Kuzey Yunanistan'a Gidiyoruz.

Aracımızla Türkiye'ye en yakın tatil beldelerinden birisi olan Alexandroupoli'ye  (Dedeağaç) doğru İstanbul'dan yola çıkıyor, yaklaşık 3,5 saatte İpsala sınır kapısına ulaşıyoruz.
Araçla Yunanistan'a giriş yaparken yeni tip ehliyetimiz olduğu için sınırda yalnızca extra maliyet olarak  204 TL ödeyerek Yurtdışı araç sigortası yaptırdık ve  karşı tarafa geçtik.
Bu gidişimizde Oturma İzni Vatandaşlık Programı GOLDEN VISA kapsamında Selanik ve Atina'nın yatırıma uygun bölgelerinde ki  evleri gezmeden önce biraz tatil yapacağız.
İpsala sınır kapısından Alexandroupouli'ye olan 55 km mesafeyi yaklaşık 1 saatte geçtikten sonra şehre ulaştık.
Önceden rezervasyonumuz olmadığından Makris tarafına doğru giden yol üzerinde kalacak yer bakıyoruz.Bölgeye çok sayıda Türk turist geldiğinden otelciler genelde Türkçe kelimeler de biliyor ve sıcakkanlı davranıyor.Bu yol üzerinde deniz sol tarafta kalıyor.İlk baktığımız otel kahvaltı hariç 2 kişi için 55 € fiyat verdi.2. otel deniz kenarındaydı double oda kahvaltı dahil 65 € fiyat verdi.Fakat bizim kalacağımız gün kadar boş odası yoktu. Oradan çıkınca yoldan devam ederek sahilde Kanari,Nea Chili bölgesine ulaştık. Burada ki pansiyonlardan birinde oda sormak için durduk.Pansiyonun sahibi amca oldukça yaşlıydı. Bize ,gecelik 40 € oda fiyatı verdi.Fakat yabancı dili olmadığından zor anlaşırken ,orada kalan birisinden yardım istedi.Küçük bir çocuğu olan Yunanlı aile otelciyle konuştu ve bize dönerek size gecelik 35 € oda fiyatı aldım.Bence Ağustos ayında daha iyi fiyat bulamazsınız ,zaten otellerde neredeyse dolu diyince biraz düşündük.O sırada başka bir araba daha pansiyona geldi ve pansiyoncu siz tutmayacaksınız odayı onlara vereceğim  diyince biz da hemen valizlerimizi boşaltmaya başladık.Zaten bir kaç yerden fiyat aldığımızdan bu fiyatın cazibesini farketmiştik.
Odamız klimalı ,deniz manzaralı ve oldukça şık bir şekilde dekore edilmişti.
Kaldığımız yer sahile 100 metre mesafedeydi.Sahildeki cafe'ye gidip oturduk. Tabii burada Türk tipi kahvaltı olmadığından soğuk kahveyle yetindik
ve cafe'nin yanındaki beach'e geçip bir şezlong seçtik.Yunanistan'ın neredeyse hiç bir yerinde şemsiye şezlong,plaja giriş gibi ücretler ödenmiyor.
Sizden beklenen yiyecek veya içecek bir şeyler sipariş etmeniz. Bu sipariş  tüm gün yararlanmak için 2 € 'ya bir kahve veya yemek olabilir.Yiyecek içecek Türkiye'deki beach'lere göre oldukça ucuz kalıyor.Bu sahilde bir kaç km. arayla beach'ler bulunuyor.Deniz 'de yüzdükten sonra karnımız acıktığından yemek siparişi veriyoruz.
Yiyecek porsiyonlar 4€ - 6 € , büyük bardak bira 3,5 €. Bu bölgede hatta Selanik'e kadar olan beachler'de fiyatlar aşağı yukarı bu seviyelerde seyrediyor.Günü sahilde geçirdikten sonra akşam şehir merkezine iniyoruz.Akşam trafiğe kapatıldığı için sahil şeridine park etmeyip ara sokaklar da yer buluyoruz.(Sahilde trafiğe kapalı saatte park ederseniz cezası 40 €.
Menülerini inceledikten sonra sahildeki restoranların birisine oturuyor, Salata ,kızarmış peynir (Hellim gibi),Kızarmış Karides ,
ızgara Ahtapot ,içecek olarak 20'lik Uzo siparişi veriyoruz.
Buradaki restoranlar turistik olmasına rağmen yemekler güzel.
Bir de üzerine bir tatlı meyve tabağı , üzerine krep getiriyorlar ki hepsini yiyebilmek imkansız.
Restoranlar'da Türkçe menü ve menü'de Yeni Rakı'da bulunuyor.Bu yemek için 40 € ödüyoruz. Şehrin sahili gece saatlerinde kalabalıklaşıyor.
Sahilde biraz yürüyüş yapıp otele dönüyoruz.Yarın şehrin farklı yerlerini gezeceğiz.

Bugün Porto Şehrini Gezeceğiz

Oturma İzni  ve Vatandaşlık Progamı GOLDEN VISA kapsamında geldiğimiz Portekiz'in Porto Şehrinde bu gün şehri gezeceğiz. Avenida Dos Aliados meyanında çok merkezi bir konumda bulunan otelimizden çıkıp önce Dom Luis Köprüsüne gidiyoruz.
Köprünün üzeinden şehir kuşbakışı çok güzel görünüyor.
Etrafı izledikten sonra Douro nehrinin karşı kıyısında İstanbul Beyoğlu'ndan Tophane'ye inerkenki sokaklara benzer bir yoldan nehir kıyısına iniyoruz.İsterseniz teleferikle de nehir kıyısındaki şarap tadım yerlerine ve sahildeki restoranlara gidebilirsiniz.
Sahilde fast food restoranları yanı sıra şık deniz ürünleri restoranları da bulunuyor. Biraz dolaştıktan sonra bu kez Dom Luis köprüsünün alt yolundan geçerek cafeleriyle ünlü Riberia bölgesine geliyoruz.
Bu gün hava güzel olduğundan insanlar dışarıda nehir manzaralı cafe'lerde oturmayı tercih ediyor.
Karnımız acıkmaya başladı. Nerede yemek yiyelim diye düşünürken Riberia 'da sahilin yaklaşık 250 metre yukarısında ki  meydanda bir restoranda oturuyoruz.
Yemek olarak Porto klasiklerinden bir yemek seçiyoruz. Basitçe üzerine yumurta kırılmış çorbadaki karışık tost olarak anlatırsam sanırım lezzeti konusunda fikir veremeyebilirim.
Bir çeşit Franceshinha olan bu yemek çok doyurucu ve ben çok beğendim.Palacio Da Bolsa civarındaki parkları gezdikten sonra ,
Majestik Cafe'nin de bulunduğu Rua Santa Caterina caddesinde bir açıkhava cafesinde oturuyoruz
.Merak ettiğimiz için içi muhallebili bir tatlı siparişi versek 'de tadını pek beğenmiyoruz.Tazeydi fakat belki de iyi yapılmamıştı.
Portekiz'de tadını beğenmediğim tek yiyecek bu oldu.Çünkü yemekleri gerçekten güzel.Bu tatlı'nın bizim ağız tadımıza uygun versiyonları Marmaris Selimiye'de Losta tatlıcısında veya Yunanistan'da yapılıyor.Porto şehrini nasıl buldun derseniz.Bu şehirde kafam çok karıştı.İnsanlar görünüş olarak Güney Amerikalıları andırıyor. Bazı semtler de öyle.Sıcak kanlı ve yardımseverler. Oldukça çok sayıda yabancı öğrenci var.Şehrin turistlerin hiç uğramadığı modern ,turistik ,nehir kenarı ,okyanus kenarı ve bazı az gelişmiş bölgelerine gittim. Oldukça çok sayıda tarihi turistik yeri var.Bana çok kozmopolit geldi. Özellikle insan tipleri Lizbon'dan çok farklı.Akşam trenle Lizbon'a döneceğimiz için otelden eşyalarımızı alıp Sao Bento tren istasyonundan trenle nehrin diğer tarafındaki Campanha tren istasyonuna geçiyoruz.Tren istasyonu çok kalabalık ve çok sayıda peron var. Bizim tren geliyor ve bir kaç dakika sonra hareket ediyor.
Peronları karıştırırsanız treni kaçırma ihtimali yüksek.Yaklaşık 3 saatlik bir yolculuktan sonra Lizbon'a dönüp otelimize yerleşiyoruz.Golden Visa kapsamında Lizbon'da bir süre daha daha kalıp
Türkiye'ye döneceğiz.

