Bir kaç yıl önce çıktığımız ailemin doğup büyüdüğü yer olan Rodos tatilinde adayı bir baştan diğer başa gezmiş ve çok beğenmiştik .
Gemiyle Ege Adaları Turunu görünce egenin diğer bazı adaları hakkında da bilgi sahibi olmak istedik . Gemiyle uzun süreli seyahate en son ortaokuldayken çıkmış İstanbuldan Güzel Hopaya kadar Karadeniz Turu yapmıştık . Yıllar geçti ve hatırladığım kadarıyla çok eğlenceliydi .
Mykonos , Santorini , Rodos , Girit ve Atina'yı kapsayan 1 haftalık tatilimizin eğlenceli geçeceğini umuyorum .
Roma Antakya Rio MALI Tokyo Gökçeada Budva AVRUPA Kho Samui KEŞFEDİLMEMİŞ YERLER Santiago G.AMERİKA Amsterdam Londra NEPAL Hopa Moskova AVUSTRAlYA Pekin K.AMERIKA Kars NewYork Rodos Bali KEŞFEDİLMEMİŞ TATİLLER Melbourne AFRIKA Katmandu Santiago HINDISTAN Maca Pichu Sao Paulo Izmir Utrecht St.Petersburg Antalya Shangai Baku Askabat Caracas Lima Split Montreal Artvin Budapeste Bruksel Nairobi KUBA San Diego Sidney
1.Gün Ege Adalarına Gitmek İçin Yola Çıkıyoruz
Akşam saatlerinde hareket eden gemimizde odamıza yerleştik ve bizler için hazırlanmış kokteyle katıldık .
Daha sonra denizcilik kurallarına göre yapılması zorunlu gemiyi tahliye tatbikatı sonrası gemi seyahatinin havasına uyum sağladık .
Gemilerin yemekleri nedense çok güzel oluyor . Yemek sonrası gemide keşfe çıktık ve sonrasında odamıza giderek uykuya daldık .
Daha sonra denizcilik kurallarına göre yapılması zorunlu gemiyi tahliye tatbikatı sonrası gemi seyahatinin havasına uyum sağladık .
Gemilerin yemekleri nedense çok güzel oluyor . Yemek sonrası gemide keşfe çıktık ve sonrasında odamıza giderek uykuya daldık .
2.Gün Mykonos 'a Ulaşıyoruz
Bu gün tüm günü gemide geçirdik . Biraz güneşlenme terasında güneşlendik , gölge bir yer bulup uyuduk , kitap okuduk ve akşam saat 6 civarında Mykonos 'a ulaştık .
Burası küçük bir ada olsada İstanbuldaki Büyük ada gibi bir adayı aklınıza getirmeyin , merkezden uzak plajlara olan uzaklık 20 km. civarında , adada irili ufaklı bir çok plaj yer alıyor . Bu tatilimizde olabildiğince ekstra turlara katılmak yerine araba kiralayacağız .
Adaya inince ilk işimiz kiralık araba bakmak oldu . Şehir limana 4 - 5 km . mesafede olduğundan gerekirse bu yolu yürümeyi göze almıştık , gemide tanıştığımız insanlar daha önce adaya geldiklerini ve bu yolu yürüdüklerini söylemişti .Fakat limandan çıkıp biraz yürüyünce insanların topluca durduğu bir yerle karşılaştık . Burası otobüs durağıymış . Birazdan otobüs geldi ve kişi başı 1,6 Euro olan biletleri aldık . Gemiden şehir merkezine servis ise gidiş geliş 10 Euro idi .
Girdiğimiz ilk rent a car' da araba yoktu . Gruptan bir ailenin başka bir tarafa yöneldiğini gördük ve onları takip ettik . Gruptan birisi daha önce adaya gelmiş ve bilgi sahibiydi . Birlikte rent a car dükkanına girdik ve Hyundai i10 aracı 1 günlüğüne kaskosuz yüksek bir fiyattan , 65 Euro 'ya kiraladık . Ertesi gün akşamı gemide bir aileyle konuşurken gemiye gelen bir rent a car ' cının 45 Euro'ya 12 saatliğine araba kiraladığını öğrendik . Biz ise 24 saatlik kiralamıştık . Arabayı kiraladıktan sonra biraz dolaştık . Şehir merkezi küçücük adaya göre büyük ve güzeldi . Akşam yemeği için gemimize döndük ve yemek sonrası Mykonos 'u gezmeye gideceğiz .
Akşam yemeği sonrası gemiden Mykonos 'a giderken arabayı nereye parkedebiliriz diye düşünüyorduk . Merkeze girişte büyük bir otopark gördük ve aracımızı bıraktık . Burada otoparklar ücretsiz . Daha sonra gittiğimiz diğer adalarda bir yer hariç otoparkların ücretsiz olduğunu gördük .
Mykonos beyaz , dar , temiz yolları ışıltılı mağazaları , cafeleri , barları ile çok hoş görünüyor . Sahildeki dondurmacı çok kalabalıktı dondurma fiyatları ise 2 top 4,5, 4 top dondurma 7,5 Euro ile bir servete bedeldi . Dondurma ise güzel fakat olağanüstü değildi .
Küçücük adanın şehir merkezinde saatlerce yürüsekte her yerine gidemedik . Gidilecek çok yer var . Sağa sola bakarak gezerken saat gecenin 1 ' i olmuştu . Bu gece için gemiden ünlü Paradise Beach 'e tur düzenlenmişti . Arabamız olmasına ve merak etmemize rağmen çok yorgun olduğumuz için oraya gidecek halimiz kalmamıştı .
Sabah adanın plajlarını gezeceğimiz için gemimize dönüp uykuya daldık .
Burası küçük bir ada olsada İstanbuldaki Büyük ada gibi bir adayı aklınıza getirmeyin , merkezden uzak plajlara olan uzaklık 20 km. civarında , adada irili ufaklı bir çok plaj yer alıyor . Bu tatilimizde olabildiğince ekstra turlara katılmak yerine araba kiralayacağız .
Adaya inince ilk işimiz kiralık araba bakmak oldu . Şehir limana 4 - 5 km . mesafede olduğundan gerekirse bu yolu yürümeyi göze almıştık , gemide tanıştığımız insanlar daha önce adaya geldiklerini ve bu yolu yürüdüklerini söylemişti .Fakat limandan çıkıp biraz yürüyünce insanların topluca durduğu bir yerle karşılaştık . Burası otobüs durağıymış . Birazdan otobüs geldi ve kişi başı 1,6 Euro olan biletleri aldık . Gemiden şehir merkezine servis ise gidiş geliş 10 Euro idi .
Girdiğimiz ilk rent a car' da araba yoktu . Gruptan bir ailenin başka bir tarafa yöneldiğini gördük ve onları takip ettik . Gruptan birisi daha önce adaya gelmiş ve bilgi sahibiydi . Birlikte rent a car dükkanına girdik ve Hyundai i10 aracı 1 günlüğüne kaskosuz yüksek bir fiyattan , 65 Euro 'ya kiraladık . Ertesi gün akşamı gemide bir aileyle konuşurken gemiye gelen bir rent a car ' cının 45 Euro'ya 12 saatliğine araba kiraladığını öğrendik . Biz ise 24 saatlik kiralamıştık . Arabayı kiraladıktan sonra biraz dolaştık . Şehir merkezi küçücük adaya göre büyük ve güzeldi . Akşam yemeği için gemimize döndük ve yemek sonrası Mykonos 'u gezmeye gideceğiz .
Akşam yemeği sonrası gemiden Mykonos 'a giderken arabayı nereye parkedebiliriz diye düşünüyorduk . Merkeze girişte büyük bir otopark gördük ve aracımızı bıraktık . Burada otoparklar ücretsiz . Daha sonra gittiğimiz diğer adalarda bir yer hariç otoparkların ücretsiz olduğunu gördük .
Mykonos beyaz , dar , temiz yolları ışıltılı mağazaları , cafeleri , barları ile çok hoş görünüyor . Sahildeki dondurmacı çok kalabalıktı dondurma fiyatları ise 2 top 4,5, 4 top dondurma 7,5 Euro ile bir servete bedeldi . Dondurma ise güzel fakat olağanüstü değildi .
Küçücük adanın şehir merkezinde saatlerce yürüsekte her yerine gidemedik . Gidilecek çok yer var . Sağa sola bakarak gezerken saat gecenin 1 ' i olmuştu . Bu gece için gemiden ünlü Paradise Beach 'e tur düzenlenmişti . Arabamız olmasına ve merak etmemize rağmen çok yorgun olduğumuz için oraya gidecek halimiz kalmamıştı .
Sabah adanın plajlarını gezeceğimiz için gemimize dönüp uykuya daldık .
3.Gün Bu Gün Mikanos'un ( Mykonos 'un ) Plajlarını Keşfedeceğiz
Sabah erkenden uyandık ve kahvaltı sonrası kendimizi dışarı attık .
Bir marketten su , bisküvi gibi bazı şeyler aldık . Hava çok sıcak . İlk olarak Ftelia plajına gittik . Saat sabah 9.30 'du ,bu plajda şemsiyeler şezlonglar yoktu tertemiz bir denizi vardı , bir koyun içinde sakin bir yerdi . Öğle üzeri kısa süreli gezide istemediğimiz bir durum meydana geldi .
Araba havaalanının yanından geçerken çalışmadı. Zaten ilk aldığımızda da böyle bir şey yapmış , sonra çalışınca önemsememiştik . Ne yapalım diye düşündük , 10 dakika sonra araba çalışınca geri götürmek üzere yola çıktık , fakat yolda risk aldık ve kararımızı değiştirdik , çünkü yalnızca bir kaç saatimiz kalmıştı ve süre kaybedersek yeterince yer göremeyecektik . Mykonosta Ftelia , Kalafati ,Anna Beach ,Kalo Livadi ,Elia , Super Paradise , Paradise Beach ,Paraga ,Korfos plajlarına gittik . Benim en beğendiğim alttaki resimdeki Ftelia , arkadaşlarımınki Kalo Livadi oldu . Bu arada diğer plajlarda güzeldi . Adada çok sayıda kiralık motosiklet , atv ve 2 kişilik smart marka arabalar oradan oraya cirit atıyor . Çoğu genç ve çılgınca araç kullandıkları için trafikte dikkatli olmak gerekiyor .
Gün boyu plajları dolaştıktan sonra gemiye dönüp üstümüzü değiştirdik ve arabayı teslim ettikten sonra akşam yemeği için bir restoran araştırmaya başladık . Restoran garsonları ilgili ve kibardı . Konuşurken bazıları Türkçe sözler söyleyerek ilgimizi çekmeye çalışıyordu . Hani teklif var ısrar yok derler ya onlar böyle davranıyordu .
Bir restoranın menüsünü inceledikten sonra kararımızı vermiştik . 1 saat kadar dolaştıktan sonra güzel bir meydandaki restorana geri geldiğimizde garson yakın bir tanıdığıyla karşılaşmış kadar sevindi ve bize en iyi masayı verdi .
Zaten sıcak kanlı ve saygılı insanlar ve bu yönleriyle bize çok benziyorlar .
4 kişi 3 çeşit deniz ürünü ve 1 lt. ev şarabına 50 Euro ödedik . Mykonos küçük bir ada olsa da şehir merkezi oldukça büyük . Tek veya iki katlı beyaza boyanmış dar sokaklarda taş evler , dükkanlar , cafeler , restoranlar . Salaş ve şık cafe , restoranların akşam olunca hepsi doluyor .
Ada , masal kitaplarından fırlamış gibi . Değirmenlerin karşısındaki cafelerden birinde bir kaç saat oturup etrafı , denizi , günbatımını seyretmek sizi kısa süreliğinede olsa başka dünyalara götürebilir .
Mykonos diğer adalara göre pahalı bir yer . Güzel bir cafede kahve 2,5 , Bir bardak bira 4 , bir kadeh şarap 5 , kokteyller 8 - 9 Eurodan başlıyor . Bir İskandinav barının önü bir gün önce çok kalabalıktı ve önünde kuyruk vardı . Merak ettim ve garsona burada farklı olan ne var diye sordum . Garson şu sağ ve soldaki yerlerde bizim ,ama farklı olan bir şey yok dedi . Garson mütevazi bir cevap vermişti fakat orasının etkileyiciliği vardı ve kalabalıktan anlaşılıyordu .
Bir konser afişinde ise DJ Tarıg İbrahimle Güzel Mykonos Partisi yazıyordu . Herşey farklı olabilir ama '' Güzel '' kelimesi Türkçeydi .
Gece eşim midesini üşütmüştü. Şehirden gemiye dönmek için otobüsün kalkmasına 20 dakika vardı . Yakındaki bir markete nasıl taksi bulabileceğimi sordum . Marketçi , neden fazla para vereceksin ? otobüs birazdan gelir dedi . Bizde otobüsle gemiye döndük ve uyuduk .
Bir marketten su , bisküvi gibi bazı şeyler aldık . Hava çok sıcak . İlk olarak Ftelia plajına gittik . Saat sabah 9.30 'du ,bu plajda şemsiyeler şezlonglar yoktu tertemiz bir denizi vardı , bir koyun içinde sakin bir yerdi . Öğle üzeri kısa süreli gezide istemediğimiz bir durum meydana geldi .
Araba havaalanının yanından geçerken çalışmadı. Zaten ilk aldığımızda da böyle bir şey yapmış , sonra çalışınca önemsememiştik . Ne yapalım diye düşündük , 10 dakika sonra araba çalışınca geri götürmek üzere yola çıktık , fakat yolda risk aldık ve kararımızı değiştirdik , çünkü yalnızca bir kaç saatimiz kalmıştı ve süre kaybedersek yeterince yer göremeyecektik . Mykonosta Ftelia , Kalafati ,Anna Beach ,Kalo Livadi ,Elia , Super Paradise , Paradise Beach ,Paraga ,Korfos plajlarına gittik . Benim en beğendiğim alttaki resimdeki Ftelia , arkadaşlarımınki Kalo Livadi oldu . Bu arada diğer plajlarda güzeldi . Adada çok sayıda kiralık motosiklet , atv ve 2 kişilik smart marka arabalar oradan oraya cirit atıyor . Çoğu genç ve çılgınca araç kullandıkları için trafikte dikkatli olmak gerekiyor .
Gün boyu plajları dolaştıktan sonra gemiye dönüp üstümüzü değiştirdik ve arabayı teslim ettikten sonra akşam yemeği için bir restoran araştırmaya başladık . Restoran garsonları ilgili ve kibardı . Konuşurken bazıları Türkçe sözler söyleyerek ilgimizi çekmeye çalışıyordu . Hani teklif var ısrar yok derler ya onlar böyle davranıyordu .
Bir restoranın menüsünü inceledikten sonra kararımızı vermiştik . 1 saat kadar dolaştıktan sonra güzel bir meydandaki restorana geri geldiğimizde garson yakın bir tanıdığıyla karşılaşmış kadar sevindi ve bize en iyi masayı verdi .
Zaten sıcak kanlı ve saygılı insanlar ve bu yönleriyle bize çok benziyorlar .
Mykonos diğer adalara göre pahalı bir yer . Güzel bir cafede kahve 2,5 , Bir bardak bira 4 , bir kadeh şarap 5 , kokteyller 8 - 9 Eurodan başlıyor . Bir İskandinav barının önü bir gün önce çok kalabalıktı ve önünde kuyruk vardı . Merak ettim ve garsona burada farklı olan ne var diye sordum . Garson şu sağ ve soldaki yerlerde bizim ,ama farklı olan bir şey yok dedi . Garson mütevazi bir cevap vermişti fakat orasının etkileyiciliği vardı ve kalabalıktan anlaşılıyordu .
