Ertesi gün sabah erkenden uyanıp çevreyi keşfe çıkıyorum . Denize bakınca ilk olarak kayıkla balığa çıkanların çokluğu dikkatimi çekiyor .
Bölge tekir balığı ile ünlü fakat bu mevsimde fazla bulunmuyor. Yürüyerek yat limanına geliyor ,
ağları ayıklayan balıkçıları izliyorum .
Biraz ilerde sahile çektikleri kayığı temizlemek için ters çevirmeye çalışan balıkçıların önce resmini çekmeyi düşünüyor fakat yardıma ihtiyaç duyduklarını görünce bana da yer açın diyerek kayığa el atıyor , hep birlikte ters çeviriyoruz . Kayığın altı midye doluydu .
Daha sonra balıkçı barınağının önündeki bank'a oturup çay içerken etrafı izliyor , balıkların sabah 9 gibi satışa sunulacağını öğrenince ilk gelen balıklara bakıp kahvaltı için otele dönüyorum .
Kahvaltı sonrası diğer bir ismi Zeytinbağı olan Trilye 'ye doğru yola çıkıyoruz .
Sahil yolundan kuş sesleri dinleyerek yaptığımız yaklaşık 7 km.'lik bir yolculuktan sonra tarihi bir balıkçı kasabası olan eski adı Siği olan Kumyaka 'ya gelince sahile iniyor ,
kumsalda yürüyüş yapıyoruz ,
Tıpkı Roma 'da olduğu gibi içilebilir su akan çeşmeler dikkatimizi çekiyor ,
bu şirin kasabada da küçük bir yat limanı ve balıkçı barınakları bulunuyor .
Çevreyi gezerken Dünyanın en eski 3. kilisesi olduğu söylenen Melekler Kilisesini inceliyoruz.
Burası patrikhanece satın alınmış ve restorasyona başlanacakmış. Bölgede güzel bir manzaranın yanı sıra bozulmamış tarihi sokaklar da bulunuyor .
Yakında taş sıkması zeytinyağı yapan bir yağhane olduğunu görünce içeri giriyor ve yağların tadına bakıyoruz .
Eski yöntemle taş sıkması zeytinyağı yapılırken , zeytinler hiç bir aşamada metale değmediğinden lezzeti farklı oluyor. Zeytin 'in başkenti olan Ege 'de bir çok yerde zeytinyağı çeşitlerini test ettiğimiz için artık nadir bulunan Taş sıkması 'nın tadını ve değerini biliyor ve satın alıyoruz . Yapımı hakkında buradan bilgi alabileceğiniz taş sıkması yapan firma kargo ile gönderimde yapıyormuş . Daha sonra sahildeki satıcılarda ki balkabağı reçeli dikkatimizi çekiyor ,
çok güzel görünen börek çörekler satan teyzeler de standlarını açıyorlar .
Limandaki cafede oturup denize karşı oturup ,
kahvelerimizi içiyor ,
tatilimizin sonunda eşimin aklında en çok kalacak yer olan Kumyaka 'dan ayrılıp yolda bir tepeden resim çektikten sonra
3 km ilerideki ağırlıklı olarak Giritten göç eden Türklerin yaşadığı Trilye 'ye ulaşınca önce sahilde bir tur atıyor ,
sonra tepedeki ünlü Çamlı Kahve 'ye çıkıp
manzarayı izliyoruz .
Burada ki satıcılarla sohbet ediyor 3 satıcının her birinden yeşil zeytin ezmesi , kurutulmuş mantı ve evde yapılmış zeytin alıp siftah yapmalarını sağlıyoruz . Biz normal hayatımızda olduğu gibi tatillerde de alışveriş yapmak için olabildiğince küçük esnafları ,mümkünse en küçüğünü tercih etmeye özen gösteriyoruz ve bu durum bizi çok mutlu ediyor .
Sattıkları zeytinyağının da tadına bakıyor ve beğeniyoruz .
Burada yer yarılsa zeytin çıktığı için ürünler kaliteli ve ucuz . Çamlı Kahve cafe 'ye girip çay içiyoruz . Etrafımızda kahvaltı için gelmiş çok sayıda masa bulunuyor .
Kahvaltı veya bir şeyler yemek için güzel deniz manzarasına sahip olan bu cafe sizin de hoşunuza gidecektir . Sonra aşağıya inip Trilye 'nin en görkemli yapılarından olan Taş Mektep 'e gidiyoruz .
Taş Mektep 1904 - 1909 yıllarında Mimar Myrides tarafından yapılmış , 1924 yılında Kazım Karabekir tarafından öksüz ve yetim çocukların okutulması için okul olarak 1988 yılına kadar kullanıldıktan sonra çatı duvarlarındaki sorunlar nedeniyle boşaltılmış .
Çok büyük bir yer olmayan Trilye 'de fazla yorulmadan tarihi sokaklar kolaylıkla gezilebiliyor .
Ara sokaklarda tarihin içinde kaybolduktan sonra
Sahile doğru yaklaşınca ünlü Orta Kahve 'ye bakıyor ,
içinde bir çok ilginç hediyelik eşya olan bir dükkan olan Trilye Çarşısını geziyoruz .
Buradaki dekorasyon ve ürün çeşitliliği ilgimizi çekiyor .
Köylü pazarını da gezdikten sonra
karnımız acıkınca yemek için bir yer bakıyoruz . Sahildeki caddedeki restoranlar şık ve oldukça kalabalık ,
balık ekmek satan bir tekne de dikkat çekiyor ,biz sahile doğru bir restoran 'a bakıp meze ve balık fiyatlarını soruyor , ahtapot yemeye karar veriyoruz .
Masaya önce bölgede her yerde olduğu gibi meşhur zeytin geliyor ,
meze olarak deniz bölürcesi ,
ilk defa yiyeceğimiz hardal otu salatası ,
yoğurtlu pancar siparişi veriyoruz .
Mezeler çok taze ve lezzetli . Ana yemek olan Ahtapot Tava 'nın görüntüsü çok güzel ,
bir de tadına bakınca lezzetinden kendimizi kaybedecek gibi oluyoruz . Böyle lokum gibi bir ahtapot 'u en son buradan okuyabileceğiniz Rodosta merkezden 60 km güneydeki Genadi 'de yemiştik .
Artık Genadi 'ye gitmemiz gerekmeyecek diye kendi aramızda konuşuyor ,deniz manzarasına karşı bir porsiyon daha sipariş veriyoruz .
Sizde ahtapot ızgara seviyorsanız Trilye 'deki Mahur restoranı önerebilirim.
Ahçı başını tebrik edip yediklerimizi eritmek için biraz daha dolaşalım deyip tarihi sokaklarda yine kayboluyor ,
sıcak havada dondurma yemeğe karar veriyoruz . Bir dondurmacıya '' Ne marka dondurma satıyorsun ? '' diye soruyor '' Kendimiz yapıyoruz '' cevabını alınca ''Bizde sizi arıyorduk '' diyerek topu 50 krş. 'tan çok güzel bir dondurma alıp biraz serinliyoruz .
Trilye geçmişte bir şarapçılık merkezi .Şu an burada üzüm yetiştirilmese de şarap dükkanı hala var.
Sahile dönüp incik boncukçulara baktıktan sonra
sahilden sağ tarafa yürüyoruz . Bazı insanlar serinlemek için denize girerken ,
bazıları balık tutuyorlar .
Bir cafede oturup kahvelerimizi içtikten sonra
Mudanya 'ya geri dönüyor ,
otelde biraz dinlendikten sonra sahile iniyor , meydandaki kokoreççilerden Simay 'da oturuyor ,
iskele manzarası eşliğinde enfes bir kokoreç yedikten sonra sahile dolaşmaya gidiyoruz .
Sahil o kadar kalabalık ki eşim ''Burada evde kimse yok galiba '' diyor . Gerçekten sanki bütün insanlar dışarıda gibi bir duyguya kapılıyorsunuz .
Etrafta çok sayıda cafe ve çay bahçesi olması Mudanyalıların sosyal hayatı sevdiğini gösteriyor . Akşam ayaklarımız bizi yine Girit mahallesinde bir cafeye götürüyor , burada otururken aklıma hayalim olan '' Bir gün herhangi bir ülkede herhangi bir şehirde , bir kaç ay kalmak ve herhangi bir işte çalışarak oradaki kültürü daha yakından tanımak '' düşüncesi geliyor , İlk tecrübe için Mudanya neden olmasın diyorum .Neyse denize karşı çaylarımızı yudumlayıp , otelimize dönüyoruz .
Yarın çevre koyları gezerek İstanbul 'a geri döneceğiz .
Trilye Mudanya Kumyaka Tatilimizin tamamını buradan okuyabilirsiniz.
Roma Antakya Rio MALI Tokyo Gökçeada Budva AVRUPA Kho Samui KEŞFEDİLMEMİŞ YERLER Santiago G.AMERİKA Amsterdam Londra NEPAL Hopa Moskova AVUSTRAlYA Pekin K.AMERIKA Kars NewYork Rodos Bali KEŞFEDİLMEMİŞ TATİLLER Melbourne AFRIKA Katmandu Santiago HINDISTAN Maca Pichu Sao Paulo Izmir Utrecht St.Petersburg Antalya Shangai Baku Askabat Caracas Lima Split Montreal Artvin Budapeste Bruksel Nairobi KUBA San Diego Sidney
Trilye Mudanya Kumyaka Tatili - 3.Bölüm
Her yeri zeytin ağaçlarıyla çevrili Mudanya - Trilye yolunda yer alan otelimizde sabah erken uyanıp sahili keşfe çıkıyorum .
Denizden çok yakında olmasalar da kayıklardaki balıkçıların sesleri geliyor .
Sahilde canlı bir denizyıldızı görünce
onu suya bırakıyor ,denizin ve kuşların sesini dinliyorum .
Otelimizin deniz manzaralı restoranında manzarayı izleyerek yaptığımız kahvaltı sonrası Mudanya 'dan ayrılıyor ,
Güzelbahçe , Altıntaş , Kurşunlu , Gemlik üzerinden İstanbul 'a dönüş yolculuğumuza başlıyoruz . Önce Güzelbahçe sahilinde biraz dolaşıyor ,
yolda güzel bir sahil görünce yine durup manzarayı izliyoruz .
Bir süre sonra yine güzel ve sakin bir balıkçı kasabası görünce dönüş yolumuzun oldukça uzun süreceğini düşünmeye başlıyoruz .Bu koyların çoğunda yazlıklar dışında herhangi bir konaklama tesisi veya cafenin olmadığı sakin kumsallar dikkati çekiyor .
Balıkçı köyünde balıkçıların ağları temizlemesini izliyor , manzarayı izleyince orada yaşayanların çok şanslı olduğunu düşünüyoruz .
Sonrasında yola devam edip yine bir sahilde kahve molası veriyoruz .
Burası yol üstündeki diğer yerlerden daha büyük bir yer .İnsanlar sahilde oturuyor , bazıları iskelede balık tutuyor .
Kurşunlu 'ya gelince ne yiyelim diye düşünüyoruz. Burada balık ve et restoranlarının yanı sıra kokoreççilerde bulunuyor . Tatilimizde 3 gün boyunca balık ve kokoreç yediğimizden burada sahilde bir masada oturup porsiyonu 12 TL 'ye lezzetli bir kasap köfte yedikten sonra yolumuza devam ediyor ,
Eskihisar - Topçular feribotuna gelince buranın klasiklerinden olan yol üstü satıcılarından 2 kiloluk poşetlerdeki salatalık ve eriğe 10 TL ödüyoruz.
Bu tatilimizde bana göre buradan okuyabileceğiniz Mudanya'nın ortamı ve her sokağı denize açılan Girit Mahallesiyle birlikte
Trilye'nin tarihi sokakları ve Ahtapot Izgarası etkileyiciydi ,
eşim ise en çok buradan okuyabileceğiniz Kumyaka' yı beğendi . Beklentilerimizi aşan tarih ,doğa , mutfak zenginliği ile karşılaştığımız Mudanya - Trilye - Kumyaka tatilimizi tekrar gelmek üzere bitiriyoruz .
Bu tatilimizde bana göre buradan okuyabileceğiniz Mudanya'nın ortamı ve her sokağı denize açılan Girit Mahallesiyle birlikte
Trilye'nin tarihi sokakları ve Ahtapot Izgarası etkileyiciydi ,
eşim ise en çok buradan okuyabileceğiniz Kumyaka' yı beğendi . Beklentilerimizi aşan tarih ,doğa , mutfak zenginliği ile karşılaştığımız Mudanya - Trilye - Kumyaka tatilimizi tekrar gelmek üzere bitiriyoruz .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)