İzmir 'de Bugün Buca Göleti , Üçkuyular Pazarı,İnciraltı'nı Gezip Çeşmealtı ' nda Yüzeceğiz

İstanbul'dan başlayıp Antakya üzerinden Türkiye 'nin tüm Akdeniz sahilini gezerek Bodrum 'a kadar geleceğimiz tatilimizin başlangıcı için dün akşam üstü geldiğimiz İzmir 'de Sabah erkenden kalkıp adını çok duyup bir türlü gidemediğimiz Buca göletine gidiyoruz.
Burası çevre düzenlemesi , ortasındaki şirin adacığı ile gelişmiş ülkelerdeki parkları andırıyor. Burada çay içiyor
ve yoğun bir günümüz olduğu için Üçkuyular pazarına gidiyoruz. Vaktiniz olursa buraya yarım gün ayırabilirsiniz. İzmir 'in içindeki Üçkuyular pazarına geldiğimizde önce etrafı geziyoruz.
Serinlemek için buz ve şerbetten yapılmış Kar Helvası alıyoruz.
Pazarda oldukça fazla yerel üründe bulunuyor. Kabak çiçeklerini görünce '' Keşke Datça Palamutbükü pazarındaki gibi burada da Kabakçiçeği dolması satsalardı''  diye düşünüyor , böylece karnımızın acıktığını fark ediyoruz.
Üçkuyular pazarının sol arka tarafında balık pişiricileri bulunuyor.
Burada oturuyor , bir klasik olan Sardalya Tava yiyoruz.
Yemek sonrası  İnciraltı ' na gidip deniz kenarı bir cafede oturup yorgunluk kahvesi içiyoruz.
Bir  sonraki durağımız olan Çeşmealtı 'na gelince sahildeki plaj cafelere bakıyor ve bir tanesinde oturuyoruz. Çeşme altı cafeleri 'nin bazılarının plajı ,
bazılarının yalnızca cafe'si bulunuyor.
Biz bir cafe 'de oturuyor ve sahilinden denize girip tertemiz denizinde yüzüyoruz.
Denizden çıkınca  bira - patates yapıyor
ve üstüne közde pişirilmiş Türk kahvesi içiyor ,
ortam o kadar güzel ki
 güneşin batışına kadar orada vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz.
Sonrasında ise İzmir'e geri dönüyoruz. Yarın karayoluyla Antakya 'ya gideceğiz.

İzmir' den Karayoluyla Antakya 'ya Gidiyoruz.

İstanbul' dan başlayıp İzmir üzerinden Antakya 'ya geçtikten sonra sahil yolunu izliyerek Mersin , Antalya üzerinden Bodrum ve tekrar İstanbul'a dönüşü kapsayan yolculuğumuzda İzmir'den Antakya 'ya doğru yola çıkıyoruz. İlk olarak kahvaltı için yol üstü bir kamyoncu restoranında duruyoruz. Bizim bildiğimiz kamyoncuların yemek yediği yerler güzel ve ucuz olur fakat buralarda bizim bildiğimiz tür kahvaltı pek bulunmuyor ,
çorba ağırlıklı olduğundan sahanda yumurta yiyoruz. Gelen hesap ise İstanbul 'u pek aratmıyor.Yol üzerinde Afyon 'a uğrayıp sucuk döner yapan yol üstü bir restoran 'a  bakıyoruz .
Henüz aç olmadığımızdan oradan ayrılıyoruz. Akşam 'a kadar Antakya 'ya ulaşmak istediğimizden şehirlere girmiyor , yol üstünde yemek yiyecek doğru dürüst bir yer bulamayoruz. Neyse ki  Konya Ereğli 'deki gözlemeci teyzeyle karşılaşınca ayran gözleme yiyoruz.
Son molamızı Adana Pozantı 'da verdikten sonra
14 saatte Antakya 'ya ulaşıyoruz.

Antakya 'da Şehri Gezip Çevlikte Denize Gireceğiz.

Bu gün Antakya'da gezerken yerel hayatı tanımaya çalışacağız.
Sabah Büyük Antakya Parkında yaptığımız yürüyüş sonrası , Kahvaltı da yerel lezzetlerden Humus yemeğe karar verip şehrin merkezine geliyoruz. Bu arada gün boyu Antakya lezzetleriyle başbaşa kalmak istiyorsanız yarım porsiyon isteyin , çünkü humus fazla doyurucu .
Humusçu 'da karnımızı duyurunca şehrin ara sokaklarında kaybolmaya karar veriyor , camdan yöreye özgü orijinal ürünler yapan bir dükkanı keşfediyoruz.
Şehri tanımak istiyorsanız Antakya 'da 1 gününüzü şehirde kaybolmaya ayırın , gördüğünüz orijinal dükkanları incelerken , sıcak insanları ile sohbet ederken günün nasıl geçtiğini anlamayacaksınız. Çevreyi keşfetmeye devam ediyoruz . Çarşı da kaliteli bakliyat ürünleri satan Akis amcanın dükkanını ararken yol tarifi sorduğumuz bir esnaf sakın kendisine Akis amca demeyin , Akis aksi demektir deyince ona teşekkür ediyor , Akis amcanın dükkanından biraz alışveriş yapıp akşamüstü almak üzere dükkanda bırakıyoruz .
Çarşı dan ayrılıp cumartesi günleri kurulan büyük pazar 'a geçiyor , dolaşıyor , esnafla konuşuyoruz.
 Sebze meyve tezgahlarında bayan satıcıların çokluğu dikkati çekiyor.
Bu şehirde esnaf konuşkan ve esprili .Değişik istridye mantarlarına bakıyor , dondurmacıyı izliyor ,
bazı yerel ürünlerin ne olduğunu anlamak için pazarcılarla konuşuyoruz. Karnımız hafifçe acıkmaya başlayınca bu durumu değerlendirmeye karar verip şehrin için deki balık pazarına yöneliyoruz. Bu gün  hiç bilmediğimiz şekilde pişirilmiş bir balık ziyafeti yapacağız. Balık pazarının arkasında bir pişirici var , aldığımız balıkları oraya götürüyor ve pişirmesini rica ediyoruz. Bize soslu 'mu diye sorunca , evet soslu olsun diyor ve kömür ateşinde soslu balığın nasıl pişirildiğini merak edip izlemeye gidiyoruz. Balığı zeytinyağında hazırlanmış biberli , kekikli bir sosa bulayıp ızgaraya yerleştiriyorlar .
Antakyalılar yine yemek konusunda bir keşif yapmış diyerek balığı yiyor ve beğeniyoruz.Yalnız ayrı bir tabakta getirilen acı biberleri yerken bence bir kaç kez düşünün. Balık pazarından ayrılıp Uzunçarşı Çınaraltındaki künefeciye gidip kömür ateşinde pişmiş künefe yiyor 
sokakları gezmeye devam ediyoruz. Sokakta şık kıyafet ve tezgahıyla Künce isimli yerel bir tatlı satan beyle eski  İstanbul üzerine sohbet ediyoruz. Kendisi bir çok sinema oyuncusunu tanıyor ve bazı filmlerde de oynamış.  
Burada Uzunçarşı bayağı büyük , baharatçılar 'a bakıyor , eğer yapan adamı izliyor , künefe kadayıfının nasıl yapıldığını görüyoruz. Bu arada çarşı içinde bizi kendisine çağıran o kadar çok yerel yiyecek var ki . Fakat maalesef hala tokuz.  Uzunçarşı 'dan Kurtuluş Caddesine geçiyoruz.
Burada özgün yerel el işçiliği yapan orijinal dükkanlar bulunuyor . Onları geziyor ve Kurtuluş caddesine gelme bahanelerimizden birisi olan Ünlü Affan Kahvesine gidip Haytalı adı verilen bence olağanüstü olan dondurmalı tatlıyı yiyoruz.
Hava çok sıcak olduğundan denize girmeye karar verip şehir merkezine yarım saat mesafedeki Samandağın 'ın Deniz Kasabası plajına gidip cafe de bir bira içiyor ,sonra yüzüyoruz. Burada cafe barlar da  canlı müzik yapılıyor ,akşam Açıkhava konserleri de oluyor.
Akşamüstü olmuş durumda ve biz 10 dakika uzaklıktaki bir diğer sahil kasabası Çevliğe geçiyor , yöresel turistik küçük bir kasaba olan bu yerde taze nohut satan bir aile dikkatimi çekince bir dal nohut alıp sahilde yiyoruz.
Çevliğin meşhur Günbatımını seyrediyor
ve bana göre Türkiye 'de en güzel dürümlerden birini yiyebileceğiniz plajın arkasındaki dürümcüye gidiyoruz. Dürüm istediğimizi söyleyince usta neli istersiniz diye soruyor ve biz '' Herşeyli'' 'yi tercih ediyoruz. Dürüm bir adet şişkebap ve bir adet bizim Adana olarak adlandırdığımız kıyma şişten oluşuyor ve piştikten sonra tezgahta bir dakika kadar dinlendirilen bu dürümü yerken lezzetinden neye uğrayacağınızı şaşıracağınızı garanti edebilirim.
Bugün çok yorulsak da uyku öncesi akşam sahilde bir yürüyüş yapıyoruz.