Bir konser afişinde ise DJ Tarıg İbrahimle Güzel Mykonos Partisi yazıyordu . Herşey farklı olabilir ama '' Güzel '' kelimesi Türkçeydi .
Gece eşim midesini üşütmüştü. Şehirden gemiye dönmek için otobüsün kalkmasına 20 dakika vardı . Yakındaki bir markete nasıl taksi bulabileceğimi sordum . Marketçi , neden fazla para vereceksin ? otobüs birazdan gelir dedi . Bizde otobüsle gemiye döndük ve uyuduk .
4.Gün Romantik Ada Santorini
Ertesi gün öğleyin Santoriniye ulaşıyoruz .
Burasının hikayesi ilginç ;
1956 yılında volkan patlaması sonucu adanın bir kısmı yok olur ve çok sayıda insan hayatını kaybeder . Sonrasında insanlar buradan ayrılır . Yıllar sonra orta halli sanatçılar buraya yerleşmeye başlar . Kayaların tepesine , yamaçlarına ilginç mimarili beyaz evler yapmaya başlar ve yaptıkları sanat eserlerini sergilerler . Bir süre sonra ada değişik mimarisi ve volkanik doğasından dolayı insanların ilgisini çekmeye başlar .
Bu günse adadaki butik otel ve pansiyonlarda 100 Euro altında kalacak yer fiyatı pek bulunmuyor .
Adaların bir çoğunda (Gördüğümüz adalardan Rodos dışında) devlet sosyal dengeye katkı yapmak için büyük otel yapımına izin vermiyor . Böylece daha çok kişi otel pansiyon işlettiği için gelir daha adil dağıtılıyor . Ülkede deniz ve kumsallar insanlık hakkı olarak görülüyor ve tüm plajlardan herkes yararlanabiliyor .
Bunlarda demokrasinin beşiği yunanistan 'ın bazı sosyal devlet özellikleri .
Santorinide aslında araba kiralayıp gezmeyi düşünsekte 6 - 7 saatlik bir süremiz olduğunu öğrenince vazgeçtik ve tura katıldık .
Küçük adalarda havaalanları denize çok yakın olduğundan uçaklar plajların biraz üstünden geçerek iniş yapıyorlar . Bu da ilginç görüntüler oluşturuyor .
Gittiğimiz plaj küçük volkanik taşlardan oluşuyordu . Denizin girişi kumsal olsa da biraz açılınca beyaz kayaların yoğun olduğu görülüyordu .
Plajdan sonra Oia' ya geçtik .
Oia 'ya giderken rehberimiz orada fotoğrafı nasıl çekerseniz çekin hepsi güzel çıkar dediğinde abarttığını düşünmüştüm . Gidince gerçek olduğunu farkettim .
Oia 'da ne yapılır derseniz ;
1- Büyüleyici ve romantik bir ortamda , örneğin sağdaki fotoğraftaki cafede , sevgilinizin evlenme teklifinizi reddetmesi çok zor .
2 - Balayı için eşsiz bir yer . Tepe yamaçlarındaki butik oteller romantizmin tavan yaptığı yerler gibi görünüyor .
3 - Manzaralı bir cafede bir şeyler içmek . Orada kalmayacaksanız en azından bunu yapın , 3 - 4 Euro 'ya inanılmaz manzaralara karşı bir şeyler içebilirsiniz .Eşsiz güzellikleri fiyata ekleyince içeceğiniz çok ucuza gelecek .
4 - Sokaklarında dolaşmak . İlginç mağazalar var .
Santorini şaraplarıyla da ünlü . 3 - 4 Euro 'dan başlayan fiyatlarla herhangi bir marketten volkanik bağlarda yetişmiş üzümlerden yapılan özel şaraplar alabilirsiniz .
Küçük bir kasaba olan Firada da etkileyici manzaralar bizi karşılıyor , biraz dolaşıyoruz . Daha sonra Teleferikle tepeden aşağıya inip filikalarla gemimize dönüyoruz . Tepeden aşağı teleferik yanısıra eşeklerle veya yürüyerek 550 basamak iniliyor . Eşekle inişte teleferik gibi 4 Euro . Yürüyerek inenler yarım saatte geldi ve tezek kokusundan rahatsız olmuşlardı . Gemi açıkta demirli olduğundan kısa bir free shop molası sonrası filikalarla dönüş yapıyoruz .
Burasının hikayesi ilginç ;
1956 yılında volkan patlaması sonucu adanın bir kısmı yok olur ve çok sayıda insan hayatını kaybeder . Sonrasında insanlar buradan ayrılır . Yıllar sonra orta halli sanatçılar buraya yerleşmeye başlar . Kayaların tepesine , yamaçlarına ilginç mimarili beyaz evler yapmaya başlar ve yaptıkları sanat eserlerini sergilerler . Bir süre sonra ada değişik mimarisi ve volkanik doğasından dolayı insanların ilgisini çekmeye başlar .
Bu günse adadaki butik otel ve pansiyonlarda 100 Euro altında kalacak yer fiyatı pek bulunmuyor .
Adaların bir çoğunda (Gördüğümüz adalardan Rodos dışında) devlet sosyal dengeye katkı yapmak için büyük otel yapımına izin vermiyor . Böylece daha çok kişi otel pansiyon işlettiği için gelir daha adil dağıtılıyor . Ülkede deniz ve kumsallar insanlık hakkı olarak görülüyor ve tüm plajlardan herkes yararlanabiliyor .
Bunlarda demokrasinin beşiği yunanistan 'ın bazı sosyal devlet özellikleri .
Santorinide aslında araba kiralayıp gezmeyi düşünsekte 6 - 7 saatlik bir süremiz olduğunu öğrenince vazgeçtik ve tura katıldık .
Küçük adalarda havaalanları denize çok yakın olduğundan uçaklar plajların biraz üstünden geçerek iniş yapıyorlar . Bu da ilginç görüntüler oluşturuyor .
Gittiğimiz plaj küçük volkanik taşlardan oluşuyordu . Denizin girişi kumsal olsa da biraz açılınca beyaz kayaların yoğun olduğu görülüyordu .
Plajdan sonra Oia' ya geçtik .
Oia 'ya giderken rehberimiz orada fotoğrafı nasıl çekerseniz çekin hepsi güzel çıkar dediğinde abarttığını düşünmüştüm . Gidince gerçek olduğunu farkettim .
Oia 'da ne yapılır derseniz ;
1- Büyüleyici ve romantik bir ortamda , örneğin sağdaki fotoğraftaki cafede , sevgilinizin evlenme teklifinizi reddetmesi çok zor .
2 - Balayı için eşsiz bir yer . Tepe yamaçlarındaki butik oteller romantizmin tavan yaptığı yerler gibi görünüyor .
4 - Sokaklarında dolaşmak . İlginç mağazalar var .
Santorini şaraplarıyla da ünlü . 3 - 4 Euro 'dan başlayan fiyatlarla herhangi bir marketten volkanik bağlarda yetişmiş üzümlerden yapılan özel şaraplar alabilirsiniz .
Küçük bir kasaba olan Firada da etkileyici manzaralar bizi karşılıyor , biraz dolaşıyoruz . Daha sonra Teleferikle tepeden aşağıya inip filikalarla gemimize dönüyoruz . Tepeden aşağı teleferik yanısıra eşeklerle veya yürüyerek 550 basamak iniliyor . Eşekle inişte teleferik gibi 4 Euro . Yürüyerek inenler yarım saatte geldi ve tezek kokusundan rahatsız olmuşlardı . Gemi açıkta demirli olduğundan kısa bir free shop molası sonrası filikalarla dönüş yapıyoruz .
5.Gün Rodosu Özlemişiz
Sabah kahvaltı sonrası saat 9 gibi Rodos 'a iniyoruz . En yakın rent a car ' a gidip fiyat soruyoruz . Bir yeri gezmek için kısa bir zamanınız varsa süre fiyat kadar önemli olabiliyor . Kısa sürede , gemiye yakın bir yerden araç bulabilmek daha önemli oluyor . Rent a car şirketindekiler sıcakkanlı , güleryüzlü ve profesyonel insanlar . Rent a car mağazasının işletmecisine Biz 2 yıl önce 35 Euro 'ya araba kiralamıştık diyince , o fiyata bu mevsimde araba bulursanız ödemeyi ben yapıcam diyor ve günlük 55 Euro 'ya bir fiat Punto kiralıyor ve Lindos 'a doğru yola çıkıyoruz .
Bu gün Lindos 'ta denize girmeyi , önceki gelişimizde tadını unutamadığımız , ismini hatırlamadığımız daha güneydeki ıssız koydaki salaş restoranda deniz ürünleri yemeyi ve tenha , uçsuz bucaksız plajında yüzmeyi , daha sonra vakit kalırsa keşfetmediğimiz bir iki plajda daha yüzüp , Faliraki plajına bir uğramayı , (Geminin turu Falirakiye yapılıyor), Akvaryum plajında yüzmeyi , dedemin evine bakmayı , sonrasında kale içinde dolaşmayı düşünüyoruz .
Toplam süremiz ise 10 saat . Lindos 'a 40 km .Lik bir yolculktan sonra ulaşıyoruz . Yolda önceki gelişimizde inşaat halinde olan otellerin açıldığını , yolların bir kısmının otobana çevrildiğini görüyoruz . Lindos 'ta biraz tepede ücretsiz park yerleri olsada ,plajın arkasında günlük 3 Euro 'ya park yeri bulunca hemen duruyoruz . Çünkü hava çok sıcak .Adalarda gördüğümüz ücretli tek park burasıydı . Kumsal ve deniz çok güzel . 1 saat yüzüp sonra daha önceki gelişimizde tadını hala unutamadığımız ahtapot yediğimiz salaş restoranı bulmak için güneye doğru yola çıkıyoruz .
Lindos 'tan 20 km. kadar aşağıda aradığımız aşağıda resmi görünen Genadi 'de ıssız bir plajdaki eşsiz ahtapot ve deniz ürünleri yapan salaş restoranı buluyoruz . Aslında burada 2 restoran var . İkiside salaş , ikiside balık restoranı ,fiyatları benzer , bizimkisi daha tenha diğerinde 5 - 6 masa dolu .
Diğerini denesek mi diye düşünüyoruz . Ama biz burada yediğimiz lokum gibi ahtapot 'un tadını unutamamış , bunun için 60 km. yol gelmiştik .
O yüzden bildiğimiz restorana giriyoruz . Yaşlı amca yine orada ve yine pek ilgili görünmüyor . Ona biz buraya 2 yıl önce gelmiştik diyince iyi diyor , menü getiriyor ve masamızın temiz fakat kenarı yırtılmış Rodos haritalı örtüsünü değiştiriyor . yemeklerin detayını öğrenmek isteyince gülümseyerek eşim ingilizce biliyor diyerek eşini çağırıyor .
Burada zaman sanki 2 yıl önceye geri çekilmiş . Restorancı amcanın üzerinde benzer bir tshirt var , torunları ve arkadaşları olduğunu sandığımız masada yine gülüşüyorlar yalnız çocuklar biraz büyümüşler . Tesisatçı gibi genç bir adam arka masada birasını yudumluyor . Plaj ise biraz daha kalabalık . 2 yıl önce yalnızca biz ve bir anneyle çocuğu vardı . Önce biraz yüzüyoruz , sonrasında yemeğe geçiyoruz , 5 çeşit deniz ürünü ve içecek için 50 Euro hesap ödüyoruz .
Ahtapot , soslu midye , deniz ürünlü makarna ve yanında püre olan balık yine olağanüstü güzelllikte . Balığın yanında süt , peynir ve sarımsak katılmış bir patates püresi geliyorki bu püreyi yemek için Rodos a tekrar gelirsem 60 km . lik yolu tekrar gidebilirim .
Bir an ben burada ailemle birlikte bir hayat boyu kalabilirim diye düşünüyorum .
Rodosta ve diğer adalarda her yer halka açık plaj görünümünde . Hepsine uğramak istesekte bunun için haftalar gerekli , bizimse yalnız saatlerimiz var . Gözümüze kestirdiğimiz aşağıda resmi görülen plaja giriyoruz . Güzel bir kumsal , deniz ,salaş bir cafe ve fazla kalabalık değil . Biraz yüzüp aşağıdaki resimdeki Faliraki Plajına gidiyoruz .
Burası çok kalabalık ve popüler bir yer . Fakat biz daha önceki gelşimizde de yaptığımız gibi bir kaç resim çekip oradan ayrılıyoruz . Gidecek çok yerimiz var .
Bu arada Rodosta yiyecek içecek alışverişi düşünüyorsanız Falirakiden çıktıktan bir kaç km. sonra büyük bir iki süpermarket yer alıyor . Rodos şehir içinde büyük market bulunmuyor . Böylece çok sayıda esnaf iş yapabiliyor ve bu durum kazancın daha yaygın paylaşımı anlamına geliyor , bir çeşit küçük esnaf desteği diyebiliriz . Şehir dışı marketlerde çok çeşidi bir arada bulabilirsiniz . Sağdaki ve aşağıdaki resimdeki Akvaryum Plajı Rodos adasının en güzel plajlarından birisi . Bu mevsimde çok kalabalık oluyor . Bir tarafta insanlar güneşlenip denize girerken , bazı gençler plajda voleybol oynuyor .
Eğlenceli bir ortam .
Aslında Rodosa geçen geldiğimizde tesadüfen yolda tanıştığımız ihtiyar delikanlı Mehmet amca ve eşini çok özlemiştik .
Yolda yürürken eşimle Türkçe konuşuyorduk , Mehmet amca yanımıza geldi ve nereli olduğumuzu sordu . Türküz deyince yarım saat sohbet ettik ve iki kez evinde eşinin kahvesini içtik .
Hikayesi bir çok göçmenin hayatı gibi oldukça hüzün vericiydi . Ailesi 1897 yılında Giritten katliamdan kaçarak Rodos 'a gelmiş ve kötü anıları olduğundan bir daha oraya hiç gitmemişler . 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ise köylüler bulundukları semtin iki km. yakınına kadar ellerinde bıçak ve satırlarla yaklaşmışlar . Mehmet amca bazı yakın komşularımız bile o dönemde bize düşman olmuştu diyor . Ecevit 'in ''Bir Türkün kılına zarar gelirse adalara gireriz '' demesi üzerine köylüler çekilmiş .
Bu da yakın tarihin canlı tanığı sevgili Mehmet amcanın bir anısı . Biz biraz yüzüp dedemin eski evine bakmaya gidiyoruz .
Ailemin Rodostaki hayatı ve eviyle ilgili çok hikaye dinlemiştim . Onlarda göçmen ve doğdukları yerden zorla uzaklaştırılmışlar ve özlem duyuyorlardı . Evin son halini görmek istedik .
Rodosun iyi korunmuş kale içinde çok sayıda turistik cafe , restoran ve mağazalar bulunuyor . Biraz dolaştık ,daha önceden tanıdığımız bir dükkana uğradık , alışveriş yaptık ,sonra meydandaki bir cafede dondurma yedik .
Bu gelişimizde süre yetersizliğinden gidemesekte adanın 110 km. güney ucundaki sörfçülerin merkezi kumburnu ( Prasonisis )çok güzel bir yer . Yalnızca salaş bir cafe ve uzun kumsallar var .
Sevgili Rodostan ayrılma vaktimiz yaklaşıyordu , arabamızı alıp rent a car firmasına bıraktık ve gemiye döndük .
Bu gün Lindos 'ta denize girmeyi , önceki gelişimizde tadını unutamadığımız , ismini hatırlamadığımız daha güneydeki ıssız koydaki salaş restoranda deniz ürünleri yemeyi ve tenha , uçsuz bucaksız plajında yüzmeyi , daha sonra vakit kalırsa keşfetmediğimiz bir iki plajda daha yüzüp , Faliraki plajına bir uğramayı , (Geminin turu Falirakiye yapılıyor), Akvaryum plajında yüzmeyi , dedemin evine bakmayı , sonrasında kale içinde dolaşmayı düşünüyoruz .
Resim yazısı ekle |
Lindos 'tan 20 km. kadar aşağıda aradığımız aşağıda resmi görünen Genadi 'de ıssız bir plajdaki eşsiz ahtapot ve deniz ürünleri yapan salaş restoranı buluyoruz . Aslında burada 2 restoran var . İkiside salaş , ikiside balık restoranı ,fiyatları benzer , bizimkisi daha tenha diğerinde 5 - 6 masa dolu .
Diğerini denesek mi diye düşünüyoruz . Ama biz burada yediğimiz lokum gibi ahtapot 'un tadını unutamamış , bunun için 60 km. yol gelmiştik .
O yüzden bildiğimiz restorana giriyoruz . Yaşlı amca yine orada ve yine pek ilgili görünmüyor . Ona biz buraya 2 yıl önce gelmiştik diyince iyi diyor , menü getiriyor ve masamızın temiz fakat kenarı yırtılmış Rodos haritalı örtüsünü değiştiriyor . yemeklerin detayını öğrenmek isteyince gülümseyerek eşim ingilizce biliyor diyerek eşini çağırıyor .
Burada zaman sanki 2 yıl önceye geri çekilmiş . Restorancı amcanın üzerinde benzer bir tshirt var , torunları ve arkadaşları olduğunu sandığımız masada yine gülüşüyorlar yalnız çocuklar biraz büyümüşler . Tesisatçı gibi genç bir adam arka masada birasını yudumluyor . Plaj ise biraz daha kalabalık . 2 yıl önce yalnızca biz ve bir anneyle çocuğu vardı . Önce biraz yüzüyoruz , sonrasında yemeğe geçiyoruz , 5 çeşit deniz ürünü ve içecek için 50 Euro hesap ödüyoruz .
Ahtapot , soslu midye , deniz ürünlü makarna ve yanında püre olan balık yine olağanüstü güzelllikte . Balığın yanında süt , peynir ve sarımsak katılmış bir patates püresi geliyorki bu püreyi yemek için Rodos a tekrar gelirsem 60 km . lik yolu tekrar gidebilirim .
Bir an ben burada ailemle birlikte bir hayat boyu kalabilirim diye düşünüyorum .
Rodosta ve diğer adalarda her yer halka açık plaj görünümünde . Hepsine uğramak istesekte bunun için haftalar gerekli , bizimse yalnız saatlerimiz var . Gözümüze kestirdiğimiz aşağıda resmi görülen plaja giriyoruz . Güzel bir kumsal , deniz ,salaş bir cafe ve fazla kalabalık değil . Biraz yüzüp aşağıdaki resimdeki Faliraki Plajına gidiyoruz .
Burası çok kalabalık ve popüler bir yer . Fakat biz daha önceki gelşimizde de yaptığımız gibi bir kaç resim çekip oradan ayrılıyoruz . Gidecek çok yerimiz var .
Bu arada Rodosta yiyecek içecek alışverişi düşünüyorsanız Falirakiden çıktıktan bir kaç km. sonra büyük bir iki süpermarket yer alıyor . Rodos şehir içinde büyük market bulunmuyor . Böylece çok sayıda esnaf iş yapabiliyor ve bu durum kazancın daha yaygın paylaşımı anlamına geliyor , bir çeşit küçük esnaf desteği diyebiliriz . Şehir dışı marketlerde çok çeşidi bir arada bulabilirsiniz . Sağdaki ve aşağıdaki resimdeki Akvaryum Plajı Rodos adasının en güzel plajlarından birisi . Bu mevsimde çok kalabalık oluyor . Bir tarafta insanlar güneşlenip denize girerken , bazı gençler plajda voleybol oynuyor .
Eğlenceli bir ortam .
Aslında Rodosa geçen geldiğimizde tesadüfen yolda tanıştığımız ihtiyar delikanlı Mehmet amca ve eşini çok özlemiştik .
Yolda yürürken eşimle Türkçe konuşuyorduk , Mehmet amca yanımıza geldi ve nereli olduğumuzu sordu . Türküz deyince yarım saat sohbet ettik ve iki kez evinde eşinin kahvesini içtik .
Hikayesi bir çok göçmenin hayatı gibi oldukça hüzün vericiydi . Ailesi 1897 yılında Giritten katliamdan kaçarak Rodos 'a gelmiş ve kötü anıları olduğundan bir daha oraya hiç gitmemişler . 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sırasında ise köylüler bulundukları semtin iki km. yakınına kadar ellerinde bıçak ve satırlarla yaklaşmışlar . Mehmet amca bazı yakın komşularımız bile o dönemde bize düşman olmuştu diyor . Ecevit 'in ''Bir Türkün kılına zarar gelirse adalara gireriz '' demesi üzerine köylüler çekilmiş .
Ailemin Rodostaki hayatı ve eviyle ilgili çok hikaye dinlemiştim . Onlarda göçmen ve doğdukları yerden zorla uzaklaştırılmışlar ve özlem duyuyorlardı . Evin son halini görmek istedik .
Rodosun iyi korunmuş kale içinde çok sayıda turistik cafe , restoran ve mağazalar bulunuyor . Biraz dolaştık ,daha önceden tanıdığımız bir dükkana uğradık , alışveriş yaptık ,sonra meydandaki bir cafede dondurma yedik .
Bu gelişimizde süre yetersizliğinden gidemesekte adanın 110 km. güney ucundaki sörfçülerin merkezi kumburnu ( Prasonisis )çok güzel bir yer . Yalnızca salaş bir cafe ve uzun kumsallar var .
Sevgili Rodostan ayrılma vaktimiz yaklaşıyordu , arabamızı alıp rent a car firmasına bıraktık ve gemiye döndük .
Rodostan Girite Doğru Yola Çıkıyoruz
Rodostan ayrılışımızı geminin güvertesinden seyrettim . Hava sıcak ve rüzgarlıydı . Eskiden dedemin dükkanının bulunduğu çarşı uzaktan görülüyordu . Kafamdan bir çok hayaller geçti , ailemin bu adada ne çok anısı vardı .
Ve adayı gözden kayboluncaya kadar izledim .
Odaya inince bizimkiler beni merak etmişler . Yemeğe geç kalıyoruz dediler ve restorana gittik .
Rodos Girit arası gemiyle 12 saat sürdü . Gece saat 2 gibi gemi ,açık denizde bir kaç saat oldukça sallandı . Sabah 8 'de Girit adasının aşağıda resmi görülen Kandiye (Heraklion) Limanına yanaştık , kahvaltımızı gemide etmiştik . Gemiden erkenden çıkarak limanın içindeki rent a car deskine gittik .
Girit adası 1645 yılında Türkler tarafından fethedilmiş olup adada eskiden çok sayıda Türk yaşıyordu .
Rent a car' cı teyze hertarafı vurulmuş ve kirli Peugeot 206 ' yı liste fiyatı 65 Euro olmasına rağmen günlük 60 Euro 'ya verebileceğini belirtti . Arabanın durumunu teslim alırken gördük . Arabanın vuruk yerlerini işaretleyelim dediğimde teslim eden çocuk gerek yok bile dedi . Biz kabul etmedik . Ne olur ne olmaz sonra bizim yapmadığımız bir çiziğin parasını isteyebilirler diye düşünsekte onlar çok rahattı .
Rent a carcı teyze akşam ben olmazsam arabanın anahtarını şuradaki kutuya bırakın dedi .
Yapacak bir şey yok 10 saatimiz var ve dakikalar bile önemli .
Gemi turunda Girit adasında kaldığımız 10 saatlik süre için araç kiralayarak 140 km. uzaklığa giderek , deniz ürünleri ve çikolatalı lokma yediğimiz Hanya ,Resmo , Kandiye gezimizi okumak için buraya tıklayınız .
Ve adayı gözden kayboluncaya kadar izledim .
Odaya inince bizimkiler beni merak etmişler . Yemeğe geç kalıyoruz dediler ve restorana gittik .
Rodos Girit arası gemiyle 12 saat sürdü . Gece saat 2 gibi gemi ,açık denizde bir kaç saat oldukça sallandı . Sabah 8 'de Girit adasının aşağıda resmi görülen Kandiye (Heraklion) Limanına yanaştık , kahvaltımızı gemide etmiştik . Gemiden erkenden çıkarak limanın içindeki rent a car deskine gittik .
Girit adası 1645 yılında Türkler tarafından fethedilmiş olup adada eskiden çok sayıda Türk yaşıyordu .
Rent a car' cı teyze hertarafı vurulmuş ve kirli Peugeot 206 ' yı liste fiyatı 65 Euro olmasına rağmen günlük 60 Euro 'ya verebileceğini belirtti . Arabanın durumunu teslim alırken gördük . Arabanın vuruk yerlerini işaretleyelim dediğimde teslim eden çocuk gerek yok bile dedi . Biz kabul etmedik . Ne olur ne olmaz sonra bizim yapmadığımız bir çiziğin parasını isteyebilirler diye düşünsekte onlar çok rahattı .
Rent a carcı teyze akşam ben olmazsam arabanın anahtarını şuradaki kutuya bırakın dedi .
Yapacak bir şey yok 10 saatimiz var ve dakikalar bile önemli .
Gemi turunda Girit adasında kaldığımız 10 saatlik süre için araç kiralayarak 140 km. uzaklığa giderek , deniz ürünleri ve çikolatalı lokma yediğimiz Hanya ,Resmo , Kandiye gezimizi okumak için buraya tıklayınız .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)