Portekiz Porto'da Golden Visa Kapsamında Evleri Gezeceğiz

Porto şehrindeki otelimiz çok merkezi konumda ve güzel.  Kahvaltı sonrası buradan bilgi alabileceğiniz Portekiz Golden Visa Oturma İzni Vatandaşlık Programı kapsamında şehrin başlıca bölgelerindeki evleri gezeceğiz.
Önce şehirde Douro nehriyle Atlas okyanusunun birleştiği bölgede bulunan Os bölgesine gidiyoruz.
Bu bölge şehrin en zengin   yeri izlenimi veriyor.Lüx villalar ,şık apartmanlar ve eşsiz nehir ve okyanus manzarasına sahip bu bölgede Portekizli mimarlarca tasarlanmış bir villa hem nehir ve okyanus manzarası hemde evin içindeki mimari oyunların insanı şaşırtmasıyla beni etkiledi.
Burası şehrin sayfiye yeri.Öğle yemeğini iş merkezi olan bölgede açık büfe de yerel yemekleri olan fakat turistlerin uğramadığı bir restoran'da yiyoruz.Bu yemekte misafir pozisyonunda olduğumdan resim çekemedim.Fakat buradaki yerel yemekleri deniz ürünleri ve sebze ağırlıklı ve güzeldi. Portekiz'de fiyatların Yunanistan seviyesinde olduğunu söyleyebilirim. Oldtown ve Campanha bölgelerinde de evleri gezdikten sonra akşam oluyor ve yemek için yine tavsiye aldığımız otele yakın bir restorana gidiyoruz.
Portekizliler Akdeniz sıcaklığına sahip ve gerçekten iyi insanlar.
Restoran'daki garson çok sıcak kanlı ve bizdeki garsonların turistlere yaptığı gibi espriler yapıyordu.
Yerel yemeklerden yiyoruz.Yemek sonrası  Porto'daki ayaküstü cafe bar'ları merak ettiğimizden bir tanesine girip expresso siparişi verip etrafı inceliyoruz. Barmen bir müşteriyle sohbet ediyordu.
Tabii Portekizcem olmadığından ne konuştuklarını anlayamadım.Daha sonra otele dönüp uyuyoruz.

Portekizde Lizbon'dan Porto Şehrine Gidiyoruz.

Sabah Avrupa'da oturma izni programı Golden Visa kapsamında Porto'ya trenle gitmek için Sao Sebastiao 'dan metroyla Santa Apolonia tren istasyonuna geliyoruz. Erken rezervasyonla tren biletine kişi başı 25 € ödedik. Burası son durak olduğundan peronlar arasında treni kaçırdık mı endişesi yaşamıyoruz.
Bu tren çok istasyonda dursa da
 3,5 saat civarında bir sürede Porto Campanha tren istasyonuna ulaşıyoruz.Trenden inip banliyö treni gibi bir trenle bir duraklık aktarma yapıp Porto şehrinin merkezine geliyoruz.
Merkezi konumdaki otelimize yerleştikten sonra şehri dolaşmaya çıkıyoruz.
Hava oldukça soğuk olsa da açık.Otele oldukça yakın olan pazar yerini dolaşıp fıçılardan yapılmış masaları olan bir cafe de Porto şarabını deniyoruz.Porto şarabı fena değil fakat benim sevdiğim bir şarap türü değil.
Cafe 'nin sahibine akşam nerede yemek yiyebiliriz sorusunu sormamız bize akşam yerel bir restoran'da güzel bir akşam yemeği yemek şansı verecek.Ortamı ve çevreyi izledikten sonra sahile gidiyoruz.
Porto şehri çok yokuşlu bir şehir ve tramvay burada da çok kullanılan bir ulaşım aracı , biz çevreyi tanımak için sahile inerken yokuş aşağı yürüyoruz.
Porto'nun old town 'ı  tarihi binaları restore olmakta olan bir şehir.Sahili cafeleri , köprüleri güzel. Sahilde dolaşıyor ve cafe'den referans aldığımız yerel restorana doğru yola çıkıyoruz.
Şimdi yokuş çıkmamız gerekecek.Hava karardı. Portekizliler gerçekten iyi insanlar.Karanlıkta yoldan geçen birisine restoranın yerini soruyoruz. Tam olarak bilmese de bize yakınına kadar eşlik ediyor. Yolda pek insan olmasa da Türkçe konuşan 2 genç hızla yanımızdan geçerek bir yere gidiyor.Sanırım öğrenciler.
Restoran olarak belirtilen adrese geldiğimizde bir tost ,sandviç büfesi gibi bir yerle karşılaşınca çevre de başka yerler arasak da bir süre sonra başka yer bulamadığımızdan büfe benzeri yere dönüyor ve içeri girince arka tarafta 7 - 8 masalık restoran bölümünü fark ediyor ve bir masaya oturuyoruz.
Mutfakta bir kaç kadın yemek hazırlıyor .Restoran sahibi yanımıza gelip daha açılmadıklarını söylüyor, fakat dışarısı soğuk olduğundan oturmamıza izin veriyor.Sıkılmamamız için televizyonu açıyor. Yarım saat sonra kapı açılıyor ve tüm masalar doluyor.
Yemek öncesi karaf şarapla birlikte atıştırmalıklar geliyor.
Ana yemeklerde tercihimzi yerel yemeklerden yana kullanıyoruz.
Zaten menü günlük değiştiğinden o gün yazılı yemeklerden seçmemiz gerekiyor.
Tatlı olarak bir nevi sütlaç ve mus yiyoruz.
Dönüşte yokuş yukarı yürüyerek hem yediklerimizi yakıyor hem de farklı sokakları keşfediyoruz.

Portekiz Lizbon'da Bario Alto ve Chiado'ya Gideceğiz.

Bu gün Lizbon'da otelimizin bulunduğu Saldanha'dan metro ile Bario Alto'ya geliyoruz. Bario Alto Lizbon'da oldukça Güney Amerika esintileri taşıyan bir bölge . Ayrıca merkezi konumuyla gayrimenkul yatırımı açısından değer artışı potansiyeli oldukça yüksek.Yerli ve buradan okuyabileceğiniz oturma izni ve vatandaşık programı Golden Visa kapsamındaki alıcıların beğenisine sunulmak üzere bir çok binanın içi yenileniyor..Bario Alto'dan Chiado'ya doğru yürürken karşılaştığımız tarihi binadaki cafe ilgimizi çekiyor .
Ortamdan cafe 'nin müdavimleri olduğu hissediliyor. Geçmişinin 20 yıllık bir süreye dayandığını öğreniyoruz.Biraz ileride büyük bir parkla karşılaşıyoruz.
Parkın güzel bir şehir manzarası bulunuyor.Güney Amerika şehirlerini andıran gece eğlencesiyle ünlü sokaklardan geçtikten sonra Chiado'ya geliyoruz.
Chiado Lizbon'da İstanbul 'da Nişantaşı bölgesini andıran bir yer. Şehrin pahalı mağazaları ve evleri bu bölgede bulunuyor.Burada etrafı dolaştıktan sonra metro istasyonunun karşısındaki cafe'de oturup birşeyler içerken çok kaliteli müzik yapan sokak müzisyenlerini dinliyoruz.
Karnımız acıkınca sahile oldukça yakın olan Cais Do Sodre 'de 2014 yılında açılan Time Out Market'e geçiyoruz.
Burası dünya mutfağı yanısıra oldukça geniş Güney Amerika mutfağının da sunulduğu bir yer. Bir pazar yerinin içinde bulunan bu  yer son derece turistik olsa da görmeye değer bir yer.
Yılda 3 mlyon üzeri ziyaretçi alıyor.Biz yemekte deniz ürünleri tercih ediyoruz.
Çok kalabalık olduğundan oturmak için zor yer buluyoruz.Yemek olarak Soslu midye ,
Izgara ahtapot , Tarak , Karides yanı sıra bazı yerel atıştırmalıklardan alıyoruz. Pilav Portekiz'de neredeyse her yemekle birlikte servis ediliyor.
Pilav istemezseniz kızarmış patates 'de tercih edebilirsiniz.
Yemek sonrası Tauro nehri kenarına inip güzel havada biraz güneşleniyoruz.
Sahil de insanlar yürüyüş de yapıyor.St.Augusto 'da öğrencilerin müzik şöleninin izliyor,
sonra tramvayla St.George kalesinin altında güzel nehir manzaralı cafe 'ye gidip kahve içiyoruz.
Akşam yemeği için metroyla Saldanha'ya dönüyor , otelin yakınındaki yerel restoran'da akşam yemeği yiyor,
yemekte bir çeşit şiş kebap tercih ediyoruz.
sonrasında otele gidip uyuyoruz.