Antakya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Antakya etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İzmir' den Karayoluyla Antakya 'ya Gidiyoruz.

İstanbul' dan başlayıp İzmir üzerinden Antakya 'ya geçtikten sonra sahil yolunu izliyerek Mersin , Antalya üzerinden Bodrum ve tekrar İstanbul'a dönüşü kapsayan yolculuğumuzda İzmir'den Antakya 'ya doğru yola çıkıyoruz. İlk olarak kahvaltı için yol üstü bir kamyoncu restoranında duruyoruz. Bizim bildiğimiz kamyoncuların yemek yediği yerler güzel ve ucuz olur fakat buralarda bizim bildiğimiz tür kahvaltı pek bulunmuyor ,
çorba ağırlıklı olduğundan sahanda yumurta yiyoruz. Gelen hesap ise İstanbul 'u pek aratmıyor.Yol üzerinde Afyon 'a uğrayıp sucuk döner yapan yol üstü bir restoran 'a  bakıyoruz .
Henüz aç olmadığımızdan oradan ayrılıyoruz. Akşam 'a kadar Antakya 'ya ulaşmak istediğimizden şehirlere girmiyor , yol üstünde yemek yiyecek doğru dürüst bir yer bulamayoruz. Neyse ki  Konya Ereğli 'deki gözlemeci teyzeyle karşılaşınca ayran gözleme yiyoruz.
Son molamızı Adana Pozantı 'da verdikten sonra
14 saatte Antakya 'ya ulaşıyoruz.

Antakya 'da Şehri Gezip Çevlikte Denize Gireceğiz.

Bu gün Antakya'da gezerken yerel hayatı tanımaya çalışacağız.
Sabah Büyük Antakya Parkında yaptığımız yürüyüş sonrası , Kahvaltı da yerel lezzetlerden Humus yemeğe karar verip şehrin merkezine geliyoruz. Bu arada gün boyu Antakya lezzetleriyle başbaşa kalmak istiyorsanız yarım porsiyon isteyin , çünkü humus fazla doyurucu .
Humusçu 'da karnımızı duyurunca şehrin ara sokaklarında kaybolmaya karar veriyor , camdan yöreye özgü orijinal ürünler yapan bir dükkanı keşfediyoruz.
Şehri tanımak istiyorsanız Antakya 'da 1 gününüzü şehirde kaybolmaya ayırın , gördüğünüz orijinal dükkanları incelerken , sıcak insanları ile sohbet ederken günün nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Çevreyi keşfetmeye devam ediyoruz . Çarşı da kaliteli bakliyat ürünleri satan Akis amcanın dükkanını ararken yol tarifi sorduğumuz bir esnaf sakın kendisine Akis amca demeyin , Akis aksi demektir deyince ona teşekkür ediyor , Akis amcanın dükkanından biraz alışveriş yapıp akşamüstü almak üzere dükkanda bırakıyoruz .
Çarşı dan ayrılıp cumartesi günleri kurulan büyük pazar 'a geçiyor , dolaşıyor , esnafla konuşuyoruz.
 Sebze meyve tezgahlarında bayan satıcıların çokluğu dikkati çekiyor.
Bu şehirde esnaf konuşkan ve esprili .Değişik istridye mantarlarına bakıyor , dondurmacıyı izliyor ,
bazı yerel ürünlerin ne olduğunu anlamak için pazarcılarla konuşuyoruz. Karnımız hafifçe acıkmaya başlayınca bu durumu değerlendirmeye karar verip şehrin için deki balık pazarına yöneliyoruz. Bu gün  hiç bilmediğimiz şekilde pişirilmiş bir balık ziyafeti yapacağız. Balık pazarının arkasında bir pişirici var , aldığımız balıkları oraya götürüyor ve pişirmesini rica ediyoruz. Bize soslu 'mu diye sorunca , evet soslu olsun diyor ve kömür ateşinde soslu balığın nasıl pişirildiğini merak edip izlemeye gidiyoruz. Balığı zeytinyağında hazırlanmış biberli , kekikli bir sosa bulayıp ızgaraya yerleştiriyorlar .
Antakyalılar yine yemek konusunda bir keşif yapmış diyerek balığı yiyor ve beğeniyoruz.Yalnız ayrı bir tabakta getirilen acı biberleri yerken bence bir kaç kez düşünün. Balık pazarından ayrılıp Uzunçarşı Çınaraltındaki künefeciye gidip kömür ateşinde pişmiş künefe yiyor 
sokakları gezmeye devam ediyoruz. Sokakta şık kıyafet ve tezgahıyla Künce isimli yerel bir tatlı satan beyle eski  İstanbul üzerine sohbet ediyoruz. Kendisi bir çok sinema oyuncusunu tanıyor ve bazı filmlerde de oynamış.  
Burada Uzunçarşı bayağı büyük , baharatçılar 'a bakıyor , eğer yapan adamı izliyor , künefe kadayıfının nasıl yapıldığını görüyoruz. Bu arada çarşı içinde bizi kendisine çağıran o kadar çok yerel yiyecek var ki . Fakat maalesef hala tokuz.  Uzunçarşı 'dan Kurtuluş Caddesine geçiyoruz.
Burada özgün yerel el işçiliği yapan orijinal dükkanlar bulunuyor . Onları geziyor ve Kurtuluş caddesine gelme bahanelerimizden birisi olan Ünlü Affan Kahvesine gidip Haytalı adı verilen bence olağanüstü olan dondurmalı tatlıyı yiyoruz.
Hava çok sıcak olduğundan denize girmeye karar verip şehir merkezine yarım saat mesafedeki Samandağın 'ın Deniz Kasabası plajına gidip cafe de bir bira içiyor ,sonra yüzüyoruz. Burada cafe barlar da  canlı müzik yapılıyor ,akşam Açıkhava konserleri de oluyor.
Akşamüstü olmuş durumda ve biz 10 dakika uzaklıktaki bir diğer sahil kasabası Çevliğe geçiyor , yöresel turistik küçük bir kasaba olan bu yerde taze nohut satan bir aile dikkatimi çekince bir dal nohut alıp sahilde yiyoruz.
Çevliğin meşhur Günbatımını seyrediyor
ve bana göre Türkiye 'de en güzel dürümlerden birini yiyebileceğiniz plajın arkasındaki dürümcüye gidiyoruz. Dürüm istediğimizi söyleyince usta neli istersiniz diye soruyor ve biz '' Herşeyli'' 'yi tercih ediyoruz. Dürüm bir adet şişkebap ve bir adet bizim Adana olarak adlandırdığımız kıyma şişten oluşuyor ve piştikten sonra tezgahta bir dakika kadar dinlendirilen bu dürümü yerken lezzetinden neye uğrayacağınızı şaşıracağınızı garanti edebilirim.
Bugün çok yorulsak da uyku öncesi akşam sahilde bir yürüyüş yapıyoruz.

Antakya Çevlik Sahilinde Yüzüp Batı Ayaz 'a Gideceğiz.

Sabah Kahvaltı sonrası Çevlik sahiline iniyoruz.
Hatay 'ın en etkileyici ilçelerinden Samandağ ' a bağlı olan Çevliğ'in denizi yaz aylarında genelde bayağı dalgalı oluyor. Bir diğer özelliği ise Fransa 'nın Nice şehri sahili gibi plajları geceleri de oldukça hareketli oluyor , İnsanlar aynı Nice 'teki gibi gece denize giriyor veya kumsalda oturup denizi seyrediyor , eğleniyor.
Bu bölgede aynı zamanda Milattan önce 300 'lü yıllarda yapılan ünlü Titus Tüneli bulunuyor. Deniz dalgalı olsa da insanlar buna alışkın olduklarından çok eğleniyorlar. Ayrıca günübirlik tekne turları da yapılıyor.Denizde yüzdükten sonra şehrin yaylalarından olan Batı Ayaz 'a (Bölge dilinde Batayaz) giderken tepeden Samandağı 'nın eşsiz manzarasını izliyor ,
bir cafede oturup manzaraya karşı yerel lezzetlerden oluşan bir yemek yiyoruz.
Yol üzerindeki Musa Ağacına da uğruyor ,
sonrasında Batı Ayaz 'a geliyoruz. Burada Eski Ermeni köyleri , yazlıklar ve restaurantlar bulunuyor .
Çevreyi geziyoruz , yol kenarında  biberli ekmek ,
yerel bal, zeytin ,reçel  satan tezgahlarla karşılaşıyoruz.
Çevliğe dönüyor , doğallığı henüz bozulmamış koyları geziyoruz. 
Çevlik sahilinde günbatımı çok güzel oluyor , salaş bir sahil cafede çayımızı yudumlarken
güneşin batışını izliyoruz.

