İzmir Ve Çevresini Geziyoruz



Uçaktan indikten sonra şehre ne şekilde gideceğimizi araştırıp metro ile gitmeye karar veriyoruz .
İzmir de geniş bir metro ağı bulunmakta . Konak - Bornova hattının yanısıra Havaalanından Karşıyaka üzerinden Aliağa 'ya kadar aktarma yapmadan ulaşacağınız gibi , Halkapınar da aktarma yaparak Hatay 'a ulaşabiliyorsunuz .
 Şehrin her yanına raylı sistemle ulaşmak büyük rahatlık sağlıyor .
Ayrıca Halkapınar - Balçova arasında işleyen 169 no'lu otobüs sahil yolunu kullanarak şehrin bir çok yerinden geçiyor .

 Neredeyse her yıl Güzel İzmir 'den geçmemize rağmen uzun bir süredir orada fazla kalmamıştık . İzmir'i yaşamayı istedik ve bu tatilimizi dünyanın en güzel şehirlerinden birisine ayırdık . 5 günlük tatilimiz boyunca İzmir 'in içini gezmek yanısıra , Şirince , Selçuk , Kuşadası , Seferihisar , Ürkmez , Gümüldür , Sığacık , Teos ve Tire 'yede uğradık .

Tatilimizin sonunda bu güzel şehre tekrar aşık olarak geri döndük .

1.Gün Bu Gün Karşıyaka Ve Alsancak ' a Gideceğiz

İzmirdeki ilk günümüzde sabah erkenden uyandık . Hava soğuk sayılmazdı , eşofmanlarımızı giyerek Güzelyalı sahiline yürüyüş yapmaya gittik . Etrafta yürüyüş yapanlar , köpeklerini gezdirenler vardı . Yürüyüş sonrası sessiz sahilde , elektrikli bisikletli çay satıcısından çay aldık ve tahta banklarda oturarak denizin sesini dinledik .

İlkönce Karşıyakaya Sonra Alsancağa Gidiyoruz

Karşıyakaya gitmek için otobüsle Konağa geldik . Buradan vapurla Karşıyakaya geçeceğiz . İzmirin otobüslerinde hangi durağa geldiğinizi belirten sesli uyarı sistemi yanısıra otobüs duraklarındaki ışıklı panolarda bineceğiniz otobüsün bulunduğunuz duraktan kaç durak uzakta olduğunu gösteren bilgi yer alıyor . Böylece çevreyi çok bilmesenizde kaybolma , durağı kaçırma ihtimali oldukça azalıyor . Kentkartı bir kez kullandıktan sonra 1 saat içinde bineceğiniz diğer araçlar ücretsiz .

Vapurla Karşıyakaya giderken taze nar suyu içtik , martılara gevrek atanları seyrettik . İzmirde simite gevrek diyorlar . Vapurda Narsuyu 2 TL , çay ise 50 krş. idi .

Karşıyakaya gelince önce vapur iskelesinin karşısındaki trafiğe kapalı caddeye girdik , mağazalara baktık , dolaştık ve bir süre sonra acıkınca gördüğümüz bir balık pişiricisine girdik .

Ben mezgit , eşim ise hamsi siparişi verdi . Taze balıklar yandaki balıkçıdan geldi ve lezzeti yerindeydi . İzmirde insanlar balıkla birlikte şalgam suyu içiyorlar . Çevremizdekileri görünce bizde balığın yanında şalgam suyu istedik ve beğendik . Masada bulunan zeytinyağınında tadı çok güzeldi . Burada doyurucu porsiyonlarla servis edilen mezgit 8,5 TL , hamsi 5 TL idi şalgam suyuyla birlikte bu hızlı ziyafete 18,5 TL hesap ödedik .

Balık ziyafeti sonrası dolaşırken canımız tatlı istedi . Bir yerden geçerken ev yapımı kalburdançekme (kalburabastı) satıldığını gördüm . Bu tatlıyı teyzem külsuyu ve zeytinyağıyla çok güzel yapardı . Satıcı bir tanesini ikram etti , biz 2 tatlı daha aldık ve 1,5 TL ödedik . Buradaki Kalburdançekmede küllü su ve zeytinyağı kullanılmamış , fakat kütür kütür ve lezzetliydi . Tatlımızı da yedikten sonra şık cafe ve restoranların bulunduğu sahile çıkıp dolaşmaya başladık . Burası yaz akşamlarında çok güzel olur. Daha sonra faytonla 20 TL'ye Heykelden Girne Meydanına yaptığımız oldukça uzun tur çok zevkliydi .

Karşıyakaya yıllar önce gelmiştim . Kalabalıklaşmış fakat hala güzel ,yeşil ve düzenli görünüyor .

Fayton turu sonrası Konağa dönerken şansımıza vapur kalkmak üzereydi . Konakta rent a car baktık ve Alsancağa doğru yürüdük . Alsancakta aradığımız arabayı bulduk . Yeni model ,full kaskolu dizel Hyundai i20 'yi 2 gün için günlük 70 TL 'den kiraladık . Araba işini istediğimize yakın bir fiyata halledince kafamız rahatlamıştı . Sahile indik ve eşsiz İzmir manzaralı bir cafede denizin yanında çay içerek dinlendik .


Sonra tekrardan Konağa yürüdük ve Tariş mağazasına uğrayarak sade ve çikolatalı kuru incir aldık . Türkiyenin taze ve kaliteli incirlerini bu mağazalarda bulabilirsiniz .Hava kararmaya başlamıştı . Otobüse binerek geriye döndük .

2.Gün Bugün Şirince , Selçuk Ve Kuşadasındayız

Kahvaltı sonrası saat 10 gibi kendimizi dışarı attık ve Aydın otobanı üzerinden yaklaşık 1,5 saatte Şirinceye geldik . İzmir Şirince arası yaklaşık 100 km. İzmirden herhangi bir yöne 80 - 100 km. giderek eşsiz güzellikteki yerleri keşfedebilirsiniz . Buralarda yaşayanlar bu yüzdende çok şanslı .

Önce Şirince

Eski bir Rum köyü olan Şirincenin evleri Safranbolu evlerine çok benziyor . Arabamızı parkettikten sonra çevreyi keşfediyoruz . Hediyelik eşya dükkanlarına , organik ürün satan köy tezgahlarına , Şarap evlerine bakıyoruz . Daha sonra serinlemek için nar suyu içiyoruz . Tepedeki kiliseye çıkıyoruz , restorasyonu aşağı yukarı tamamlanmış . Yoldan aşağıdaki cafede kahve içip dinleniyoruz .

Şirincede yollar yokuşlu , doğal taştan oluşan yapısı korunmuş , şık , temiz bir yer . Biraz ticarileşmiş fakat görmeye değer .

Karnımız acıktı . Bir bahçedeki restorana giriyoruz . Gözleme ve kabak çiçeği dolması ilgimizi çekiyor . Gözleme oldukça , kabak çiçeği dolması çok güzel . Fiyatlara gelince gözleme 4 TL , 7 adet kabak çiçeği dolması porsiyonu 8 TL.

Karnımız doyuyor ve Selçuğa doğru yola çıkıyoruz .

Sonra Selçuk Ve Kuşadası

Selçuk , İzmir Bodrum arasında bir bağlantı noktası . Buradan 15 - 20 dakika içinde Şirince , Efes Harabeleri , Kuşadası gibi bir çok yere ulaşabilirsiniz . Uzaktan Selçuk kalesini seyrediyoruz . Bir arkadaşımıza bakıyoruz ama İstanbula yerleşmiş , görüşemiyoruz . Aslında bu gün Selçukta çöp şiş yemeyi düşünüyorduk . Karnımız Şirincede acıkınca burada çöpşişle olan randevumuzu bir sonraki gelişimize erteleyerek Kuşadasına geçiyoruz . Kuşadasında önce Kadınlar Plajına gidiyoruz . Sonbahar sonuna doğru güneş ancak güneşlenmeye yetecek kadar yakıyor , denize giren yok .

Sahile dönüyor ve deniz kenarındaki belediyenin cafesinde bardağı 50 krş. tan çay içiyoruz . Bu manzarayı izlemek için daha fazlasını ödeyebilirdim .

Kuşadasına uzun yıllardır gelmemiştim . Betonlaşma fazla yalnız yüksek binalar göze çarpmıyor ve şehir planlı gelişmiş görünüyor .

Hava kararmaya başlayınca İzmire geri dönüyoruz .

3. Gün Seferihisar , Ürkmez , Gümüldür ,Sığacık , Teos Ve Alaçatı

Sabah erkenden İzmirin ünlü Boyoz kahvaltısı için Alsancağa gidiyor ve sahildeki bir cafeye oturuyoruz . Yan masaya oturan bey bana 2 boyoz , bir yumurta diyerek sipariş veriyor .

Boyoz yuvarlak milföy hamurundan yapılmış ,biraz yağlı bir açmaya benziyor . Ben yemek yapımından pek anlamadığım için ancak böyle anlatabildim . Bana göre tadı güzel . Boyozcu yumurtayı iple kesiyor ve tabağa yerleştiriyor . Klasik boyoz sade ve yumurta , çayla yeniyor . Biz sade yanısıra ıspanaklı ,beyaz peynirli, kaşarlı domatesli yedik . 6 tane boyoz ve 4 çay için 12 TL ödedik .

Şehirlerin yerel özelliklerinin korunmasını amaçlayan Cittaslow'un (slowcity)üyesi olan Seferihisara doğru yola çıkıyoruz . Burada gittiğimiz belli bir yer yok , nereyi beğenirsek orada duracağız .

Seferihisarı çok bilmiyoruz ve yolu takip ederek ilerliyoruz . Bir süre sonra Kuşadası yoluna sapınca yolumuzumu kaybettik diye düşünsekte haritamız yardıma yetişiyor ve doğru yolda olduğumuzu söylüyor .

Bölgede sağlı sollu çok sayıda yazlık , otel ve pansiyon bulunuyor . Ürkmez'de burasının sahile inen bir yolu yokmu diye sağa sola bakarken herhangi bir sokaktan evlerin arasından girince muhteşem bir plajla karşılaşıyoruz . Bu kadar güzel bir yer beklemiyorduk .

Sahilde bir cafede kömür ateşinde sanki bizim için çay demlemişler . Hava ılık ve güneşli . Cafeye biraz yürüyüş yapıp geleceğimizi söylüyoruz . Onlarda bize kumsaldaki ahşap üzerinde bir masa hazırlıyorlar . Deniz suyunun sıcaklığını merak edince gidip bakıyorum . Hava sıcaklığı 20 gibi , 25 -26 C sıcaklık olsa denizede girilebilir , çünkü su ılık .

