Bu gün dağcı arkadaşımla trekking yapmaya gideceğiz .
Ben yürüyüş ve koşuyu severim , ilginç bir deneyim olacak . Bir cafeye uğrayarak sandviç ,1 adet küçük meyva suyu , 2 tane küçük pet şişe suyu alıyoruz . Arkadaşım 2 tane elmayı da molalarda yemek üzere bana veriyor ,yiyecekleri sırt çantamıza koyup yola çıkıyoruz . Bu yürüyüşümüzde aşağıdaki resimdeki U şeklindeki bölgeye ulaşmaya çalışacağız .
Ormana girince kendimi cam fanusun dışına çıkmış gibi hissettim . Şehir hayatında insan her gün aynı şeyleri yapıyor , belkide öyle olması gerekiyor .
Burada ormanda ister sola ister sağa giderim , yukarı aşağıda olabilir . Doğanın içinde temiz hava alıyoruz. Öyle dikenli yerlerden geçiyoruzki şehirde olsa diken batar , yılan sokar diyeceğimiz yerler. Yabani otların arasında dolaştık hiç bir sorunla da karşılaşmadık . Yalnız arkadaşım eğer domuz görürsen bir taşın üstüne çık dedi . Arkadaşım tecrübeli bir dağcı , doğada kimseye zarar vermezsen onlarda sana vermez , yalnız bilmeden de olsa ürkütürsen problem olabileceğini söyledi .
Aslında bu gün biz trekkinge diye çıksakta basbayağı dağa tırmanıyoruz . Daha önce hiç yapmadığım için yaptığımızın hangisi olduğuna bir karar veremiyorum .Arkadaşım bu normal bir parkur diyor ve ben yorulmaya başladım , antremansızda değilim . Sizce bu dağa tırmanmak trekkingmi yoksa dağcılıkmı ? İlk mola yerine geldiğimizde önce eşyalarımızı resimde görülen güvenli bir yere koyuyoruz .
Arkadaşım ''dağda bir şeylerini kaybedersen geri dönmek zorunda kalırsın '' diyor . Resimdeki yerdeki ağaca koltuk diyorlar , onu oraya dinlenmek için dağcılar getirmiş. Sandviçlerimizi alıp balkon adı verilen büyük bir taşın üzerine çıkıyoruz.
Manzara çok güzel fakat ben aşağıya bakamıyorum . Arkadaşım alışırsın desede benim aklımda biran önce sandviçi bitirip oradan uzaklaşmak var . Yolda bazı mantarlar görüyoruz .
Bu mantarlar yenen cinstenmiş fakat çok lezzetli değilmiş .Bir yerde durduk ve suyun neden paralı olduğunu düşünmeden dağdan şırıl şırıl akan bedava sudan içtik .
Ormanda yürürken dağa doğrusu çakılların içinden dağa tırmanırken bu sporu daha önce neden yapmadım diye düşünüyorum , burada doğa içinde hem keşfediyor hemde eğleniyorum . 2. mola yerine geldiğimizde arkadaşım çadır kurdukları yerleri gösteriyor .
Burada elma yiyip biraz su içiyoruz .Yanımızda 2 'şer küçük pet şişe su var . Bana birisinin yarısını içtiysen diğer şişeden iç diyor. Mantıklı düşününce denge açısından önemini farkediyorum .Biraz yamaçlardaki dağ keçilerini izliyoruz . Sırada 3. tırmanış yeri yani ulaşmak istediğimiz zirve var fakat ben ilk tecrübe için bu kadar yeter diyorum .
Gideceğimiz yer biraz yüksek geldi ve açıkçası biraz korktum . Arkadaşımda almış başını gidiyordu . Dönüşte tırmanışta kendi sorunlarımı kendim çözmem için öyle davrandığını söyledi , aslında göz ucuyla bana bakıyormuş .
Yaptığımız trekkingmiydi dağcılıkmıydı tam anlayamasamda çok hoşuma gitti . Dönünce kesin trekkinge başlayacağım .
Dönüşte yol üstünde bir çoban ormandan keçilerini getiriyordu . Aşağıya inince arkadaşım seni balık haline götüreyim dedi .
