İtalya'da Otostopla Bologna'dan Imola Şehri ve Dozza Köyüne Gideceğiz

İtalya'nın Bologna şehrinden Formula 1 yarışlarının pistinin bulunduğu İmola şehrine ve tarihi Dozza köyüne giderken ve dönerken mecburen otostop yapmak ve biletsiz otobüse binmek zorunda kalacağız.

Bir gün önce otelimizin resepsiyonuna '' bizim yerimizde siz olsanız gezmek için nereye gidersiniz ?'' sorusuna ''Dozza Köyü'' cevabı verince biraz araştırdık ve biraz uzak olsa da gitmeye karar verdik.

Sabah kahvaltı sonrası tren istasyonuna gelip 44 km. uzaklıktaki İmola şehrine biletimizi alıp yola çıkıyor ,
güzel bir tren yolculuğu sonrası İmola'ya ulaşıyoruz.
Trenden inince sağa sola bakınıyor ,günlerden pazar olduğundan orada Dozza köyüne gitmek için soru soracak kimseyi göremeyince bu küçük şehrin içine doğru yürüyoruz.Otobüs duraklarını görünce şöföre soruyor ,otobüsün yarım saat sonra kalkacağını öğrenince küçük bir kahvecide 1 €'ya kahve içerken buranın Bologna'ya göre oldukça ucuz olduğunu fark ediyoruz.
Pek fazla vaktimiz olmasa da dolaşırken şehrin büyük meydanına çıkıyoruz.
Bu meydanda  pazar günü sabah saatleri olmasına rağmen ilginç görüntü dikkatimizi çekiyor.Burada 4'er 5'er kişi erkek ağırlıklı,genelde orta yaş ve üstü insanlar ayakta sohbet ediyor.
Aslında sohbet etmeleri normal olsa da pazar sabahı koca meydanın değişik yerlerine dağılmış gruplar halindeki insanlar ilginç bir görüntü veriyor.Onları biraz izledikten sonra otobüs durağına gidiyor,biraz bekledikten sonra otobüse biniyor,şöföre Dozza köyünde ineceğimizi belirtiyoruz.Şöför ingilizce pek bilmese de bizi çok geçmeden bir durakta indiriyor.
Biz ortada bir kaç ev görmekle birlikte tarihi bir köy göremeyince çevredeki tek açık yer olan yakındaki cafeye gidip soruyoruz.Cafe'dekiler pazar günü otobüs bulamayacağımızı ancak taksi ile gidebileceğimizi söyleyince otobüsle geldiğimiz İmola'daki bir taksi numarasını arasak da iyi ki ulaşamıyoruz.Çünkü taksiyi çağırabilseydik İmola'da taksimetre açacağından taksiciye 3 km.'lik bir yol için 10 km. parası ödemek zorunda kalacaktık.Bunu öğrenince vazgeçtik.Fakat köy 3 km.yokuş yukarıda ve yolu ıssız görünüyor.Bir anda öğrencilik dönemimde sırt çantası ile gezerken Almanya'da yaptığım otostoplar aklıma gelince eşime '' sen biraz önde dur ve elinle otostop işareti yap '' dedim.Aslında daha önce  Malta'dada araç bulamayınca 2 kez otostop yapmıştık. Eşim  otostop konusunda istekli olmadığından arabalar gelirken sanırım biraz çekiniyor ve otostop işareti yapıp yapmadığı pek belli olmuyordu.Onu cesaretlendirdim ve zaten seyrek araç geçen yolda bir çift durdu ve arabalarına bindik.Onlarda Dozza köyüne ilk kez gidiyorlarmış ve arkadaşlarıyla buluşacaklarmış. Yukarı çıkıp köyü bulmak için bir sağa bir sola gittiğimizi görünce eşim navigasyonu açtı ve onları köyün merkezine yönlendirdi.Köye gelince kendilerine teşekkür edip indik ve köyü gezmeye başladık.
Buradaki etkileyici Sforza kalesi 15.yy.'da Kraliçe Caterina Sforza tarafından inşa edilmiş.1960'lı yıllarda belediye tarafından satın alınmış.
Açık hava resim sergisi görünümündeki kasaba'da duvarlardaki büyük resimler buraya özel bir anlam katıyor.Dozza belediyesi iki yılda bir resim yapmak için buraya sanatçıları davet ediyormuş.
Bu turistik köyde orijinal seramik ürünler satan dükkanlar,restoranlar,şarap mahzenleri de yer alıyor.
Buraya gelirken bu kadar orijinal bir yer beklentisi içinde olmadığımızdan etkilenmiş bir şekilde sokakları gezdikten sonra köyün girişinde sağda oldukça kalabalık olan restorana girip yemek siparişimizi veriyoruz.
Yemyeşil tepeleri gören restoranın manzarası da yemekleri kadar güzel.
Yerel et ızgara ve şarap siparişi veriyoruz.Yemekler beklentimizin üzerinde iyiydi.
Yemek sonrası biraz daha dolaştıktan sonra gelişimiz biraz maceralı olduğundan dönüşte nelerle karşılaşacağımızı bilmediğimiz için köyden ayrıldıktan sonra ana yola çıkan toplu taşım en azından pazar günü olmadığından tekrar otostop yapmaya karar veriyoruz.Köyde evler seyrelmeye başlarken yoldan pek araç geçmiyor,geçen nadir araçlar da bizi almıyor, üstüne üstlük yüz metre kadar uzaktan havlayarak köpekler üzerimize doğru gelmeye başlamışken bir araç duruyor ve biniyoruz.Bu araç durmasaydı, köpeklerle nasıl bir macera yaşayacağımızı düşünmek zorunda kalmadığımız için seviniyor 3 km. sonra araçtan iniyor, köye gelirken soru sorduğumuz cafeye gidip
Bologna'ya nasıl döneceğimizi öğreniyoruz.Günlerden pazar olduğundan 1 saat kadar sonra bir belediye otobüsü olduğunu öğrenince bu cafede oturup kahve ve pasta siparişi veriyoruz.
1 saat kadar sonra otobüs geliyor
fakat biz de bilet bulunmuyor.İyi kalpli otobüs şöförü ''binin'' diyor.Kendisine çok teşekkür ediyoruz.Bizi otobüse almasaydı bu gün şehre 40 km.uzaktaki yerde otobüs bileti bulma şansımız yoktu.Bir şekilde İmola'ya dönüp oradan otobüs veya tren bakmamız gerekecekti.Bu şöför yol üzerinde bizden başka turistleri de biletsiz otobüse aldı.
40 km.'lik yolda sanırım 50 durak falan vardı.Oturacak yer bulduğumuzdan biz şanslıydık.Banliyöleri izleyerek, arada biraz uyuyarak yaklaşık 2 saatte şehir merkezine ulaşıyoruz.Otobüsten inerken şöföre '' nereden bilet alabiliriz '' diye sorsak da '' boşverin '' gibi bir işaret yaptı.Diğer turistler ise şöföre nezaketen bilet sorusunu bile sormadan indiler.Karnımız iyice acıktığından otele yakın bir restoran'da yerel bir açık büfe görünce içeriye girdik ,
bize farklı görünen yiyeceklerden aldık.
Bologna öğrenci şehri olduğundan fiyatlar oldukça uygundu.
Yarın İstanbul'a döneceğiz. 