Yarın Hatay'dan İskenderun ve Dörtyol'a uğrayarak Tarsus 'a geçeceğiz. 

Antakya Yemeklerini Keşfe Çıkıyoruz

Antakyaya ulaştığımızda güzel bir hava bize hoşgeldin diyordu .
Bu tatilimizde Hatayda kaldığımız günler boyunca yalnızca burada yaşayan insanların yemek yediği yerlere gideceğiz . Bu sıcakta yapılacak en güzel şeyin denizde yüzmek olduğunu düşünerek Antakyadan 30 km. uzaklıktaki Çevliğe doğru yola çıktık . Yol üzerindeki benim şehirdeki favori ilçem Samandağının pazarını görünce uğradık .
Pazarın bir köşesinde ise köylüler tarladan yeni toplanmış sebzeler satıyordu .
Acı biberi ile de ünlü olan Samandağının en çok neyinden hoşlandığımı sorarsanız eski evleri ve medeni insanları beni çok etkiliyor .
Bir gün Hatay'a giderseniz uğrayın , farkı farkedeceksiniz .Ayrıca Samandağının sahilinde bulunan Deniz kasabasında da taze balık yemeyi ihmal etmeyin . Çevliğe geldiğimizde kendimizi denize attık ,
akşamüstü sahilde güneşin batışını seyrettik .
Çok yorulmuş ve acıkmıştık . Akşam yemeğinde bir mangal ziyafetine davet edildik . Mangaldaki etlerin hazırlanışı ve pişirilmesi sanki bir şov gibiydi , yerel etten yapılan bu şiş kebaplar kekik kokulu ve biraz kuyruk yağıda eklenince çok lezzetli oluyor .
Yanında patlıcan , domates , soğan , kuşbaşı etle yapılan Fırında Patlıcan Kebabı ,
tatlı olarak ise şehirde satılan özel künefe peyniri ,
irmik ve şekerden yapılan Peynirli İrmik Helvası vardı .
Ertesi gün şehirde dolaştık .
Balık pazarına uğradık . Balık pazarında çok çeşit vardı .
Akya , Karabalık , Nehir ve Deniz Yılan balığı , Kaya Balığı yerel balıkların bazılarıydı .
Balık pazarından çıkınca yakınındaki uzun Uzun Çarşıya geçiyor , susayınca Meyan Şerbeti içiyoruz . Meyan şerbetini içerken su içiyormuşsunuz gibi geliyor , bardağı bitirince ağızda hafif tatlı bir tat kalıyor . Ben beğendim .
Şerbeti içince karnımızın acıktığını farketmeye başlıyor ve çarşı içindeki bir fırına (kebapçıya) gidiyoruz . Burada satır kıyması, tuz , karabiber , maydanoz ,sarımsaktan hazırlanan büyük köftenin yanmaz kağıt üzerinde fırına verilmesiyle yapılan Kağıt Kebabı yiyoruz . Öyle bir lezzetki kağıt kebabı yemek için bile Antakyaya gelinebilir .
Antakyanın Uzun Çarşısı oldukça büyük bir çarşı , labirent gibi sokaklarında kayboluyoruz .
, bu çarşı çok büyük olduğundan aradığınız herşeyi bulabilirsiniz .
Kalay yapan ustanın önce ne yaptığını anlamaya çalışıyor ve kendisiyle konuşunca öğreniyoruz ,
battaniye dokuyan teyzeyle konuşuyoruz ,
Baharatçılara uğrayıp alışveriş yapıyoruz .
Etrafta karnımızın acıkmasına yol açacak bir çok yiyecek görülsede
yeni yemek yediğimizden izlemekle yetiniyoruz .
Sıcak havada su muhallebisi , kırılmış buz ve gül esansı ile hazırlanan çevre şehirlerde dahil olmak üzere popüler bir serinletici tatlı olan Bicibici 'yı denemek istiyoruz .
Tatlıcı su muhallebisini kesip küçük parçalara ayırıyor ,
üzerine buz ve gül esansı koyarak servis yapıyor .
Serinleticiydi , tadı ise bana biraz uzaktı .Bu gün şehirde çok dolaştık ve yorulduk .
Biraz dinleniyoruz . Akşam Güzelburç 'a yemeğe gidiyoruz . Güzelburç , Harbiye , Kuzeytepe , Hidro ,Deniz Kasabası gibi Antakyada şehir merkezine yakın , birarada restoranlar olan şehirde popularitesi artan bir yer . Biz bu tatilimizde Hidro dışındaki heryerde yemek yedik , Hidro Harbiyeye çok yakın fakat vaktimiz yetmediğinden bu tatilimizde uğrayamadık .Samandağının Deniz kasabasındaki balık restoranlarına gidemedik . Her birinin havası birbirinden farklı , fakat hepsi özenli ve lezzetli yemek yapan restoranlar . Bir restorana giriyor ve yer bulmak için biraz bekliyoruz .
Hataylılar gezmeyi seven neşeli insanlar , burada pek turist görünmüyor .
Biraz izleyince misafirleriyle ,aileleriyle , arkadaşlarıyla gelen insanlar , kızlı erkekli öğrenci , arkadaş gurupları , sevgililer gibi portreler gözümüze çarpıyor .Ortada ise büyükçe bir havuz etrafı serinletiyor .Servis hızlı ,ortamda bir hareket ve neşe göze çarpıyor . Açıkçası bu yerel ortam hoşuma gitti . Yemek öncesi Humus ,
Ali Nazik Kebabı ,
Abuganuş ,
yoğurtlu başka bir lezzetli meze ,
biberli ekmek siparişi veriyoruz .
Yanında yeşilliklerle kızarmış domates , biberi sormadan getiriyorlar .
Başka ne yiyelim diye düşünürken bu kadar yeter , yarın devam ederiz diyoruz . Ertesi gün biraz geç kalkıyoruz. Kahvaltı için çarşıya Humus yemeğe gidiyor fakat fotoğraf makinemizi yanımıza almadığımızdan görüntülüyemiyoruz . Humusla kahvaltıyı ben beğeniyorum . Yalnız yarım porsiyondan fazla yerseniz öğleyin acıkmıyor ve Antakyanın lezzetli yemeklerinden bir öğün uzak kalabiliyorsunuz . Kahvaltı sonrası Kurtuluş Caddesini geziyoruz . Önce televizyonda bir çok yemek programınca keşfedilmiş Sveyka restoran karşımıza çıkıyor .
Burası tarihi bir binada mezeleriyle de ünlü bir yer. '' Bir şey yiyip içmeyeceğiz , yalnızca fotoğraf çekeceğiz '' diyoruz , büyük bir kibarlıkla '' Buyrun '' diyorlar . Antakyanın bu medeni hali çok hoşuma gidiyor . Bu şehir sanki bir film seti ve filmin konusu insanların size karşı misafirperverliği , yardım etmesi , gülümsemesi üzerine kurulmuş ,
kimi görseniz ve konuşsanız size ilgi gösteriyor fakat işyeri sahipleri alışverişe zorlamıyor . Neşeli insanlarla dolu rahat bir ortam . Sveyka restorandan ayrılıp Kurtuluş caddesinde dolaşıyoruz . Karnımız acıkınca çarşıya inip tepsi kebabı yiyoruz . Kebabın yanında litrelik sürahilerle çok güzel bir ayran getiriyorlar , biterse yine getiriyorlar ve ücretsiz.
Sonra Kurtuluş caddesine geri dönüyoruz. Biraz ilerde Haytalı adı verilen serinletici tatlısıyla meşhur Affan Kahvesi dikkatimizi çekiyor ve hemen içeri giriyoruz .
Daha önce geldiğimizde adını duymuş fakat gelememiştik . Burası tarihi bir binada , tertemiz , sıradan görünümlü ama çok özel bir yer .Bana göre özel olmasının çok güzel Haytalı yapması dışındaki en önemli nedeni mahallenin kahvesi gibi doğal bir ortamı olması .
Gençler genelde arka taraftaki bahçeyi tercih ediyor .
''Haytalı'' isimli tatlı muhallebi , gül suyu ve dondurma ile yapılıyor . Bicibici ve Haytalı benzer görünen fakat farklı tatlılar . Orijinal bir kap ve kaşıkla servis yapıyorlar .
Henüz başka bir yerde Haytalı yemedim. Fakat bu tatlıyı tek kelime ile anlatmam gerekirse ''Mükemmel'' diyebilirim .Öyleki ertesi gün bu tatlıyı yemek için bir vakit ayırıp tekrar Affan kahvesine gittik . Akşam şehir merkezine 6 km. uzaklıktaki Harbiyeye yemeğe gidiyoruz. Burası şelalelerin aktığı ,şehre göre daha serin ,şehre yüksekten bakan bir tepe üzerinde kurulu . Bir çok restoran bulunuyor ,bazı restoranlarda isterseniz sıcak havalarda su içindeki masalarda ayaklarınızı suya sokup yemek yiyebilirsiniz . Restoranda oturuyor ve yemek şölenini izlemeye başlıyoruz . Önce , Kekik Salatası , Tereyağlı Humus ve Ali Nazik Kebabı ,
sonrasında Çiğ Köfte , Saç oruğu yiyoruz. Bir arkadaşımız Ali Nazik kebabını öyle beğeniyorki kendisine bir porsiyon daha söylüyor .Çiğ köfteyi burada üzerine kıyma dökerek servis yapıyorlar ,
Saç Oruğu için ise ben bir şey söylemiyorum aşağıdaki resim herşeyi anlatıyor sanırım .
Ertesi gün yine Kurtuluş Caddesinde isle resim yapılan bir atölyeye uğruyoruz .
Antakya çinili bir resme bakıp neden yarım olduğunu merak ediyor , şehirdeki ünlü Antakya Çini müzesindeki şu anki orijinaline uygun olarak yapıldığını öğreniyoruz ,
nasıl yapıldığını izliyoruz . Sabah geç kahvaltı ettiğimizden pek acıkmıyor , Çarşı içine inip Künefe yiyoruz. Biz künefenin kömür ateşinde pişmişini tercih ediyoruz .Şehirde dolaştıktan sonra canımız dondurma isteyince bir dondurmacıya gidiyoruz .Burası Antakyanın Bağdat Caddesi gibi bir yer . Daha sonra Büyük Antakya Parkında bir cafede oturup dinlenirken çevreyi izliyoruz .

Akşam yemek için Kuzeytepeye gidiyoruz . Burada da yüksek sayıda insana hizmet verebilecek büyük restoranlar bulunuyor .
Antakya halkı dışarıda yemek kültürüne sahip olduğundan restoranların hepsi kalabalık görünüyor . Antakyadaki son gecemizde ben finali Kağıt kebabı ile yapıyorum .
Antakyada bulunduğumuz süre içinde yemek fiyatlarının ucuzluğu karşısında hep şaşırıyoruz . Bu kadar güzel yemekler İstanbul ile karşılaştırıldığında neredeyse bedava denilecek bir fiyatla sunuluyor ,servis kalitesinin yüksekliği de dikkat çekiyor . Yarın Gaziantepteyiz .

Antakya 'da Bir Hafta Sonunda Neler Yapılabilir Sorusunun Cevabını Öğrenmek İçin Buraya Tıklayınız