Burası güzel bir yürüyüş yolunun yanında kumsala bakan küçük bir otelin cafesi . Etrafta başka cafelerde var .Issız güzellikte çay keyfi 1 ,kahve 2 TL . Sahilin güzelliği konusunda hala şaşkın durumdayız , Otele fiyatları soruyoruz . Sezonda kişi başı yarım pansiyon 60 TL , şu an 2 kişi oda kahvaltı 60 TL imiş . Belki bir gün gelir kalırız . Oradan ayrılıp yol üzerinde adını bilmediğimiz güzel bir plajın yanından geçerek Teos antik kentine gidiyoruz . Antik kentte kazı çalışmaları devam ediyor . Sahile iniyoruz . Bir restoran var ama kışın kapalı . Kumsalda bir kaç kişi balık tutuyor . Başka kimse de görünmüyor . Karnmız acıkmaya başladı , tavsiye üzerine balık yemek için Sığacığa doğru yola devam ediyoruz . Sığacık güzel sahil düzenlemesi yapılmış küçük sayılabilecek bir tatil beldesi . Seferihisar gibi slow food , sağlıklı beslenen doğal şehir kategorisinde ilerlemeye çalışıyor . Cittaslow ilginç bir şey . Cittaslow 'un bir parçası olan slow food ise fast foood 'a karşı yerel yemek geleneklerinin korunması için ortaya çıkmış . Daha detaylı bilgi ise cittaslow seferihisar sayfasında bulunabiliyor . Örneğin burada arabaların korna çalması yasak , diğer yandan yiyeceklerin organik olması gerekiyor . Sığacık pazarı bu gün kapalıymış . Eski evlerin arasında geziyor , küçük kale surlarına çıkıyoruz . Sahilde bir yanda şık , diğer yanda çay bahçesi gibi restoranlar bulunuyor . Bizimkiler şık restoranlardan birine daha önce gelmiş ve memnun kalmış . Biz bu gün bir yemek yiyip çıkacağımız için salaş olanlardan birini tercih ediyor , sardalya siparişi veriyoruz . Yarım ekmek arası sardalya 4 , porsiyon 8 TL . Küçük balık sevmeyen arkadaşlarımız bile balığın tadını beğeniyor . Balığı yumurtalı unla tava yapmışlar ve lezzetli olmuş . Balıklar , 2 salata , içecekler dahil 7 kişi 71 TL hesap ödeyip oradan ayrılıyoruz . Hesabı görünce slow food 'un güzel bir ortamı ucuza sunma gibi bir özelliğide varmı diye merak ediyoruz .

Artık Alaçatıya gidebiliriz .

Tarih İçindeki Şıklık , Alaçatı

Daha önce Alaçatıya hiç gitmemiştim . İzmir Çeşme otobanında Çeşmeye gelmeden önce Alaçatıya
sapıyorsunuz . Önce Alaçatının şehir merkezine gidiyor fakat park yeri bulamıyoruz ve sahil tarafına devam ediyoruz . Bir süre sonra bir yanda klasik alaçatı evleri şeklinde dizayn edilmiş lüks ötesi bir site , diğer yanda balıkçı barınakları karşımıza çıkıyor . Sahilde bir cafe var fakat yazın açıkmış , biraz dolaşıp Alaçatı merkezine gidiyoruz . Ben Alaçatının merkezinde deniz var sanıyordum ama deniz kenarında değilmiş . Arabaya bir park yeri bulup şehri gezmeye başlıyoruz . Hava sıcak olmasa da oldukça kalabalık .

Şehir merkezinde restore edilmiş eski evlerin bulunduğu dar sokakların kendine özgü bir havası var . Yolda çok eski bir arkadaşımla karşılaşıyorum . Artık buraya yerleşmiş ve çalışıyormuş . Sokaklarda dolaşıyoruz . Burasının sakızlı muhallebisi meşhur fakat biz tokuz . Daha sonra daha uzun süreli gelmek üzere Alaçatıdan ayrılıyoruz .Bu akşam Urlada arkadaşlarımıza yemeğe davetliyiz .

Akşam Balık Ziyafetine Davetliyiz

Akşam Urlada arkadaşlarımızın evine ulaştığımızda mangalı yakmış bizi bekliyorlar . Menüde mangalda çipura , ahtapot salatası , tereyağında karides ve salata var . Urlayı bu kez gündüz gözüyle göremesekte en kısa sürede tekrar gelmeyi umut ederek yemeğimize başlıyoruz . İzmirliler balık konusunda gerçekten uzmanlar . Arkadaşımıza böyle lezzetli deniz ürünlerini İstanbulda bir yer açıp yapsan kapıda kuyruk olur diyoruz . Yemekten sonra bir süre sohbet edip İzmire dönüyoruz .