İtalya'da Bologna Şehrini Gezeceğiz

Bologna'daki ilk sabahımızda otelde kahvaltı edeceğiz.
İlk İtalya seyahatlerimizde daha farklı İtalyan yemekleri denemek için pek acıkmamış olduğumuzda 3 öğün yemek yesek de bir süredir iyi bir kahvaltı sonrası bazen öğleyin yemek yemeden bir şeyler atıştırıp akşam yemek yiyoruz.Bu yüzden diğer kriterlerimiz yanı sıra otelde iyi bir kahvaltı varsa tercih ediyoruz.İtalyanlar kahvaltı da bir kruvasan yanında içecek olarak kahveyle bu öğünü geçirdikleri için dışarıda kahvaltı etmenin bize göre fazla cazibesi bulunmuyor.İstisnası güzel sandviçlerinden birini denemek olabilir.Bu sandviçler gerçekten en iyi yemekler kadar güzel olabiliyor.Kahvaltı sonrası dışarıya çıkıp yürüyerek Mercato Delle Erbe'ye (Orta Pazar) geliyor ve turistik restoranların yan tarafındaki kapalı pazar yerinde dolaşmaya başlıyoruz.
Sebze ve meyveler o kadar taze ki dönüşte bazılarından alıp Türkiye'ye götüreceğiz.
Biz İstanbul'da yaşıyoruz.İzmir,Antalya,Antakya ve gittiğimiz her yerde mümkünse pazar yerlerini geziyoruz.Bu şehirlerin hepsinde İstanbul'a göre sebze meyve daha taze oluyor.Ancak burası biraz daha farklı sanki veya belki tarladan yeni toplanmış gibiler.Balık reyonlarını da inceledikten sonra
San Francesco Bazilikasının yanından yürüyerek devam ediyor Giardini Margherita'ya (Margherita Bahçeleri) geliyoruz.
Burası büyük, yüksek ağaçlara sahip ,fıskiyeli büyük süs havuzu bulunan şehirde görülmesi gereken bir yer.
Biraz parkı gezdikten sonra Chalet Dei Giardini Margherita'da göl manzaralı bir masada oturup kahve eşliğinde pasta yiyoruz.
Buradaki manzara insanı dinlendiriyor.Oradan ayrılıp yürüyerek şehre dönüyor
Piazza Santo Stefano civarında dolaştıktan sonra Piazza Maggiore'de bir cafede oturup bira ve patatesle kendimizi ödüllendiriyoruz.
Önemli bir üniversite şehri olan Bologna'da bir çok öğrenci önünde kuyruk olan pizzacıdan tanesi 2 € 'ya satılan pizzalar alıp meydanda yerde oturarak yiyorlar,
öyle ki koca meydanda yerde oturup pizza yiyenlerin sayısı cafelerde oturanlardan daha fazla görülüyor.Biz de bu pizza neymiş diye merak edip pizza kutularını takip ederek yeri bulsak da o kadar kalabalık ki kuyrukta vakit kaybetmek istemediğimizden başka bir pizzacıdan dilim pizza alıp yiyor,
Venedik Penceresine geçiyoruz.Bu pencerenin bulunduğu yerde ufak metal delikten bakınca Venedik gibi bir kanalla karşılaşıyorsunuz.
Oraya gelinceye kadar böyle bir manzara beklemediğiniz için insana şaşırtıcı geliyor.Oradan Biblioteca Salaborsa'ya (Salaborsa Kütüphanesi) geçiyoruz.
Cam zemin üzerinde yürünerek aşağıdaki tarihi eserlerin izlenebildiği , üstü kütüphane olan ilginç ve bir kütüphaneden fazlasına sahip görülesi bir yer.
Dışarıya çıkınca havanın kararmak üzere olduğunu farkediyor,
akşam yemeği için bir gün önceden gözümüze kestirdiğimiz Mercato di Mezzo 'ya gidiyoruz.
Burası yerlilerde gitse,fast food tarzı turistik ve ucuz olmayan ,farklı yerel yiyeceklerin de bulunduğu bir yer.
Bir kaç yerin yemeklerini inceledikten sonra deniz ürünleri yemeye karar veriyoruz.
Gün içinde bayağı atıştırdığımız için kırmızı şarap eşliğinde Karides ve Kalamar tabağı alıp bir yer bulup oturuyoruz.
Yerliler,öğrenciler ,turistler,etraf çok kalabalık.İnsanlar yemek yiyip ayrılıyor ve yenileri geliyor.Yemek sonrası yürüyerek otelimize dönüyoruz.

Yarın otostop yapmak zorunda kalmak, belediye otobüsüne biletsiz binmek (Şöförün onayıyla) gibi maceralar da yaşadığımız Formula yarışlarının yapıldığı Imola şehrine ve yakınındaki turistik ve çok ilginç Dozza köyüne gideceğiz.

İtalya'da Bologna Şehrine Gidiyoruz

Bu tatilimizde İtalya'nın öğrenci şehri Bologna'ya gidiyoruz.Bu tatilde otostop yapmak ,bilet almadan otobüse binmek (Şöförün bilgisi dahilinde) gibi tecrübelerde yaşadık.

Sabiha Gökçen hava alanı lounge'unda uçağımızın kalkış saatini bekledikten sonra
yaklaşık 2,5 saatlik bir yolculukla Bologna şehrine ulaşıyoruz.
Şehir merkezine oldukça yakın küçük bir yer olan  Guglielmo Marconi hava alanından şehir merkezine
beklemeden shuttle otobüse kişi başı 6 € ödeyerek 20 dakikada ulaşıyoruz.Bizim tatillerimizde temel kriterlerimiz  duşlu tuvaletli oda,olabildiğince merkezi konum, merkezde fiyat yüksekse toplu ulaşıma yakın konumlu otel veya daire (araç kiralamıyorsak), bütçemize uygun fiyat.Şehri gezeceğimiz tatillerde vakit kaybetmek istemediğimizden önemli fiyat farkı yoksa şehir merkezinde kalmayı tercih ediyoruz.Otobüsten inince oldukça merkezi bir konumda bulunan otelimize yürüyerek ulaşıyoruz.
Oda + kahvaltı kalacağımız otelimizi beğeniyoruz. Odamıza yerleştikten sonra dışarıya çıkıp şehri keşfetmeye başlıyoruz.Bu tarihi şehirde 1088 yılında kurulan,23 fakültede 80.000 'den fazla öğrencisi bulunan Bologna Üniversitesinin etkileri hemen göze çarpıyor.
Şehrin önemli merkezlerinden Maggiore meydanında öğrenci kalabalığı göze çarpıyor,Venedik Penceresinin karşı tarafına bakıp
bölgede biraz daha dolaştıktan sonra ''Happy Hours'' saati olduğundan cafeler lezzetli küçük kanapeler,mini bruschetta 'ların bulunduğu açık büfe atıştırmalıklarını sunmaya başlıyorlar.
Biz de bir cafede oturup Aperol Spritz eşliğinde bir şeyler atıştırıyoruz.
Sonrasında ortaçağ'da yapılmış Piazza di Porta Ravegnana 'daki  2 Kule'ye geliyoruz.
Burası hava kararmak üzere olmasına rağmen oldukça hareketli görünüyor.Burada sokaklarda kaybolarak dolaşıyoruz.
Bir yerde şarküteri dükkanına ,
başka bir yerde balıkçıya bakıyor,
Via Clavature'de bulunan Mercato di Mezzo'ya (Orta Pazar ) geliyoruz.
Burası yerel yiyecek dükkanlarının bulunduğu şık , turistik,oldukça pahalı , aynı zamanda ilgi gören bir yer.
Oturacak boş yer bulmak akşam saatlerinde kolay değil.Buraya önümüzdeki günlerde bir akşam geleceğiz.Bu bölgede bazı sokaklardaki restoranlar İstanbul Kadıköy veya Beyoğlunu andırıyor.
Oldukça yorulduk.Yürüyerek otele dönüp uyuyoruz.

Yarın şehri gezeceğiz.