Bu gün Lizbon'da Down Town ve Belem'e Gideceğiz.


 Sabah oldukça erken uyanıp San Sebastiao çevresinde gezintiye çıkıyorum. Bu gün iş günü olduğundan çocuklar okula,büyükler işlerine koşuşturuyor, Portekizde Gayrimenkul Alarak Oturma İzni ve Avrupa Birliğinde bazı haklar sağlayan  burada detaylı bilgi bulabileceğiniz GOLDEN VISA kapsamında geldiğimiz ve 15 gün kalacağımız Portekiz'de bu gün şehri gezeceğiz.Otele dönüp kahvaltı ediyor,

sonrasında dışarıya çıkıyoruz. Bu gün metro ile gezmeyeceğiz. Saldanha'dan başlayıp aşağıya eğimli geniş caddelerden yürüyerek Avenida Da Liberdade geliyoruz.1 kilometreden uzun ,90 metre genişliğindeki bu cadde üzerinde ünlü mağazalar da bulunuyor.Burası Golden Visa gayrimenkul yatırımcılarının oldukça rağbet ettiği bir bölge.
Caddenin bir tarafında ise Lizbon Üniversitesinin büyük botanik bahçesi bulunmakta. Aşağıya doğru yola devam edince Restauradores Meydanına ulaşıyoruz.Burasıda büyük bir meydana sahip ve Hard Rock Cafe bu bölgede bulunuyor.
Biraz daha ilerleyince Rossio meydanına geliyoruz.Bizim etrafa bakınarak Saldanha'dan Rossio Meydanına yürüyerek gelişimiz yaklaşık 1 saat sürse de uzaklık metroyla 3 istasyon mesafesinde.
Lizbon'da  4 farklı hatta sahip metro , otobüs, hızlı tramvay ,otobüs ,tren ve bizim turistik tramvay'dan oluşan mükemmel  toplu ulaşım hatları bulunuyor. Bu araçlarla oldukça geniş bir alana yayılmış olan Lizbon şehrinde Şehir merkezinden yakın tatil bölgeleri Estoril ve Cascais'e , yeşillikler içinde şatolar bölgesi Sintra köyüne bile toplu ulaşımla kolayca gitmeniz mümkün.Rossio Meydanından Baixa ile Bario Alto'yu birleştiren

tarihi Santa Justa Asansörüne geçiyoruz.
Yukarıdan bakılınca kuşbakışı şehrin bir bölümünü seyredebileceğiniz seyir terasında oturup kahve içiyoruz.
Asansör'e biniş ücreti 5€ . Fakat yukarıdaki cafe'nin yan tarafında Baixa'da yan sokağa çıkan ücretsiz normal asansörde bulunuyor. Aşağıya inip Rua Augusta caddesine doğru devam ediyoruz.
Denizden şehre giriş kapısı olan Augusta kapısından geçip meydana çıkıyoruz.
Bu dev maydanı geçince Tagus nehrine ulaşıyoruz.
Sahilde biraz nehri seyrettikten sonra Belem tatlısı ve Geronimo Manastırı ile bilinen Belem'e gitmek için 15 no'lu Tram 'a biniyoruz. İstanbul'da kullanılan Hızlı Tramvay'a Lizbon'da Tram deniyor. Aynı araç Yunanistan'ın başkenti Atina şehrinde aynı isimle kullanılıyor.
Yaklaşık yarım saatlik yolculuktan sonra geldiğimiz Belem'de karnımız acıktığından bulduğumuz bir cafe'ye girip menülerden birisini seçiyoruz. Portekiz , orta ,batı ve güney Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça ucuz kalıyor.Fiyatlar Yunanistan ayarında diyebiliriz. İçinde yer fıstığıda bulunan Karidesli Sandviç, Çorba ,Portakal suyu ve Tatlı'dan oluşan menümüzü yedikten sonra
dışarı çıkınca atlı tören birliği ile karşılaşıyoruz.
Bir süre sonra Geronimo Manastırı önünde bir devlet başkanı falan olduğunu sandığımız bir bayan geliyor ve atlı birlik eşliğinde sade bir tören yapılıyor,
töreni izledikten sonra Geronimo Manastırı'na giriyoruz.Geronimo Katedrali oldukça ilginç bir yapı olsa da
bizim asıl ilginç gelen seyirciler arasında oynanan tiyatro oyunuydu.Portekizce oynanan oyunda ben çekim yaparken bir ara oyuncular eşimle bir şeyler konuştu.
Ne konuştunuz diye sorduğumda tiyatro oyununa katılmaya davet ettiklerini eşim ise ben sizin dilinizi bilmiyorum dediğini öğrendim. Manastırdan çıkınca sahile doğru ilerleyoruz. Buradaki manzara bir parça İstanbul Boğazını da anımsatıyor.
Biraz ileride Vasco Da Gama 'nında heykelinin bulunduğu Kaşifler Anıtına geliyoruz.
Burada ayrıca bir yat limanı da bulunuyor.
Manzarayı izledikten sonra '' buradan Belem Turtası yemeden dönülmez '' diyerek Pasteis De nata yemek için pastanenin yolunu tutuyoruz.
Yazın bu pastane önünde uzun kuyruklar olsa da biz pek sıra beklemeden siparişimizi veriyoruz. Paket yapmayı da önerseler de Nata burada ılık ve taze yenmesi gereken bir şey. o yüzden bir masa bulup oturuyoruz.
Nata şehrin her yerinde satılsa da orijinal yer bu pastane.Tatlımızı da yedikten sonra Torre de Belem yani Belem Kulesi'ne gidiyoruz.
Siz benim burada Belem'de şuraya gidiyoruz , geliyoruz dediğime bakmayın . Çünkü her bir gidilecek yer arası yürüyerek mesafe oldukça uzun .Birbirine yakın yerleri sırayla gezmeye dikkat ederseniz bizim gibi fazla yorulmazsınız.Kule'ye geldiğimizde tadilatta olduğundan dışarıdan izliyoruz.Çevresindeki park büyük ve güzel.
Dönüşte şehir merkezine ulaşım için en kolay toplu ulaşım aracı ise belediye otobüsü oluyor ve Belem tatlıcısının aşağı yukarı karşısındaki duraktan kalkıyor. Portekizde 60 yaş altı neredeyse herkes ingilizce biliyor.İyi niyetli ve yardımsever insanlar , bir şey sorduğunuzda size gerçekten yardımcı olmaya çalışıyorlar.
İş çıkış saati olduğundan yaklaşık 40 dakika da Saldanha 'daki otelimize ulaştıktan sonra odaya gidip biraz dinleniyor, sonrasında yemek için dışarı çıkıyoruz.Köşedeki büfeye nereye gidebileceğimizi sorduğumuzda yakındaki sokak arasındaki bir restoranı tarif ediyor.Esnaf lokantası görünümlü yere geldiğimizde kapının kilitli olduğunu farkediyoruz.Kapıyı çalınca bir amca gelip kapıyı açıyor ve içeri giriyoruz.Kapının neden kilitli olduğunu ise anlayabilmiş değilim. Burası nasıl bir yer gibi bir bakışla etrafı süzünce genelde yerel insanların geldiği veya evlerine sipariş verdiği büyük bir barbeküsü olan kebapçıya geldiğimizi fark ediyoruz.
Burada restoranlar'da oturduğunuz anda bizdekine benzer şekilde yerel zeytin ve peynir ve ekmek ikram olarak masaya geliyor.
Menü seçimini burayı işleten amca'ya bırakıyoruz. Önce bir tür çok lezzetli ıspanak çorbası getiriyor.
Et yiyecekseniz büyük bir tabak pirinç pilavı siz istemeseniz de masaya geliyor. Pilava alternatif olarak patates kızartması da tercih edebilirsiniz.
Sonrasında mangalda az pişmiş bir biftek geliyor ki bence İtalya Floransa'da yediğimiz ünlü Fiorentina bifteğinden daha lezzetliydi.
Bifteği yerken restoran sahibi amcaya saygımın daha da arttığını hissettim.Yemek sonrası yakındaki otelimize gidip uyuyoruz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder