Portekiz'de ev alarak GOLDEN VISA Oturma İzni & Vatandaşlık Programı kapsamında geldiğimiz Lizbon 'da bu gün Sabah Kahvaltı sonrası
Saldanha İstasyonundan metroyla Rossio Meydanına geliyoruz.Bu arada Saldanha'dan Lizbon Havaalanına giden diğer bir metro hattı da geçiyor.
Lizbon'un mükemmel bir toplu taşım sistemi bulunuyor. St.George Kalesine çıkmak için toplu taşım araçları olarak tramvay ve otobüs alternatifleri bulunuyor.Biz bu gün tramvayı kullanıyoruz.
Tramvay'dan inince meydanın yan tarafındaki cafe'de oturup Tauro nehri manzarasını izliyoruz.
Daha sonra yukarı doğru kaleye çıkıyoruz. Şehrin en güzel kuşbakışı manzarası St.George Kalesin'de bulunuyor.
Kale çok büyük değil fakat içinde büyük ağaçlar bulunuyor.Buradan şehrin çeşitli bölgelerini kuşbakışı izlemek mümkün.
Dönüşte otobüsle aşağıya iniyoruz. Belediye Otobüsü şöförümüz yolcularla sohbet ediyor. Portekiz'de toplu ulaşım şöförleri çok yardımsever ve ingilizce biliyorlar.Portekizliler sıcak kanlı insanlar. Samimiler fakat laubali değil.Aşağıya inince tarihi Sintra köyüne gitmek için Rossio'daki tren garına girip bilet alıyoruz.
Yaklaşık 40 dakikada trenle Sintra köyüne geliyor, yakın çevreyi dolaşıyoruz.Burada ilk izlenimiz ihtişam oluyor.
Bu köyden tepelerdeki şatolara gitmek için belediye otobüsü veya tuk tuk kullanabilirsiniz.Karnımız acıktığından bir restoran'a girip yemek yiyeceğiz.
Yemek olarak sebze çorbası yanı sıra hamburger ve tavuk tercih ediyoruz.
Tatlı olarak Belem tatlısı yanında expresso içiyoruz.
Yemek sonrası otobüsle masal kalelerini andıran Pena Sarayına gidiyoruz.
Dağın tepesindeki bu sarayın ihtişamını anlat deseniz anlatacak kelimeleri bulmakta zorlanacağımı düşünüyorum.
Pena Sarayı bir taraftan kuşbakışı Lizbon şehrini ,
diğer taraftan Atlas Okyanusunu görüyor.
Oldukça yüksekteki kalenin burçlarına çıkmayı denesek de rüzgardan uçma ihtimali olduğunu hissedince içerisini gezmeye başlıyoruz.
Bu etkileyici sarayı gezdikten sonra dışarıya çıkıp otobüs beklemeye başlıyoruz.Daha hızlı köye inmek isterseniz tuk tuk 'ları kullanabilirsiniz.
Trenle tekrar Rossio 'ya geldiğimizde akşam olduğundan yemek için daha önce gözümüze kestirdiğimiz içeride zor masa bulunan restoran'a giriyoruz.
Burada önce atıştırmalık ikram olarak yerel peynir , tereyağı ve ekmek geliyor.
Ana yemek olarak Risotto
ve Midyeli Pilav
siparişi veriyor fakat her ikisi de büyük tencereler içinde geldiğinden çok güzel olsalar da hepsini yiyemiyoruz.Yemek sonrası Rossio 'dan metroyla otelimize gidip uyuyoruz.
Roma Antakya Rio MALI Tokyo Gökçeada Budva AVRUPA Kho Samui KEŞFEDİLMEMİŞ YERLER Santiago G.AMERİKA Amsterdam Londra NEPAL Hopa Moskova AVUSTRAlYA Pekin K.AMERIKA Kars NewYork Rodos Bali KEŞFEDİLMEMİŞ TATİLLER Melbourne AFRIKA Katmandu Santiago HINDISTAN Maca Pichu Sao Paulo Izmir Utrecht St.Petersburg Antalya Shangai Baku Askabat Caracas Lima Split Montreal Artvin Budapeste Bruksel Nairobi KUBA San Diego Sidney
Bu gün Lizbon'da Down Town ve Belem'e Gideceğiz.
sonrasında dışarıya çıkıyoruz. Bu gün metro ile gezmeyeceğiz. Saldanha'dan başlayıp aşağıya eğimli geniş caddelerden yürüyerek Avenida Da Liberdade geliyoruz.1 kilometreden uzun ,90 metre genişliğindeki bu cadde üzerinde ünlü mağazalar da bulunuyor.Burası Golden Visa gayrimenkul yatırımcılarının oldukça rağbet ettiği bir bölge.
Caddenin bir tarafında ise Lizbon Üniversitesinin büyük botanik bahçesi bulunmakta. Aşağıya doğru yola devam edince Restauradores Meydanına ulaşıyoruz.Burasıda büyük bir meydana sahip ve Hard Rock Cafe bu bölgede bulunuyor.
Biraz daha ilerleyince Rossio meydanına geliyoruz.Bizim etrafa bakınarak Saldanha'dan Rossio Meydanına yürüyerek gelişimiz yaklaşık 1 saat sürse de uzaklık metroyla 3 istasyon mesafesinde.

tarihi Santa Justa Asansörüne geçiyoruz.
Yukarıdan bakılınca kuşbakışı şehrin bir bölümünü seyredebileceğiniz seyir terasında oturup kahve içiyoruz.
Asansör'e biniş ücreti 5€ . Fakat yukarıdaki cafe'nin yan tarafında Baixa'da yan sokağa çıkan ücretsiz normal asansörde bulunuyor. Aşağıya inip Rua Augusta caddesine doğru devam ediyoruz.
Denizden şehre giriş kapısı olan Augusta kapısından geçip meydana çıkıyoruz. Bu dev maydanı geçince Tagus nehrine ulaşıyoruz. Sahilde biraz nehri seyrettikten sonra Belem tatlısı ve Geronimo Manastırı ile bilinen Belem'e gitmek için 15 no'lu Tram 'a biniyoruz. İstanbul'da kullanılan Hızlı Tramvay'a Lizbon'da Tram deniyor. Aynı araç Yunanistan'ın başkenti Atina şehrinde aynı isimle kullanılıyor.
Portekiz'e Gidiyoruz.
Golden Visa Gayrimenkul Yatırımcı Programıyla 'da dikkat çeken.Portekiz'i ve Portekizlileri tanımak amaçlı seyahatimize Atatürk havalimanından başlıyoruz. Uçuşla ilgili biraz genel bilgi vermek gerekirse Türkiye'den Portekiz Lizbon'a THY ve TAP (Portekiz Hava Yolları) 'nın direkt uçuşları bulunsa da fiyatları inceleyince oldukça düşük fiyata Amsterdam veya Paris aktarmalı bilet bulunabiliyor. Tabii direkt uçuş süresi yaklaşık 5 saat olsa da aktarmalı uçuşla yaklaşık 12 saat sürüyor.Portekiz Türkiye arasında saat farkı ise 3 saat.Uçuşumuzu gün içi saatlere göre ayarladığımızdan aktarmalı uçuş bizim için dramatik yorucu olmadı.Biz Lizbon'a Amsterdam aktarmalı olarak uçacağız.
Bu aktarmalı uçuşun ilginç bir yanı ise saat farkından dolayı 2 defa yemek servisine denk gelmemiz oldu.Aynı yemekler olsa da KLM'in yemekleri oldukça güzeldi.
Bize ilginç gelen konulardan birisi ise uçuşumuz aktarmalı olmasına rağmen Schengen Ülke Girişimiz Hollanda üzerinden gerçekleştiğinden Lizbon'da tekrar pasaport kontrolüne uğramadan Portekiz'e giriş yapmamız oldu.Lizbon havaalanından şehir merkezi veya aktarma yaparak bir çok gölgeye metro ile ulaşmak mümkün.Portekiz saati ile gece yarısı ulaştığımızdan taxi dışında ulaşım şansımız yok gibi görünüyor.Çünkü otele giriş saatimizi biraz geçmiş durumdayız.Bu konuda kalınacak yerin resepsiyonlu olması odanın anahtarını alacak birisini bulmak açısından önemli .İnternette Lizbon havaalanı taxicilerin tarife fiyatının üzerini istediklerini okumuştuk, aynı problemi biz de yaşadık. Önerim havaalanından şehir merkezine geliyorsanız 10 - 12 € üzeri fiyat çıkması mümkün değil.Kesinlikle taximetre açtırın ,açmıyorsa taxiden inin , inmediyseniz o zaman polise gidelim diyin.Bizim ki bizden 9 € 'luk mesafe için tam 24 € istedi. Neyse başlangıç biraz tatsız görünse de Portekiz çok güvenli bir ülke ve insanları çok yardım sever ve sıcakkanlı.Otelimizin Sao Sebastiao ve Saldanha metro istasyonlarına bir kaç yüz metre mesafede bulunması ulaşım açısından bize çok kolaylık sağlayacak.Bu bölgede çok merkezi ve daha uygun fiyatlı ve oldukça iyi oteller bulunuyor.Tarihi bölgeye daha yakın olmak isterseniz down town otellerini tercih edebilirsiniz. Türkiye saati ile saat 03:30 olduğundan yatıp uyuyoruz.
Yarın Lizbon ve çevresini gezmeye başlayacağız.
Venedik'de San Marco Bazilikasını Gezeceğiz
Bugün erkenden kalkıp Venedik sokaklarını geziyorum.Mavnalar şehrin çeşitli bölgelerine yiyecek içecek taşıyor.Hareketli ana meydanların arkasında ağırlıklı yerel hayatın sürdüğü sessiz sakin ve etkileyici kanallar bulunan sokaklar dikkat çekiyor.
Sokaklarda sular yükseldiğinde evlere su girmemesi için yapılmış bariyerler dikkat çekiyor.
Kahvaltı sonrası San Marco Bazilikasına gidiyoruz. Burası çok büyük bir yapı .
Önünde kuyruk olsa da biraz bekleyip içeriye giriyoruz. Süslemeleri , büyüklüğü etkileyici görünüyor.
Üst katta terasa çıkıp San Marco Meydanı ve manzarayı izliyoruz.
Hava oldukça güzel. Meydandaki orkestraların müzik yaptığı iki cafe'den birisinde oturup müzik dinliyor,etrafı izliyoruz. Öğleyin sakin bir kanal kenarında oturup çok lezzetli ton balıklı sandviç yiyor, Vapurettoya binip San Marco Meydanı'nın karşı kıyısına geçiyoruz. Burada güzel ve büyük bir kaç cafe bulunuyor.Çok fazla yürüyünce karnımız yine acıkıyor beyaz ekmekli sandviçlerden yiyoruz.Bu sandviçlerin ekmeği pamuğu andırıyor ve inanılmaz güzel. Biraz daha gezdikten sonra kanal kenarı bir cafe'de oturup kahve içerek dinleniyoruz. Venedikte'ki tecrübemiz turistik fix menülü yerlerde akşam yemeğinin başta cazip görünse de çok sıradan olduğunu hissettirdiğinden bu akşam fix menüsüz bir yerel restorana gideceğiz. Belirlediğimiz bir yer olmadığından dikkatimizi çeken ara sokak restoranlarına bakıyoruz.Akşam 20:00 'de hepsi boş fakat çoğu rezervasyonlarının dolu olduğunu söylüyor, bir tane yer bulunca hemen içeriye giriyoruz. Burası bir aile restoranı. Tezgahlarında bir çok aperitif yiyecek bulunuyor. Biz bruchetta siparişi verip garsona tavsiyesini soruyoruz. Önerdiği biftek muhteşem çıkıyor. Gelen hesap ise fix menülü restoranlardan farklı değil. Oralarda lezzetsiz daha fazla yemek alternatifi yerine böyle yerel restoranlarda özel bir yemek çok daha iyi oldu.
Sokaklarda sular yükseldiğinde evlere su girmemesi için yapılmış bariyerler dikkat çekiyor.
Önünde kuyruk olsa da biraz bekleyip içeriye giriyoruz. Süslemeleri , büyüklüğü etkileyici görünüyor.
Üst katta terasa çıkıp San Marco Meydanı ve manzarayı izliyoruz.
Hava oldukça güzel. Meydandaki orkestraların müzik yaptığı iki cafe'den birisinde oturup müzik dinliyor,etrafı izliyoruz. Öğleyin sakin bir kanal kenarında oturup çok lezzetli ton balıklı sandviç yiyor, Vapurettoya binip San Marco Meydanı'nın karşı kıyısına geçiyoruz. Burada güzel ve büyük bir kaç cafe bulunuyor.Çok fazla yürüyünce karnımız yine acıkıyor beyaz ekmekli sandviçlerden yiyoruz.Bu sandviçlerin ekmeği pamuğu andırıyor ve inanılmaz güzel. Biraz daha gezdikten sonra kanal kenarı bir cafe'de oturup kahve içerek dinleniyoruz. Venedikte'ki tecrübemiz turistik fix menülü yerlerde akşam yemeğinin başta cazip görünse de çok sıradan olduğunu hissettirdiğinden bu akşam fix menüsüz bir yerel restorana gideceğiz. Belirlediğimiz bir yer olmadığından dikkatimizi çeken ara sokak restoranlarına bakıyoruz.Akşam 20:00 'de hepsi boş fakat çoğu rezervasyonlarının dolu olduğunu söylüyor, bir tane yer bulunca hemen içeriye giriyoruz. Burası bir aile restoranı. Tezgahlarında bir çok aperitif yiyecek bulunuyor. Biz bruchetta siparişi verip garsona tavsiyesini soruyoruz. Önerdiği biftek muhteşem çıkıyor. Gelen hesap ise fix menülü restoranlardan farklı değil. Oralarda lezzetsiz daha fazla yemek alternatifi yerine böyle yerel restoranlarda özel bir yemek çok daha iyi oldu.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)