Tatilde Malta 'ya Gidiyoruz

Malta tatili için rezervasyon yaparken bu ülke hakkında Akdeniz'de bir ada olduğu dışında hiç bir bilgimiz yoktu . Tercih nedenimiz havasının daha sıcak ,fiyatının daha uygun olmasıydı . Ülkeye ayak bastıktan sonra güzelliğinden dolayı bir süre şaşkın şaşkın dolaştık .
Çünkü Avrupa 'da şu ana kadar gördüğümüz kültürü , mimarisi  ,  yemekleri ve doğal güzellikleriyle en etkileyici ülkeyle karşılaşmıştık . 3 gününü Sicilya 'ya ayırdığımız 10 günlük tatilimizin bitiminde bazen ayrılmak istemezsiniz ya , biz Malta 'yı çok sevdik ve gerçekten ayrılmak istemedik .

Geriye baktığımızda en çok nelerden etkilendiğimize gelince ;

- Valetta old city (Tarihi şehir) bitmez tükenmez tarihi yollarıyla etkileyiciydi ,şehrin ucundaki parktan karşısındaki  Birgu ' ya baktığınızda içinde bulunduğunuz manzara o an hangi yüzyılda yaşadığınızı karıştıracak kadar şaşırtıcıydı .
 - M'dina ve Rabat şehirlerinde de tertemiz bir ortamda tarih ve sessizlik içinde kendinizi kaybediyordunuz .


- Ülkenin bir çok yeri elinizin parmak araları gibi girintili çıkıntılı olduğundan çok güzel manzaralara ev sahipliği yapıyordu .


- Sarı renkteki Malta taşından yapılmış yapılarıyla ülkenin mimarisi çok etkileyiciydi.

 - Cafe ,restoranlarının bir çoğu olağanüstü bir deniz manzarasına sahipti .


- Günlük 2,6 Euro 'ya aldığınız otobüs biletiyle ülkenin her yanını (adalar hariç) ilave ücret ödemeden gezmek çok eğlenceliydi .


- Tarihi bir şehir olan Birgu 'da katıldığımız Candle Night 'da ( Kandilli Gece ) kilometrelerce sokakların  mumlarla aydınlatılmış olması belki de ömür boyu unutulmaz bir tecrübeydi .


- Çok sayıda öğrencinin de bulunduğu adadaki gece hayatı oldukça hareketliydi.


- Bunula birlikte ülkede tatilde çok sayıda çocuklu aile de dikkat çekiyordu .


- Bölgesinin sanki Antakya 'sı olan Malta zengin ve Türk ağız tadına uygun mutfağıyla bir yemek cenneti gibiydi .


- Gozo ve Comino adası civarındaki Blue Lagoon 'un denizi çok güzeldi . Bu arada ülkenin neredeyse her yerinde denize girip yüzebiliyordunuz .

- Gozo ve Comino adalarıyla birlikte toplam 312 km2 büyüklüğündeki 400.000 civarında bir nüfusa sahip olan Malta , Rodos adasının 1/4 ' ü büyüklüğünde olsa da  yapacak çok şey , görülecek çok yeri , yiyecek çok farklı yemekleri ,aktiviteleri ve tatil yapanlara gülümseyen sıcak bir halkı vardı .

- Refah seviyesi yüksek bir ülkeydi .Kaldığımız süre boyunca çok yer gezdik fakat tek bir dilenci görmedik .

Ayrıca ülkede trafik İngiliz sistemi olduğundan bize göre ters , belediye otobüslerinin iniş ve biniş için tek kapısının bulunması , herkesin ingilizce konuşabiliyor olması oldukça ilginçti .


Bizim için ilginç olan diğer bir özelliğiyse tarihlerindeki en önemli başarının Türklerin Akdenizde alamadığı tek ada olmasıydı ve bununla müthiş gurur duyuyorlardı .

Bu arada yandaki otobüsteki kızın oturanlara ne anlattığını öğrenmek isterseniz buraya tıklayarak Malta tatilimizin devamını okuyabilirsiniz.Bende gerçekten merak ediyorum.

Malta Tatilimize Başlıyoruz

Malta havayollarının uçağına binerken uçağın kapısındaki ''Merhba'' yazısını görünce ilk anda '' Herhalde Malta'ya çok sayıda Türk gidiyor , o yüzden jest olarak yazmışlar '' diye düşünsem de bir süre sonra ''Merhba'' ' nın  Maltaca 'da   ''Merhaba'' anlamına geldiğini öğrenmiş oldum .
Ekim ayında Luga havaalanında sıcak bir hava bizi karşıladı . Eşyalarımızı St. Julien bölgesindeki otelimize  bırakıp yürüyerek yakındaki St. George Bay 'deki plaja kendimizi attık .
Eskiden burası kumsal değilmiş , taşıma kumla kumsal yapılmış .Buranın cafesine giderek bir şeyler atıştırdık .
Plajın arkasındaki bir bank gençler söyledikleri İtalyanca şarkılarla müzik ziyafeti veriyorlardı .


Yediğimiz bulgurdan yapılmış bademli , yeşillikli, biraz sebzeli kısırı andıran yiyecek bize ağız tadı  konusunda bir sorun yaşamayacağımızın işaretini veriyordu . 
Denizi güzeldi . Şnorkelle bakınca bizim yazın Ege ve Akdeniz 'de  yavru olarak gördüğümüz bazı balıkların burada büyümüş versiyonlarıyla karşılaştık . Plaj dersten çıkan öğrencilerin gelmesiyle kalabalıklaşmaya başladı . Bir süre yüzüp güneşlendikten sonra otele gidip hazırlandıktan sonra St. Julian 'ı keşfetmek için dışarı çıktık . Burada tavşan etiyle yapılan yemeklerin ünlü olduğunu duyunca tavşan yemeğinde uzman bir restoran aramaya başladık . Ararken Sliema 'ya doğru giden yola çıkınca deniz kenarında ışıl ışıl bir yerle karşılaştık . Burası çok hareketliydi . Önümüzdeki günlerde klasik araba yarışı varmış , bu yüzden verilen kokteylde arabalar tanıtılıyordu . Tabi biz kokteyle giremedik , fakat açıkhavada olduğundan arabaları yakından izledik . Klasik araba yarışlarını izlemeye ise önümüzdeki günlerde gideceğiz
.Bu bölgenin adını ise yol kenarındaki ters olarak konmuş kocaman Love yazısından dolayı Lov koyduk .
Daha sonraki konuşmalarımızda Lov'a gidelim mi , Lov'a yaklaştık mı gibi cümleler kurmaya başladık . Oldukça yorgun olduğumuzdan bir ayaküstü pizzacıdan dilim pizza alıp yedikten sonra
otele gidip uyuduk .

Ertesi gün sabah kahvaltısı sonrası önce otobüs şoföründen 2,6 Euro 'ya aldığımız tüm gün geçerli belediye otobüsü biletiyle Valetta 'dan bir kaç gün sonrası için Catania (Katanya) - Sicilya feribotu için bilet almaya gidiyoruz . Malta 'da ana otobüs istasyonu Valetta 'da bulunuyor , buradan ülkenin her yanına en fazla 2,5 saatte ulaşabilirsiniz. Valetta merkezindeki büyük heykelin üst bölümünde otobüsten iniyor ,

Catania feribot bileti için feribot biletini nereden alacağımızı soruyor , herkesten '' 10 dakika şu yöne yürüyün '' cevabını alıyor , fakat yarım saat sonra feribot limanına ulaşıyoruz . Malta' da sahiller çok girintili çıkıntılı olunca biz de arka yolu tercih etmeyip sahilden gitmeyi deneyince yol uzun sürmüş . Virtu Ferry ' den 89 Euro karşılığı Malta - Katanya gidiş dönüş feribot biletini alıyoruz. Limandan ayrılınca otobüs buradan saatte bir kez geçtiğinden  Valetta merkezine gitmek için otostop yapıyoruz.

Limandan çıkan bir araba gelin deyince bu sefer biz binsek mi diye kısa bir süre düşünüp arabaya biniyoruz. Maltalılar bizim tarz sıcak kanlı olmasalar da (Bize göre daha ciddi bir görüntüleri var ) farklı bir şekilde sıcak kanlılar , daha önemlisi yardımseverler . Otostop yaptığımız bey bizi Valetta merkezine bırakıyor ve arabada bir şeyinizi unutmayın diye uyarıyor . Kendisine buradan tekrar teşekkür ediyoruz , çünkü bizi almasaydı başımıza o sıcakta yürürken kesin güneş geçerdi .
Valetta 'ya gelince bu sıcakta yapılacak en iyi şey denize gitmek diyor ve haritayı açınca gördüğümüz ilk şemsiyenin bulunduğu yer olan St. Thomas Bay 'e  gitmek için (Şemsiye plaj anlamına geliyor) otobüs durağına gidiyoruz .
Malta 'da ulaşım İngiliz sistemi olduğundan duraklarda ters yerde oluyor , fakat her zaman gelişin karşısında gidiş bulunmuyor. Valetta 'da da yukarıda inip merkez durak için 100 metre aşağıya yürümeniz gerekiyor. Malta' da dikkatimizi en çok binaların dış görüntüsü dahil her yerin çok temiz olması çekiyor .
Güzel koylardan geçerek geldiğimiz yerde
plajı görünce otobüsten iniyor , kendimizi yanındaki restorana atıyor ,
karnımız çok acıktığından tavşanlı ve deniz ürünlü Wrap yanı sıra ,
 balık kroket söylüyor ,
akşam yemek yemekte zorlanacak kadar doyuyoruz. Adını duymuş olsam da ben ilk defa Malta 'da Wrap yedim . Kısaca anlatırsam kumpir malzemesiyle yapılmış soslu et dürüm gibi açıklayabileceğim  Wrap enfes bir tada sahip . Tavşanlısı da çok lezzetliydi  , deniz ürünlüsü de .... deniz ürünlü Wrap 'ın içindeki karidesler çiğ veya az pişmişti fakat tadı olağanüstüydü.
Wrap bence Türkiye de de çok popüler olmaya aday bir yemek .Burada deniz biraz dalgalı da olsa güzeldi. 
                        
Yüzdükten sonra tekrar yarım saat uzaklıktaki Valetta 'ya dönüyor , tarihi şehri gezmeye başlıyoruz .

Valetta 'da çok sayıda ve bakımlı tarihi binalar ve parklardan oluşan bir şehir bulunuyor . Buradaki ihtişam insanı böyle bir yer nasıl yapılabilir diye düşünmeye zorluyor .

Ülkenin her yerindeki tarihi yapıların bu ölçüde korunabilmiş olmasını hayretle izliyor , mimari ve estetik konusunda hayranlığımızı gizleyemiyoruz . Düzenli ve geniş ana cadde bir çok sokağa ayrılıyor .

Her bir sokağın ayrı bir hikayesi var gibi görünüyor .Ana meydandaki katedralin karşısında oturup bir şeyler içiyor , '' Maltaya gelirken  Bu kadar da güzel bir ülke beklemiyorduk '' diye aramızda konuşuyoruz .

Burada cafe fiyatları oldukça ucuz 1.20 Euro ödeyerek bir küçük çaydanlık içinde 2,5 fincan çay içiyoruz.

Bir yerde karşımıza çıkan büyük parkın ağaçlarını incelerken ilerisinde denizi ve karşısındaki Birgu bölgesini görünce tarih kavramımız anlamını yitiriyor ,

kendimizi yüzyıllar öncesine ışınlanmış gibi hissediyoruz . Manzarayı yorgun olmamıza rağmen uzun süre izleyip tarihi biraz anlamaya çalışıyoruz .
 Şehri biraz daha kuşbakışı seyredip






Valetta merkezden otobüse binerek St. Julien 'e dönüyoruz .Bu etkiyi daha sonra gideceğimiz Birgu , M'dina, Rabat şehirlerinde de yaşayacağız. Bugün oldukça yorulduk , akşam yemeği için otelin yanındaki marketten alışveriş yapıp


deniz manzaralı balkonunda çilingir sofrası kuruyoruz. Yarın Gozo adasına ve buradaki Xlendi (Silendi) Bay 'e gideceğiz .

Kahvaltı sonrası Gozo adasına gitmek üzere otobüs durağına gidiyor feribota bineceğimiz Crkewwa (Çirkeva)otobüsünü beklemeye başlıyoruz . Durakta beklerken bir erkekle kız yanımıza gelip nereye gittiğimizi soruyor , Gozo deyince tur satmak için bir şeyler anlatmaya başlıyorlar . Biz bu gün Gozo 'yu gezeceğiz . Meşhur Blue Lagoon 'a daha sonra gitmek istiyoruz . Otobüs gelince biniyoruz , bizimle birlikte tur satan gençlerde biniyor ,Onlar otobüstekilere de tur satmaya kalkınca ben '' Bu şekilde tur satılır mı ? '' diye düşünürken önümüzde oturanlar alınca kendi kendime '' Satılır '' demek zorunda kaldım .

Gençlere helal olsun belediye otobüsünde bile satış yaptılar derken onlar inip o duraktakilere bir şeyler anlatmaya başlamışlardı . Gençlerin sattığı turlar konusunda bir sıkıntı görmedik yalnız onlardan hangi tur 'u aldığınızı iyi anlayın , çünkü bizim otobüsten tur alanlar otobüsten inince bizi takip edince yanlış yere geldi ve daha sonra nereye gitmeleri gerektiğini aramak zorunda kaldılar . Feribot iskelesi çok kalabalıktı , herkes kuyruğa giriyordu , etrafa bakınca kuyruk gibi görünen kalabalığın kapalı gurup olduğunu ve bilet için beklemediklerini farkedip gidip kişi başı 4,65 Euro ödeyerek bilet aldık ve soranlara yardımcı olduk .
Feribotla 20 dakikalık bir yolculuktan sonra adaya ulaştık .

Malta adasının belediye otobüsü otobüs bileti Gozo 'da geçmiyor , tekrar 2,60 Euro ödeyerek otobüs bileti almak gerekiyor . Gozonun merkezi Victoria 'da otobüsten iniyoruz.
Burası Valetta gibi otobüslerin merkez istasyonu . Adaya seferler buradan dağılıyor . Bizim gezi planımız son anda karar vermeye dayalı olduğundan harita ve broşürlere bakıp Xlendi ve Azur window 'un bulunduğu Dwejra 'ya gitmeyi ve merkez Victoria 'yı dolaşmayı düşünüyoruz. İlk otobüs Xlendi 'ye olunca hemen biniyor ,15 -20 dakika sonra ulaşınca olağanüstü güzel bir koya geldiğimizi farkediyoruz.
Önce sahildeki bir cafe 'ye oturup kahve içiyoruz .

Denizden çıkan amcaya ''su sıcak mı '' diye sorunca '' ne sıcak , ne soğuk , ılık '' cevabını veriyor ve sohbet etmeye başlıyoruz.Gozoluymuş ama 30 yıldır İngiltere 'de yaşıyormuş . Türk olduğumuzu öğrenince biraz tarih anlatmaya başladı ve Mustafa isimli bir komutanın adaya geldiğinden bahsetti . Maltalılar Akdeniz de Türklerin alamadığı tek ada olmalarıyla müthiş gururlanıyorlar . Ben de amcaya ''Yanlış anlamayın biz barış için geldik '' deyince o da gülmeye başladı .İngiltereden birlikte geldiği 2 teyze ile de orada sohbet ettik. Maşallah teyzeler ayakta duracak gibi görünmese de her yeri geziyor , amca bize isterseniz birlikte Victoria 'yı gezin dese de biz teşekkür ederek ayrıldık , çünkü biraz yüzmek istiyorduk . Burada deniz çok güzeldi , şnorkelle dalınca daha önce hiç görmediğimiz balıklarla da karşılaştık .

Sohbet ettik , yüzdük ve sonrasında karnımız acıktı . Sahildeki deniz kenarı restoranlarının birinde oturduk .
Ben 18 Euro 'ya balık çorbası , burada ve Sicilya da bol olan kılıç balığı , salata ve patates kızartmasından oluşan fix menüyü tercih ettim , aperitif olarak müessesenin ikramı domates ,sarımsak ve soğanlı ekmek geldi ,balık çorbasını pirinçli yapıyorlar ve oldukça güzeldi ,
kılıç balığı ise oldukça lezzetli bir balık , kesimi  bizdeki somon'a benziyor ,daha az yağlı fakat soslarıyla güzeldi , 
eşimse deniz kabuklularından bir yemeği seçti ki onun yemeği geldiğinde  oradaki neredeyse herkes bu ne güzel bir tabak  diye kafasını çevirip baktı .
İçki olarak sofra şarabıyla birlikte iki kişi 41.5 Euro hesap ödedik . Aslında Avrupa da içki ucuz olduğundan hesap gelince beklediğinizin altında rakamlarla karşılaşabiliyorsunuz .
Yemek sonrası bir karar vermemiz gerekiyor ve biz ada çok güzel olsa da gezmek yerine akşam Birgu 'daki Candle Night (Kandilli Gece) 'ye katılmak için yola çıkıyoruz.
Çünkü Gozo ile St. Julien arası otobüs ,feribot derken 2,5 saat sürüyor.
Otelde üstümüzü değiştirip Birgu 'daki Candle Night gecesine katılmak için önce St. Julien 'den Valetta 'ya geliyoruz. Aslında bu gece için 6,5 Euro 'ya acenteler otobüs kaldırıyordu . Fakat biz daha yüksek maliyete rağmen acenteyle gitmeyi düşünsekte fazla gezmekten kayıt yaptıracak vakit bulmadık o yüzden tüm gün geçerli otobüs biletimizi kullanmaya devam edeceğiz .Valetta 'dan Birgu otobüs durağına geldiğimizde birden fazla otobüs yolcusu olduğunu görünce maceralı bir Birgu yolculuğu olacağının farkına vardık . Aslında Malta' da insanlar birbirine çok saygılı ve bu otobüse binerken de geçerli , ayrıca ülkenin belediye otobüsü şirketi Arriva ,kalabalık görünce esnek davranıp ek seferler koyabiliyor ki buna bir kaç kez şahit olduk . Tahminimizce bu akşam için yolcularla iletişimsizlik olunca gelen otobüse herkes binmeye çalıştı . Otobüse ben  binsem de eşim ve bir kaç kişi çığlık atmaya başlayınca izdihamda ezilmenin ne anlama geldiğini yaşamış olduk . Eşimin elini tuttuğumdan kolu bükülünce incinse de otobüse binmeyi başardı ve Malta 'da pek görülmeyen şekilde dolu bir otobüsle Birgu 'ya hareket ettik . 
Birgu 'ya geldiğimizde ortalıkta elektrikle bir aydınlatma yoktu ,
her yer kaç binlerce olduğunu sayamayacağım sayıda mumla aydınlatılmıştı .
Ortam çok etkileyiciydi . Hayatımda ilk kez mumla aydınlatılmış çok sayıda cadde ve sokak gördüm ve mum ışığının ortalığı bayağı iyi aydınlatabildiğine yaşayarak tanık olduk . Festival çok ama çok kalabalıktı . Anayoldan aşağıya doğru büyük bir meydana ulaştık . Burada festivalde yiyecek satışı yapan tezgahlar ve bir yanda konser sahnesi vardı .
Karnımız açtı , önce yiyeceklere baktık ve tavuklu bir Malta yemeği seçtik ,
etrafı gezdik mumla aydınlatılmış bir çok sokağa girdik ,

miğferli Malta şövalyelerinin bulunduğu bir eve baktık ,
biraz klasik müzik konserini izledik
ve daha önce gördüğümüz meşhur Malta kurabiyelerinin tadına baktık . 
Dönüş için meydana geldiğimizde otobüslerin nereden kalktığını sorduğumuz bey '' buradan '' deyince bir anda kendimizi otobüs sırasının en önünde bulduk. Yine bir kaç otobüslük kalabalığı görünce gelen ilk otobüse zor da olsa binmeyi başararak Otelimize döndük. Otobüsten indiğimizde gençler bizdeki tekel bayii benzeri büfelerin önünde eğlenmeye devam ediyordu . Bu büfeler gündüz içecek ,sandviç gibi şeyler satarken geceleri eğlence mekanına dönüşüyor , özellikle öğrenciler ucuz olduğu için buraları eğlenmek için tercih ediyor .
Yarın önce M'dina 'yı ve Rabat 'ı gezip klasik otomobil yarışını izleyecek , sonrasında St. Julien 'de denize gireceğiz.

Tatilimizin devamını buradan okuyabilirsiniz.