Paris etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Paris etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Otobüsle Paris Yolundayız

Paris 'e gitmek için Utrech 'ten çok sık sefer olmadığı için Amsterdam 'a geçeceğiz .
Euroline 'ın Amsterdam oto garına trenle gideceğiz . Kişi başı 7,40 Euro verip tek yön tren biletimizi alıyoruz .

Trenle Amsterdam 'a giderken ilk maceramız ile karşılaşıyoruz . Otobüs 'ün kalkmasına 30 dakika ve Euroline otogarına 4 istasyon kala tren duruyor ve ışıkları sönüyor . Yaklaşık 15 dakika sonra hareket edip otobüs kalkış saatinden 1 - 2 dakika önce perona ulaştığımızda otobüs standındaki görevli önümüzdeki 2 uzakdoğulu öğrenci gence niye geç kaldınız diye kızıyor . Bizde tamam oldu bir kere deyip hızla otobüse gidiyoruz .

Gördüğümüz kadarıyla otobüs avrupa ulaşımında öncelikle tercih edilmiyor . Avrupanın neredeyse her ülkesine çalışan en büyük şirket olan Euroline 'ın otobüsleri temiz ve eski model , Türkiye 'de servis işinde kullanılanlara benziyor . 7,5 saatlik Paris seferinde muavin veya yedek şöför yoktu . Otobüslerde boş bulduğunuz koltuğa oturuyorsunuz . Yer rezervasyonu yapılmıyor .

Otobüs hareket ettikten yaklaşık 1 saat sonra bir şehirde durdu ve 50 dakika kadar bekledi , oysa boş yer yoktu ve inip binende olmadı .

Sabaha karşı 4 gibi otobüs durdu ve ton ton şöförümüz herkesi uyandırarak otobüsten inmelerini istedi ve sonrasında kapıları kapattı . Burada yaklaşık 1 saat mola verdi . İnsanları neden uyandırıp otobüsten indirdi anlayamadık , kimsede bir şey demedi.
Sabahın 5.30 'unda Paris 'e vardığımızda molasız Paris yolculuğumuzun aslında 5,5 saat olabileceğini keşfettik . Yarım saat otobüsün içinde ,otogarın kapısında bekledikten sonra saat 6 'da otogarın kapısı açıldı , içeri girdik ve otobüsten indik .

3.Gün Paris 'e Ulaşıyoruz

Gece otobüs bize göre biraz serindi , birazda gereksiz uzun molaların etkisiyle fazla uyuyamadık .

Euroline bilet satış standına gidip bir kaç gün sonrasına kişi başı 25 Euro olan Paris - Brüksel otobüs biletimizi alıyoruz .

Euroline 'ın bir kapalı otoparkın içindeki otogarından Paris 'in her yerine metro ve tren seferi bulunuyor .

Paris metrosunu ve tren sistemini anlatmak gerekirse ; İstanbul ^da Gebzeden Tekirdağa kadar ve her yöne ulaşabildiğinizi düşünün . Fiyatlarsa ucuz sayılır , tek bir biletle istediğiniz yere 1,80 Euro 'ya gidebilirsiniz .

Sabah 7.30 gibi arkadaşımız bizi karşılamaya geldi ve yola çıktık . O çalışacağı için bizi otele bıraktı . Uykumuz vardı ve oda saat 11 'de boşalacaktı . Kahvaltı edip lobby 'de biraz uyukladık . Saat 11 'de odamıza çıktık ve bir kaç saat uyuduk ,

Karnımız acıkmıştı . Dominos Pizzadan 10 Euro 'ya 2 kişilik menü aldık , yandaki Türk marketinde ise yoğurt dışında aklınıza gelebilecek her şey Türk malıydı . Pınar ayranı ve Eti bisküvisi aldık .

Arkadaşımız geldiğinde evlerine akşam yemeğine gittik . Yemekte ertesi gün Champ Elysee 'den başlayarak metroyla veya yürüyerek gezmeyi kararlaştırdık .

4.Gün Paris'i Geziyoruz

Bu gün 2 günlük abonman metro tren bileti alacağız . Garın gişesindeki yetkili iki günlük ayrı ayrı alın daha ucuz diyor . Günlük 10 Euro 'ya istediğiniz kadar metro ve trene binebiliyorsunuz .

Biz Paris'e yaklaşık 25 - 30 km. (Hızlı trenle 15 dakika)uzaklıkta banliyödeyiz . İstasyonda adamın birine ingilizce bir şey sorup , fransızca yanıt alıyoruz ve daha sonra düzgün bir Türkçeyle siz Türk müsünüz ? diye soruyor . Bu arkadaş 27 - 28 yaşlarında , iki yaşında Fransaya gelmiş ve işe gidiyormuş . Bize nerede ineceğimiz konusunda yardımcı oldu .

Trenden yeraltında inip yeryüzüne çıkınca Champ Elysee ' de (Şan Zelize ) olduğumuzu anladık . Geniş upuzun bir cadde ve geniş kaldırımlar , şık dükkanlar . Yol üstü bir büfeden haritamızı da aldık . Artık kolayca gezebiliriz .

Hava dün yağmurlu olmasına rağmen bu gün masmaviydi . Sabah 12 - 13 C bir sıcaklık vardı. Sağa sola bakarak Arc de Triomphe (Zafer Anıtı ) önünde resim çekerek yürürken esmer bir adam yanımıza yaklaştı ve yerdeki bir yüzüğü göstererek bak altın , benim parmaklarıma uymadı , siz deneyin gibi yarı ingilizce yarı işaret dili laflar edince ilgilenmiyoruz deyip oradan uzaklaştık . Bir süre sonra Sen nehri kenarında yürürkende genç , esmer bir çocuk daha acemice aynı numarayı yapınca biz kanmayız deyip yürüdük . Bunlar sanırım yankesiciydi .

Bu güzel şehre daha önce de gelmiştim . Yaşadıklarımız ve kaldığımız bir kaç günde yaşayacaklarımız bu şehrin ne kadar güvenli olduğu konusunda soru işaretleri olduğunu gösteriyordu .

Parisle ilgili hoşuma giden bir şey ise insanların turistlere karşı eskiye göre çok daha fazla yardımcı olmalarıydı . Çok sayıda kişiye bir çok soru sorduk ve ilgilenmeyen olmadı .

Pariste Concorde Meydanı , Louvre Müzesi , Notre Dame Kilisesi


Champ Elysee 'den Louvre 'ye giderken soldaki resimdeki Concorde meydanının bitimindeki aşağıda resmi görülen Lüksemburg Parkında bir kahve molası veriyoruz . Hava 14 C ' de olsa dışarıda oturuyoruz .

Burada kahve fiyatı 4 Euro civarı . Parisin kalabalığı bir yana , bu parkta sanki zaman durmuş ,luksemburg parkındaki havuz 'un etrafındaki metal sandalyelerde oturmak insanı dinlendiriyor .

Aşağıdaki resimdeki Louvre müzesi çok kalabalık , yeterli vaktimiz olmadığından bu kez müzeyi gezemiyoruz , biraz resim çekerek Notre Name 'a doğru bir kaç km. yürüyoruz .


Notre Dame ' ı gezmeye değer ,
çıkışta karnımız acıktı , St. Michel civarında Türk ve Grek döneri satan karşılıklı iki dükkandan Türk dönerini tercih ediyoruz . Antalya isimli fast food 'çu aile sıcak kanlı , bize Türkiye çok zengin herhalde bakın geziyorsunuz , biz çalışmaktan başımızı kaldıramıyoruz diye takılıyorlar . Köfte , patates ve kola içeren menüye 8 , döner dürüm menüye 5,5 Euro ödüyoruz .

Eyfel Kulesindeyiz (Tour Eiffel)

Şu ana kadar rahatlıkla 10 km. yürüdüğümüzü düşünerek , Eyfel Kulesine metro ile gitmeye karar veriyoruz . Böylece günlük metro biletinden ettiğimiz zararı da biraz düşüreceğiz .

Bana göre Eyfel Kulesi uzaktan güzel , bu görüşüm değişmedi .

Kulenin yanındaki köprüden karşı kıyıya geçerken latin müziği yapan grubu biraz dinledik , sağdan seine nehri kenarından , dökülen yapraklar arasında yaptığımız yürüyüş paris ' in romantizmi işte bu dedirtiyordu .

Champ Elysee ' ye paralel metroya bineceğimiz yerin karşısındaki cadde üstü cafede oturup bir şeyler içerek eyfel kulesinde saat başları yapılan ışıklı gösteriyi izlerken , arkadaşımız telefon ederek akşam yemeğine davet etti .

Metro istasyonuna indik , tren hareket etmek üzereyken ben bindim ve kapılar kapandı , eşim dışarıda kalmıştı . İşin kötüsü elinde haritayla nerede inip bineceğimizi eşim takip ettiğinden ben o an ne yapacağımı bilemedim , eşim tren hareket ederken bağırarak Pereire 'de in dedi .

Bu hareketli anlar sonrası ben trendeki metro haritasından Pereire 'nin kaçıncı istasyon olduğuna bakarken arkamdaki bey , biz şurdayız ve Pereire şurada diye gösterdi . Bu benim daha önceki gelişlerimde şahit olduğum ilgisizlikten farklı olarak bir Fransız yardımseverliğiydi .

Pereire istasyonunda inince eşimi beklemeye başladım , 4. trenden çıkınca niye daha öncekilere binmediğini sordum . Ona yardımcı olan birisi bu tren Pereire 'den geçmez deyince , yukarı çıkıp metro haritasına tekrar bakması gerekmiş . Oradan diğer bir trenle otele geldik , Yaşadığımız vakit kaybına rağmen normalde yarım saat civarında gideceğimiz yaklaşık 30 - 35 km. 'lik mesafeyi 50 dakikada geçerek otele gittik .

Arkadaşımız gelip bizi aldı . Ertesi gün Disneyland ve Versay sarayına gitmeyi düşünüyoruz .

5.Gün Versay Sarayına Gidiyoruz

Hava bugünde şansımıza masmavi .Sabah kahvaltı sonrası trenle Disneyland 'a gitmeyi düşünürken orada tam gün kalmak gerekeceğinden yolda Versay Sarayına gitmeye karar veriyoruz . Elimizde günlük abonman biletimiz olduğundan trenle istediğimiz yere gidebiliyoruz .

Versailles 'a (Versay) 'a yaklaşırken 3 esmer çocuk vagonumuza biniyor . Ellerinde bizimde Türkiyede kullandığımız türden mavi plastik bir dosya ve içinde bir kaç kağıt var . Vagonda ilerlerken benim yanıma gelip bir şeyler söylüyorlar , aldırmayınca plastik dosyayı hafifçe boğazıma doğru bastırdılar ve bir şeyler söylediler . Sanırım bir şey için para istediler .

Ben ortada acayip bir durum olmasına rağmen ne korktum nede bir tepki verdim , geçip giderler diye düşünürken eşim eliyle dosyayı itti ve çekilin gidin gibisine bir şeyler söyledi . Çocuklar bu durumda uzaklaştı .

Versay Sarayı 'na geldiğimizde hava çok soğuk ve sisliydi . Girişte geniş bir bulvardan geçerek içeri girdik , giriş 15 Euro , bahçedeki Maria Antuanet 'inde evinin olduğu diğer bölüme de gitmek isterseniz ise 18 Euro .

Tam gününüzü ayırmadıysanız , bisiklete binmeyi bilmiyorsanız , herhangi bir araç kiralamayacaksanız tavsiyemiz 15 Euro ' luk bilet alın . İhtişamlı sarayı gezin , kralların kayığa bindiği kuğulu göletlerde yarım saati 11 Euro 'ya kayığa binin , yollardaki restoran veya büfelerde bir şeyler yiyin . Sarayın bahçesi çok büyük ve mesafeler yürüyerek çok uzak .

İsterseniz saati 30 Euro 'ya 4 kişilik golf arabası kiralayıp gezebilirsiniz . Bir otobüs trende bahçeyi dolaştırıyor .

Yanınızda küçük çocuğunuz yoksa , Versay 'a tam gününüzü ayırarak tren şeklindeki otobüsle dolaşın , golf arabası kiralayın , bisiklet ve kayık turu yapın . Acıktığınızda büfe veya restoranlarda bir şeyler yiyin .

Hava da güzelse yaşadığınız o büyüleyici günü uzun yıllar unutamazsınız .

Sen (Seine) Nehri Turuna Çıkıyor , Lafayette Mağazasını Geziyoruz

Bizim aklımız Versay 'da kalsa da tam gün kalmadık . Öğle üzeri ayrılarak Meşhur Brüksel midyecisi Leon 'un Champ Elysee (Şan Zelize) 'deki yerinde yemek yemeye karar verdik . Aslında mesafeler çok uzak , ancak tüm şehri içeren mükemmel raylı sistem olunca her yer çok yakın oluyor .

Buradaki ara sıcak , yemek ve tatlı içeren muhteşem menüler 18 Euro 'dan başlıyor . İçecekle birlikte iki kişi 49 Euro hesabı öderken , romantik paris tatilimizin son saatlerini Seine (Sen) nehri turu yaparak geçirmeye karar verdik ve bir metroyla tekneye bineceğimiz yere geldik .

1 saatlik Seine nehri turu için biletler 14 Euro . Teknelerde ingilizce , fransızca , almanca tercümeli anlatım var . Sen nehri turu Paris 'in olmazsa olmazları arasında yer alıyor . Tekne de çoğu yerde tarih içinde kaybolup gidiyor , etkileyici yapıları gördükçe hayretler içinde kalıyorsunuz . Paris ' e gelmişken Lafayette mağazasına uğramamak olmaz diyerek , alışveriş düşünmesekte metro 'ya atlayıp gidiyoruz .

Havada soğumaya başladı , uzaktaki otelimize metro ağı sayesinde kısa sürede ulaşıp arkadaşımızı arıyoruz ve bizi akşam Sacre Cour (Sakre Kör) 'e götüreceklerini söylüyor .

Akşam (Sakre Coeur) Sakre Kor 'u Geziyoruz

Arkadaşlarımız önce yemeğe gitmeyi öneriyorlar , biz saat 15.00 gibi yemek yediğimizden pek acıkmadık , onlarda idare ederiz deyince Sacre Cor ' u geziyoruz . Hava soğuk olduğundan etrafta çok sayıda ressam görünmüyor . Buradan Paris manzarası çok güzel .

Ertesi sabah erkenden Brüksel otobüsümüz olduğundan otele dönüp arkadaşlarımızla vedalaşıyoruz . Oda fiyatı gecelik 59 Euro olan otelimizin ücretini ödediklerini öğreniyor , önce mahçup olup sonra onlara teşekkür ediyoruz. 2 yıldızlı ve temiz otelimizdeki açık büfe kahvaltı ise 7,5 Euroydu ve özellikle çikolatalı kruvasanları çok güzeldi .

Paris 'te dikkatimi çeken bir diğer şey , şehir içinde hiç bir carrefour mağazasıyla karşılaşmamamız oldu . Civarında ise bir tane gördük .

Arkadaşlarımızdan saat 10.30 gibi ayrılınca karnımızın zil çaldığını farkediyoruz . Yakındaki yerel bir pizzacıya gidip ikisi 16 Euro 'ya orta boy pizza yedikten sonra otele gidip uyuyoruz .