3.Gün Antalyada Trekking Yapacağız

Bu gün dağcı arkadaşımla trekking yapmaya gideceğiz .
Ben yürüyüş ve koşuyu severim , ilginç bir deneyim olacak . Bir cafeye uğrayarak sandviç ,1 adet küçük meyva suyu , 2 tane küçük pet şişe suyu alıyoruz . Arkadaşım 2 tane elmayı da molalarda yemek üzere bana veriyor ,yiyecekleri sırt çantamıza koyup yola çıkıyoruz . Bu yürüyüşümüzde aşağıdaki resimdeki U şeklindeki bölgeye ulaşmaya çalışacağız .

Ormana girince kendimi cam fanusun dışına çıkmış gibi hissettim . Şehir hayatında insan her gün aynı şeyleri yapıyor , belkide öyle olması gerekiyor .
Burada ormanda ister sola ister sağa giderim , yukarı aşağıda olabilir . Doğanın içinde temiz hava alıyoruz. Öyle dikenli yerlerden geçiyoruzki şehirde olsa diken batar , yılan sokar diyeceğimiz yerler. Yabani otların arasında dolaştık hiç bir sorunla da karşılaşmadık . Yalnız arkadaşım eğer domuz görürsen bir taşın üstüne çık dedi . Arkadaşım tecrübeli bir dağcı , doğada kimseye zarar vermezsen onlarda sana vermez , yalnız bilmeden de olsa ürkütürsen problem olabileceğini söyledi .

Aslında bu gün biz trekkinge diye çıksakta basbayağı dağa tırmanıyoruz . Daha önce hiç yapmadığım için yaptığımızın hangisi olduğuna bir karar veremiyorum .Arkadaşım bu normal bir parkur diyor ve ben yorulmaya başladım , antremansızda değilim . Sizce bu dağa tırmanmak trekkingmi yoksa dağcılıkmı ? İlk mola yerine geldiğimizde önce eşyalarımızı resimde görülen güvenli bir yere koyuyoruz .
Arkadaşım ''dağda bir şeylerini kaybedersen geri dönmek zorunda kalırsın '' diyor . Resimdeki yerdeki ağaca koltuk diyorlar , onu oraya dinlenmek için dağcılar getirmiş. Sandviçlerimizi alıp balkon adı verilen büyük bir taşın üzerine çıkıyoruz.
Manzara çok güzel fakat ben aşağıya bakamıyorum . Arkadaşım alışırsın desede benim aklımda biran önce sandviçi bitirip oradan uzaklaşmak var . Yolda bazı mantarlar görüyoruz .
Bu mantarlar yenen cinstenmiş fakat çok lezzetli değilmiş .Bir yerde durduk ve suyun neden paralı olduğunu düşünmeden dağdan şırıl şırıl akan bedava sudan içtik .
Ormanda yürürken dağa doğrusu çakılların içinden dağa tırmanırken bu sporu daha önce neden yapmadım diye düşünüyorum , burada doğa içinde hem keşfediyor hemde eğleniyorum . 2. mola yerine geldiğimizde arkadaşım çadır kurdukları yerleri gösteriyor .
Burada elma yiyip biraz su içiyoruz .Yanımızda 2 'şer küçük pet şişe su var . Bana birisinin yarısını içtiysen diğer şişeden iç diyor. Mantıklı düşününce denge açısından önemini farkediyorum .Biraz yamaçlardaki dağ keçilerini izliyoruz . Sırada 3. tırmanış yeri yani ulaşmak istediğimiz zirve var fakat ben ilk tecrübe için bu kadar yeter diyorum .
Gideceğimiz yer biraz yüksek geldi ve açıkçası biraz korktum . Arkadaşımda almış başını gidiyordu . Dönüşte tırmanışta kendi sorunlarımı kendim çözmem için öyle davrandığını söyledi , aslında göz ucuyla bana bakıyormuş .

Yaptığımız trekkingmiydi dağcılıkmıydı tam anlayamasamda çok hoşuma gitti . Dönünce kesin trekkinge başlayacağım .

Dönüşte yol üstünde bir çoban ormandan keçilerini getiriyordu . Aşağıya inince arkadaşım seni balık haline götüreyim dedi .
O balıkçılığa meraklı , eskiden bazen sabah 4 'te gelip balık mezatını izlermiş . Antalya balık hali sanayi limanının yakınlarında bulunuyor . Tezgahlardaki balıkların neredeyse hepsi deniz balığı .
Burada bizim çok sevdiğimiz Melanur 'da yer alsada biz akşama mangalda çipura yapacağız . Aşağıdaki resimdeki kilosu 25 TL 'ye satılan Yasemin balığı ilgimizi çekiyor .
Arkadaşım İstanbula götürebilirsiniz deyince dolduruşa gelip alıyor ve 2.2 kiloluk balığa 50 TL ödüyoruz. Yasemin balığı büyük ve derisi sert bir balık , ayıklamak için 2 kişi uğraşıyor .
Antalya Hafif Raylı Metrosunun yanındanda geçiyoruz ,bu gün arabayla çıkmasaydık metro ve tramvayada binebilirdik .
Dönüşte Konyaaltına uğruyor ve çay içerken insanın bu şehirde yaşamamak için çok önemli nedenleri olmalı diye düşünüyorum . Yıllar önce bir arkadaşım iş nedeniyle Antalyaya gelmiş ve buraya yerleşmişti .
O zaman neden İstanbula geri dönmediğini merak etmiştim burada bir kaç gün geçirdikten sonra artık etmiyorum . O çok şanslıymış .

Yoldan geçerken salata malzemesi almak için pazara uğruyoruz. Pazarda konuştuğum bir amca sattığı otları sabah dağlardan topladığını söylüyor.
Nasıl olsa İstanbula balık götüreceğiz , otlarıda götürürüz . 5 TL ödeyerek bir kiloda şu an adını unuttuğumuz bir ot alıyoruz .(Bu arada otları İstanbulda haşlayıp üzerine yumurta kırdık , mükemmel bir yemek oldu)

Bu gün trekking derken dağa tırmandık , yorulmuşuz .Eve dönünce yemek yiyip biraz uyuyoruz . Uyandığımda arkadaşım akşam yemeği için mangalı yakmış balıkları yağlıyordu .
Bu bölgedede balığı gerçekten güzel pişiriyorlar .
Tatimizin son gecesinde Antalya hakkında konuşurken ,arkadaşlarımıza şehri gezdirmelerinin yanısıra bizleri ağırladıklari içinde teşekkür ediyoruz .

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder