İtalya'da Bugün Brescia Üzerinden Milano'ya Geçeceğiz

Brescia ve Verona şehireri arasında orta noktadaki Pozzolengo kasabasındaki çok memnun kaldığımız Il Castello isimli otelimizde son kahvaltımızı ettikten sonra resepsiyona gidip çıkış yapıyoruz.Bir aile işletmesi izlenimi veren oteldeki resepsiyonist kız ''Umarım otelimizden memnun kalmışsınızdır '' diyerek şık kutusunda bir bölgesel şarap hediye ediyor,her yeri üzüm bağlarıyla çevrili olan bu bölgenin şarapları çok ünlü.
Çevrede çok sayıda şarap satış yerleri bulunuyor. Bir tanesine geldiğimiz gün uğradık, fakat o saatte kapalıydı.Pozzolengo'dan ayrılıp yol üzerindeki DM isimli mağazaya uğrayıp bir kaç şey alıyoruz.
Sağlık ve temizlik ürünleri satan bir Alman firması olan DM'nin Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde şubeleri bulunuyor.Bu mağazadan  1 € 'ya 20'lik C vitamini gibi şeyler aldıktan sonra yaklaşık 45 km. uzaklıktaki Brescia'ya doğru yola çıkıyoruz. İtalya'da otobanlar pahalı olduğundan navigasyon sayesinde alternatif yolları kullanıp , otobana girmeden İtalya'da gezeceğimiz 26.şehir olan Brescia'ya geliyor ve Brescia Katedralinin yanındaki kapalı otoparka aracımızı bırakıp otoparkın merdivenlerinden katedralin öncesindeki Vittoria meydanına çıkıyoruz.
Çevreyi inceledikten sonra ilerleyip Katedral'e girince pazar ayini yapıldığını fark ediyoruz.
Biraz izleyip meydandaki Dolcevite cafe'de oturup filtre kahve siparişi veriyoruz.Bu bölgeye gelmeden internette araştırırken Garda gölü ve çevresinin İtalya'nın pahalı bir bölgesi olduğu hakkında yazılarla karşılaşsam da bizim tecrübemizde gezdiğimiz yerler içinde İtalya'nın ucuz bölgeleri arasında olduğunu söyleyebilirim.
Verona 'da ki oteller pahalı olsa da aracınız varsa şehir içinde değil de çevre'de daha uygun fiyatlı yer bulmak mümkün.Meydan'da kendimiz hazırladığımız orijinal filtre kahvemizi içip iki kahveye 3 € hesap ödedikten sonra biraz çevreyi geziyoruz.Katedralin çevresinde tarihi çok daha eskiye dayanan kalıntılar da bulunuyor.
Biraz daha dolaştıktan sonra
yaklaşık 105 km.uzaklıktaki Milano şehrine doğru yola çıkıyoruz.Bu yol üzerinde otoban'a girmek zorunda kalıp uzun süre bu şekilde gitsek de
bulduğumuz ilk fırsatta otoban'dan çıkıp alternatif yollardan otelimize ulaşıyoruz.
Milano fuar dönemi olduğundan oteller pahalı.Şehirde araç park etmek büyük problem olduğundan otelimizi metroya ve tramvaya yakın , ücretsiz otoparklı yerler arasından seçtik.Bu arada bir çok otelin ekstra günlük otopark ücreti 15 - 25 € arasındaydı.Banliyöde ki otelimiz iyi bir konumda olsa da içeri girince asık suratlı sahibinin şimdiye kadar hiç bir yerde görmediğimiz kural ve uyarılarıyla karşılaşınca neredeyse kadının suratına karşı gülecektik.Kapıdan girince havasız bir ortam bizi karşıladı, kadın benimle aracın yanına gelip arabayı 10 cm. sola aldırdı.Işığı şurdan yakın ,açık bırakmayın,gürültü yapmayın gibi uyarılarını bitirdikten sonra anahtarımızı alıp odaya çıktık
'' Sakınan göze çöp batar '' diye bir atasözü vardır ya,odaya girince daha önceden aldığımız İtalya'da son dönemde çok popüler olan Prosecco şarabını açmak istedim.Bu köpüren kırmızı şarabı açarken köpürünce bütün oda battı.Yerlerin taş olması sayesinde havlu kağıtla etrafı temizleyip dışarıya çıkıp metroyla
Sforzesco Şatosu ve Milano Kalesi'nin bulunduğu yere gelip kalenin önüne çıktık.Günlük bilet daha avantajlı olsa da akşam gidiş geliş dışında toplu ulaşım kullanmayacağımız için 2 € 'luk tek yön bileti tercih ettik.
Aslında Milano'ya 2.gelişimiz olsa da biz bu şehre hak ettiği süreyi ayırmadığımızdan buraya gelememiştik.15.yüzyilda 14.yüzyıldan kalan surların kalıntıları üzerine Milano dükü Sforza tarafından yaptırılan bu kale çok etkileyici görünüyor.
Kaleyi gezdikten sonra arkasındaki lunapark'a çıkıyoruz.Burası çok hareketli , halkın ve turistlerin ilgisi yüksek .
Oradan ayrılınca yürüyerek Duomo tarafına geliyor, daha önce gezdiğimiz için meydana girmeyerek caddeleri dolaşıp
Dammann isimli pastaneye girip kahve ve küçük pastalardan sipariş veriyoruz.Küçük pastalar güzel olsa da oldukça küçüktü.
Burası turistik bir bölge olsa da çevreyi izleyince biraz turistin yanında oldukça fazla sayıda yerli insanlar da bulunuyor. Pastane'den çıkınca biraz dolaştıktan sonra karnımızın acıktığını fark ediyor ve bir restoran bakıyoruz.
Günlerden pazar ve bir çok yer kapalı görünüyor. Duomo'ya 300 metre mesafede tripadvisor'da yüksek puanlı ,1939'dan beri olan Ristorante Da Bruno'nun önce girişteki menüsünde fiyatlarına bakıyor, iyi bir akşam yemeği için makul görünce içeriye giriyoruz.
Tarihi bir görüntüye sahip restoran'ın yemekleri de güzel görünüyor. Ana yemek olarak Risotto Milanes (Milana usulü risotto) ,Risotto Pesca (Deniz ürünlü rizotto) ve Insalata Mista (Karışık Salata) ,içecek olarak 1/2 litre ev yapımı kırmızı şarap siparişi veriyoruz.
Risotto'lar güzel,porsiyonlar oldukça büyüktü, şarap oldukça iyiydi.Salata domates ağırlıklı görünse de içinde taze körpe semiz otu,roka da vardı.Bu güzel 2 kişilik yemeğe 6 € servis ücreti dahil 52 € hesap ödüyor ,
metroyla otelimize dönüyoruz.

Yarın Maggiore gölüne gideceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder