerin egemenliğinde de kalan tarihi Novi Sad şehrinin karşısında yer alan bu kasaba evlerinin görünümüyle geçmişte bölgede refahın yüksek olduğu izlenimini veriyor.Şu an bir çok ev restore ediliyor.
Kaleye çıkmak için pek yön işareti olmasa da merdivenleri tırmanarak Petrovaradin kalesine ulaşıyoruz.
Yukarı çıkmak biraz yorucu olsa da değer.Manzara geniş bir açıdan şehri görüyor.
Şık cafe ve restoranlar bulunuyor.
Biz cam kenarında boş yer görünce Osam Tamburasa isimli restoranda oturuyor, 2 kadeh roze şarap siparişi veriyoruz.Ortam romantik, manzara güzel, burada 480 RSD/4 € hesap ödüyor,akşam yemeği için telefonla Lovac restoran'a yer ayırtıp bu ortamı bırakmak istemesek de kaleden ayrılıp yürüyerek şehre dönüyoruz.Tatillerde 15-25 km. mesafeleri yürüyen bizler için Novi Sad şehri yürüyerek rahatlıkla gezilebilecek bir yer.Belediye otobüsleriyle toplu ulaşım bulunuyor.Şehir oldukça küçük olduğundan taksi ücreti de yüksek olmayabilir.Merkeze gelince ilk geldiğimizde dikkatimizi çeken pazarın yakınındaki Kod Servala restoran'a gidiyoruz.
Burası yerel yemekler yapan oldukça küçük,esnaf lokantası tarzında uygun fiyatlı bir yer.
Oturduğumuzda çevre masalara giden yemekler ilginç görünse de akşam yemeğe gideceğimizden Balkanların ünlü ızgara köftesi Cevapi ve Lahana Dolması siparişi veriyoruz.Porsiyonlar büyük olduğundan başka bir sipariş vermiyoruz. Cevapi bizdeki İnegöl köfte benzeri bir kebap.
Çok büyük sarılmış lahana dolmasını bir porsiyonda 2 tane servis ediyorlar.Bu yemek için 460 RSD/4 € ödedikten sonra şehri gezmeye devam ediyoruz.Şehrin bir çok bölgesinde yapılan restorasyon çalışmaları dikkat çekiyor.
Bir cafe de oturup 2 adet özel kahveye 294 RSD{2,5 € ödedikten sonra
yürüyerek otobüs garına giderken farklı sokaklardan geçiyor Novi Sad şehrinin tarihi evlerine hayran kalıyoruz.
Her tarafı tarihi zenginlik içeren bu şehir bize Sırbistan'da gezilecek yerler arasında olmazsa olmazlardan biri gibi geliyor.Otobüs garına gelince bir bağırma duyuyor ''herhalde bir aile tartışması var '' diye düşünsek de arkamıza bakınca bir teyzenin bize bir şeyler anlattığını fark ediyoruz.Eşim otobüs biletlerimizden birisini yere düşürmüş,teyze de hızlı yürüdüğümüzden arkamızdan koşarak bileti vermeye çalışıyormuş.Kendisine teşekkür ediyor, otobüsümüze biniyoruz.Novi Sad - Belgrad yolu otoban olsa da Belgrad'ın akşam trafiği İstanbul kadar olmasa da oldukça yoğun.Akşam 19:30'a restoranda yer ayırdık, üstelik bir yerden günlük otobüs bileti de almak gerekiyor.Otobüs bileti her yerde satılsa da bazı büfelerde günlük bilet olmadığını bildiğimizden biraz heyecanlansak da her şey yolunda gidiyor.Otobüsten inince gittiğimiz büfedeki iyi ingilizce konuşan kız hemen biletimizi veriyor,Alekse Nenadovica adresindeki Lovac restoran'a gitmek için tramvay durağını kolayca buluyor,fazla beklemeden biniyor ve tam zamanında restorana ulaşıyoruz.
Garson bize masamıza kadar eşlik edip oturtuyor.
Lovac Restoran oldukça büyük bir yer,çevre masaların bazıları iş yemeği ,bazıları aile toplantısı,bazıları arkadaş buluşması görünümü veriyor.Değişik görünümlü yemekler sağa sola gidiyor.Fiyatlarında bulunduğu menüyü otobüste gelirken internet sitesine bakarak incelediğimiz için yemek siparişini belirlemiş olsak da garsondan şarap menüsü istiyoruz.Restoran şık, hafta içi olmasına rağmen kalabalık,yemek fiyatları böyle bir yemek için Orta Avrupa ülkelerinin neredeyse 1/3 'ü kadar , Yunanistan ,Portekiz gibi ülkelerin de altında olsa da ülke standartlarına göre çok yüksek bir rakam ödemek istemediğimiz için şarap menüsü tavsiyelerinde garsonla köşe kapmaca oynuyoruz.Garson'un önerdiği bir şarabı yazılar çok küçük olduğundan ben 10 € fiyatlı görsem de menüyü eşime gösterince oradaki rakam 1 değil 3 deyince şarap 30 € oluyor.Garsonu gönderip, menüdeki 30 € 'nun altındaki tek şarap olan 10 € 'luk Roze'yi keşfediyor ve garsona sipariş veriyoruz.Bu arada Sırp şaraplarından biraz bahsetmek isterim.Kaldığımız süre boyunca içtiğimiz şaraplar hem ucuz hem de güzeldi.Sipariş verdiğimiz eşimin içtiği Domatesli Çorba oldukça güzel,benim içtiğim Biftek Çorbası ağız tadıma göre çok sulu fakat fena değildi.
Sırp Salatası bizim evlerde her zaman yaptığımız bir salataydı.Kestaneli püre eşliğinde gelen ilk Geyik Fileto güzeldi,
2. Geyik Yemeği olan kaymak eşliğinde ekmek içinde gelen Güveç daha lezzetliydi.
Sonuç olarak geyik etini denemiş olsak da bizim için bir daha yemek isteyeceğimiz kadar olağanüstü bir lezzeti yoktu.Menü de bulunan Franbuazlı Ördekten 'de daha önce Macaristan'da yesek de tekrar denemek ilgimizi çekmedi.Ama av etleri içinde bizce Ördek eti,Geyik etinden daha lezzetli.Bu yemek için 4.620 RSD/40 € hesabı getiren garson bahşişin dahil olmadığını kibarca belirtti.Yemek sonrası otobüsle otelimize döndük.
Yarın biraz alışveriş yapıp Türkiye'ye döneceğiz.

Belgrad'da Zemun Bölgesine Gideceğiz

Sabah kahvaltı öncesi otelimizin bulunduğu Belgrad’ın bohem mahallesi Skadarlija’da Bajloni Marketi geziyorum.Köylü pazarı olarak da adlandırılan bu yerde yiyecek,giyecek çeşitlerinin satıldığı bu büyük yerde çiçek ve balık standlarının çokluğuda dikkat çekiyor.Çeşit çeşit balıkları evde pişirmek için çiğ alabileceğiniz gibi pişirilmiş olarak da alabiliyorsunuz. Eşim benimle pazara gelmediğinden çiçek reyonlarının birisinden çiçek alıp otele götürüyorum. Kahvaltı için menüden bu gün başka bir alternatif seçiyor  sonrasında şehrin Zemun bölgesine gitmek için yola çıkıyoruz.İnternette toplu ulaşımda sık bilet kontrolü olduğunu okumuştum, bize de tramvay’da denk geldi.Kontrolör bayan düzgün bir ingilizceyle biletimizi istedi,makinesinde okuttu,teşekkür ederek geri verdi.Zemun bölgesine gitmek için tramvaydan Bulevar Mihajla Pupina’da inince Türkiye’de AVM kültüründen uzaklaşmış olsak da Usca isimli AVM’yi geziyoruz. Burada Türk markaların mağazalarını da görmek hoşumuza gidiyor.Oturup kahve içerken etrafı seyrediyor  tekrar otobüse binip şehre 12 km uzaklıktaki Tuna nehri kıyısında ki Zemun’a geliyoruz.Bu tarihi bölge bize göre Belgrad’ın gezilecek yerleri arasında ilk sıralarda yer alıyor.Sokaklarındaki tarihi evler güzel görünüyor. Sokaklarda biraz dolaştıktan sonra Gardos kulesinin bulunduğu tepeye çıkıyoruz.Buraya gitmek için merdiven çıkarken biraz yorulmak gerekse de buna değer.Kulenin bulunduğu yerden şehri izleyip fotoğraf çekiyor,
Gardos Pub’a girip bir şeyler içerken manzarayı izlemeye devam ediyoruz.
Aşağı inip dolaşmaya devam ederken karnımızın acıktığını farkediyor ve deniz ürünleri yapan bir yerler bakıyoruz.Esnaflar her yerde en iyi yeri bilir derler ya, bizde butiğindeki ürünlerin resmini çeken bir bayan görünce ona soruyoruz.Bize sola giderseniz 10 dakika sağa giderseniz 20 dakika kadar yürüme mesafesinde en iyi deniz ürünleri yapan yerlerin bulunduğunu  söylüyor soldakinde yer bulamayabileceğimizi de sözlerine ekliyor.Biz soldaki daha yakın olduğundan o tarafa gidiyor yolun sonundaki Klup Radecki’ye ulaşıyoruz.
Bu salaş balıkçı lokantasında iyi ingilizce bilen genç bir garson bizi karşılıyor ve o an yer bulunduğundan nehir manzaralı cam kenarı bir masaya oturuyoruz.
Önce balık çorbası siparişi veriyoruz.Biz garson’a bir şey demesek de ikimize büyük orijinal bir tas içinde 1 porsiyon çorba getiriyor.
Porsiyon çok büyük olduğundan çorba 2 kişi için yeterli oluyor.Bu terbiye edilmemiş balık çorbası şu ana kadar içtiklerimizin en iyisi olabilir diye düşünüyorum.Ayrıca Izgara Kalamar ve ½ kilo Çipura siparişi veriyoruz.Haşlanmış patatesle pazı karışımı bir garnitürle servis edilen Izgara Kalamar'ın tadı güzel ,porsiyonu oldukça büyük.Pazının tadı ise patatesle çok uyumlu.
Garson yanımıza geliyor ve balık 600 gr olsa olur mu diye sorunca tamam diyoruz.Kömür ateşinde ızgara yapılan balık da haşlanmış spatatesle karışık soğan eşliğinde geldi ve bu yemek de çok güzeldi.
Bir ara hava serin gelince camı elle kapatmaya çalışsak da kapatamadık.Sanırım restoran sahibi olan kişi bizi görüp bir dakika dedi ve uzaktan kumandayla camı kaparken biz salaş restoranın otomatik camına oldukça şaşırdık.
Menüde baklava ve tulumba tatlısı olmak üzere yalnızca 2 çeşit tatlı vardı.Biz ev baklavasını denemek istedik.Baklava oldukça kalın hazırlanıyor, içinde üzümde bulunuyor.Bizim ev baklavasının uzaktan akrabası diyebiliriz.
Tadı fena sayılmazdı.4 kadeh güzel yerel şarap ve salata da dahil bu mükemmel yemek için 20 € ödedikten sonra ayrılıp sahilde biraz yürüyoruz.
Sahil boyunca çok sayıda cafe ve restoran bulunuyor.Burası yazın çok güzeldir.
Hava kararmaya başlayınca otobüs durağına gelip bu sefer tek otobüsle şehir merkezine geliyoruz.Otelimizin bulunduğu Skarlija’nın biraz aşağısında ki sokaklarda orijinal avlu içinde cafe barlar bulunuyor.Kahve içmek için yaklaşık 1 km yürüyerek o bölgeye gitsek de kahvesinin ünlü olduğunu okuduğumuz dükkan saat 20:00 ‘de kapanmak üzere ve müşteri almıyor.