Antakya Çevlik Sahilinde Yüzüp Batı Ayaz 'a Gideceğiz.

Sabah Kahvaltı sonrası Çevlik sahiline iniyoruz.
Hatay 'ın en etkileyici ilçelerinden Samandağ ' a bağlı olan Çevliğ'in denizi yaz aylarında genelde bayağı dalgalı oluyor. Bir diğer özelliği ise Fransa 'nın Nice şehri sahili gibi plajları geceleri de oldukça hareketli oluyor , İnsanlar aynı Nice 'teki gibi gece denize giriyor veya kumsalda oturup denizi seyrediyor , eğleniyor.
Bu bölgede aynı zamanda Milattan önce 300 'lü yıllarda yapılan ünlü Titus Tüneli bulunuyor. Deniz dalgalı olsa da insanlar buna alışkın olduklarından çok eğleniyorlar. Ayrıca günübirlik tekne turları da yapılıyor.Denizde yüzdükten sonra şehrin yaylalarından olan Batı Ayaz 'a (Bölge dilinde Batayaz) giderken tepeden Samandağı 'nın eşsiz manzarasını izliyor ,
bir cafede oturup manzaraya karşı yerel lezzetlerden oluşan bir yemek yiyoruz.
Yol üzerindeki Musa Ağacına da uğruyor ,
sonrasında Batı Ayaz 'a geliyoruz. Burada Eski Ermeni köyleri , yazlıklar ve restaurantlar bulunuyor .
Çevreyi geziyoruz , yol kenarında  biberli ekmek ,
yerel bal, zeytin ,reçel  satan tezgahlarla karşılaşıyoruz.
Çevliğe dönüyor , doğallığı henüz bozulmamış koyları geziyoruz. 
Çevlik sahilinde günbatımı çok güzel oluyor , salaş bir sahil cafede çayımızı yudumlarken
güneşin batışını izliyoruz.

Yarın Hatay'dan İskenderun ve Dörtyol'a uğrayarak Tarsus 'a geçeceğiz. 

Antakya 'dan Tarsus 'a Gidiyoruz.

Antakya ' da geçen güzel günlerden sonra bu gece konaklayacağımız Tarsus 'a doğru yola çıkıyoruz. Kahvaltı için uğradığımız İskenderun mimarisi ve insanlarıyla Ege sahil ilçeleri gibi bir yer görüntüsünde tipik Akdeniz etkileri taşıyor.
Güzel bir kahvaltı sonrası geçtiğimiz Hatay Dörtyol 'da Atatürk 'ün Hatay Türkiye 'ye katılmadan önce kaldığı ev ve süvari birliği konukevi bulunuyor. Bina yeni görünse de içi boş ve 10 yılın üzerinde bir süredir bitmeyen bir tadilat yapıldığını öğreniyoruz.
Yol üzerinde şirin bir çay 'ın yanından geçiyor ,
bir süre sonra konaklayacağımız Tarsus 'a ulaşıyoruz. Tarihi geçmişi M.Ö 6. yüzyıl öncesine dayanan ilçede çok sayıda tarihi eser bulunuyor. Evinde kalacağımız arkadaşımızla ilçenin büyük hayvanat bahçesini ve çarşısını geziyor ,
yöreye özgü kurabiyelerden yiyor , akşam balıkçı köyü Karaduvar 'da bir balık restoranına gidiyor , sonrasında Tarsus 'a dönüyoruz.

Yarın Kızkalesi 'ne gideceğiz.