Bu durumda bölgede başka kahve içilecek yer görsek de yürüyerek Belgrad’ın istiklal caddesi olan Knez Mihailova caddesindeki cafelerden birine gidiyor kahve içerken etrafı seyrediyoruz.
Sonrasında otelimize gidip uyuyoruz.Yarın otobüsle 90 km uzaklıktaki Novi Sad şehrine gideceğiz.

Belgrad'da bu gün Ciganlija Adası,Fuar Bölgesi ve Mala Fabrika'ya Gideceğiz

Sabah erkenden bulunduğumuz bölgeyi keşfetmek için yürüyüşe çıkıyorum.Kaldığımız otel her ne kadar bohem mahallesinde olsa da bir cadde yukarıya çıkınca şehrin hareketli iş hayatıyla karşılaşıyorsunuz. Belgrad’da çok dikkatimi çeken şeylerden birisi insanların trafik kurallarına saygısı oluyor ve ‘’ trafik kurallarına biz de bir gün bu kadar uyar mıyız ? ‘’ diye kendime soruyorum.10 dakika kadar yürüdükten  sonra Tasmajdan  (Taş Meydan) Parkına  geliyorum.Belgrad’da bir çok medeni şehir gibi çok sayıda büyüklü küçüklü park yer alıyor.Bu park da oldukça büyük.Sol tarafta Aziz Sava Katedrali dikkat çekiyor. 
Parkın içinde insanlar sabah yürüyüşü yapıyor,köpeklerini gezdiriyor,banklarda oturup sohbet ediyor.
Arka tarafta park manzaralı şık cafeler,yan tarafında bakımlı ve oldukça eski bir binada Sismoloji Enstitüsü yer alıyor. Cafelerden biri açık olsa bir kahve içmek isterdim.Fakat sabah saat 07:30’da kapalılar.
Ana cadde de biraz ileride Belgrad Üniversitesi ve Sırbistan Ulusal Meclisi bulunuyor.İnsanlar Pekara adı verilen ayaküstü pastanelerden börek çörek alıp kahvaltı ediyorlar.
Yürüyerek otele dönüyoruz.Bizim otel kahvaltıyı yan tarafındaki restoran – bar’da veriyor.Bir avantajı menüden her gün farklı alternatifler seçebiliyorsunuz.
Dezavantajı ise 3 € karşılığı verilen bu kahvaltıda çoğu kahvaltı bu fiyatın altında,üstelik içecek hariç.Belgrad’da kalırken otelden kahvaltı almayıp her gün farklı bir yerde Pekara adı verilen börekçiler de veya şık cafelerde de benzer fiyatlara kahvaltı edebilirsiniz.Yine de bizim kahvaltı alternatiflerimizde bayağı güzel ve lezzetli.

Sonrasında otelden çıkıp günlük otobüs bileti almak için alt cadde de ki Kiosk’a gidiyoruz.Bu Kiosk’ta bulunan bayan biraz içine kapalı olsa gerek ve ingilizce bilmediğinden bizi anlamasa da ‘’ yok yok ‘’ diyor.Biz otobüs durağındaki gençlere söyleyip ne istediğimizi tercüme ettirsek mi diye düşünürken yaşlıca bir adam yanımıza geliyor ve çat pat ingilizcesiyle ne istediğimizi anlıyor ve Kiosk’daki bayana tercüme ediyor ve İlk günlük otobüs kartımızı 250 RSD + 40 RSD(Kart Parası) 2,5 € karşılığı ödeyerek alıyor
ve çift otobüs ile Ciganlija adasına gitmek için yola çıkıyoruz.
Belgrad’ın trafiğine rağmen toplu ulaşım ağı oldukça iyi olsa da broşürler de otobüs ve tramvay hatlarının şemaları biraz karışık , bu yüzden aktarma sırasında biraz vakit kaybediyoruz.Daha sonra otobüsten indiğimiz tepeden 1 km kadar aşağı yürüyüp adanın bulunduğu bölgeye geliyoruz.
Burası çok büyük,güzel parklar ve plaj bulunduğundan yazın hareketli olsa da şu an oldukça sakin ,manzara güzel.
Çevreyi biraz gezdikten sonra fuar tarafına doğru sahili takip ederek  yürürken kahve içebileceğimiz bir yer baksak da kışa yaklaşıldığından her yer kapalı görünüyor.
Umudumuzu kaybetmek üzereyken fuar alanına doğru  bir kaç cafe restoranın açık olduğunu görüyoruz.Bir tanesinin bahçesinde kır düğünü yapılabilecek bir alan oluşturmuşlar.
Biz de oradaki çiçeklerin altında resim çekmek isterken fotoğraf makineli bir adam uzaktan bağırınca biz de ‘’  Herhalde yanlış yerdeyiz ‘’ diye düşünerek oradan uzaklaşmayı düşünürken adam yanımıza geliyor.Aslında bize ‘’ Fotoğrafınızı çekeyim mi ‘’ diyormuş.Fotoğrafımızı çektikten sonra ona teşekkür ediyor ve biraz sohbet ediyoruz.Restoranın bahçesinin bir bölümünde gelecek seneden itibaren düğün organizasyonu yapmak istiyorlarmış O yüzden orada şık bir ortam yaratmışlar. Konuştuğumuz kişinin arka taraftaki içi çok şık restoranın sahibi olduğunu fark ediyoruz.Bahçesi de güzel olunca orada oturup bir şeyler içip dinleniyoruz.
Bu restoran ‘da ılık bir yaz akşamı bahçede yemek yemek çok güzel olabilir.
Oradan ayrılıp otobüslerin geçtiği arka yola çıkmak için ilerleyince büyük fuar alanına geliyoruz.’’ Fuarın içinden geçip çıkalım ‘’ deyince fuar kapalı olduğundan geniş alanda yolu bulamayıp bir yere girip soruyoruz.
Ofisteki  bayan işini bırakıp geliyor ve düzgün ingilizcesiyle bize çıkışı tarif ediyor.Artık akşamüstü oldu ve karnımız acıkmaya başladı,internette daha önce gördüğümüz Nebojsina ‘da bulunan internette müşteri  beğenisi yüksek Mala Fabrika Ukusa restoran’a gitmek için otobüse biniyoruz. Restoran’a girince garson kenarda bir masa gösteriyor.Biz ‘’ Başka yer yok mu ‘’ deyince , şu masaya geçebilirsiniz  fakat 18:30 ‘dan itibaren rezerve cevabini verince oturuyoruz.
Restoran çok büyük değil,kendine özgü güzel bir dekoru var.Biz yemek olarak Biftek çorbası,
Gulaş ve Patlıcan Musakka siparişi veriyoruz.Yemeklerin hepsi güzeldi,
2 bira dahil 20 € hesap ödedikten sonra oradan ayrılıyor yürüyerek Aziz Sava Katedralini  gezmeye gidiyoruz.
Yağmur başlamış olsa da hazırlıklıyız.Yanında büyük kütüphane bulunan büyük katedralin üst katı restorasyonda, alt katta  ise restorasyon tamamlanmış.
Katedrali gezdikten sonra otobüsle Cumhuriyet Meydanına gidiyoruz.Burada Ulusal Tiyatro’ya girip bilgi alıyoruz.Bu gün akşam 19:30’da Hırvat,yarın ise aynı saatte Sırp Drama’ları varmış,fiyatlar ise koltuğun yerine göre 3,5 – 12 € arasında.
Bu gün otobüs tramvay yolculukları yanı sıra 15 km yürüdük ve yorgunuz ,yürüyerek otelimize dönüyoruz.Yarın Belgrad'da Bajloni Market'e ,Zemun Bölgesine gideceğiz.