O balıkçılığa meraklı , eskiden bazen sabah 4 'te gelip balık mezatını izlermiş . Antalya balık hali sanayi limanının yakınlarında bulunuyor . Tezgahlardaki balıkların neredeyse hepsi deniz balığı .
Burada bizim çok sevdiğimiz Melanur 'da yer alsada biz akşama mangalda çipura yapacağız . Aşağıdaki resimdeki kilosu 25 TL 'ye satılan Yasemin balığı ilgimizi çekiyor .
Arkadaşım İstanbula götürebilirsiniz deyince dolduruşa gelip alıyor ve 2.2 kiloluk balığa 50 TL ödüyoruz. Yasemin balığı büyük ve derisi sert bir balık , ayıklamak için 2 kişi uğraşıyor .
Antalya Hafif Raylı Metrosunun yanındanda geçiyoruz ,bu gün arabayla çıkmasaydık metro ve tramvayada binebilirdik .
Dönüşte Konyaaltına uğruyor ve çay içerken insanın bu şehirde yaşamamak için çok önemli nedenleri olmalı diye düşünüyorum . Yıllar önce bir arkadaşım iş nedeniyle Antalyaya gelmiş ve buraya yerleşmişti .
O zaman neden İstanbula geri dönmediğini merak etmiştim burada bir kaç gün geçirdikten sonra artık etmiyorum . O çok şanslıymış .
Yoldan geçerken salata malzemesi almak için pazara uğruyoruz. Pazarda konuştuğum bir amca sattığı otları sabah dağlardan topladığını söylüyor.
Nasıl olsa İstanbula balık götüreceğiz , otlarıda götürürüz . 5 TL ödeyerek bir kiloda şu an adını unuttuğumuz bir ot alıyoruz .(Bu arada otları İstanbulda haşlayıp üzerine yumurta kırdık , mükemmel bir yemek oldu)
Bu gün trekking derken dağa tırmandık , yorulmuşuz .Eve dönünce yemek yiyip biraz uyuyoruz . Uyandığımda arkadaşım akşam yemeği için mangalı yakmış balıkları yağlıyordu .
Bu bölgedede balığı gerçekten güzel pişiriyorlar .
Tatimizin son gecesinde Antalya hakkında konuşurken ,arkadaşlarımıza şehri gezdirmelerinin yanısıra bizleri ağırladıklari içinde teşekkür ediyoruz .
Roma Antakya Rio MALI Tokyo Gökçeada Budva AVRUPA Kho Samui KEŞFEDİLMEMİŞ YERLER Santiago G.AMERİKA Amsterdam Londra NEPAL Hopa Moskova AVUSTRAlYA Pekin K.AMERIKA Kars NewYork Rodos Bali KEŞFEDİLMEMİŞ TATİLLER Melbourne AFRIKA Katmandu Santiago HINDISTAN Maca Pichu Sao Paulo Izmir Utrecht St.Petersburg Antalya Shangai Baku Askabat Caracas Lima Split Montreal Artvin Budapeste Bruksel Nairobi KUBA San Diego Sidney
4.Gün Antalyadan Ayrılıyoruz
Antalya 'ya 3 yıl öncede kışın gelmiştik. Bu gelişimizde bir çok şeyin değiştiğini farkettik .
Güzel yollar ve çevre düzenlemesinin yanısıra ,şehrin planlı gelişmesi dikkat çekiyor .Geniş caddeler ve çok yüksek olmayan binalar var.
Metro ve tramvay ulaşım kolaylığı yanısıra şehre ayrı bir hava vermiş . Şehrin bir çok yerindeki heykeller , tiyatro , festivaller burayı bir kültür şehri haline getirmiş .Burada yaşayan çok sayıdaki Rus vatandaşı şehre ayrı bir hava katıyor. Burada 2 Rus okulu varmış , yolda yürürken okula giderken Rusça konuşan gençlere , otobüste nerede ineceğinizi sorduğunuzda bozuk bir Türkçeyle size yardımcı olan yabancılara rastlıyabiliyorsunuz . Şehre yayılmış havuzlu parklar sıradan sokaklara rezidans havası vermiş .
Doğasının güzelliğide eklenince buraya şu an yerleşme şansımız olmasa da Antalyada kış tatili yapabilme şansımız var .
İyi ki kışın bir kaç günümüzü buraya ayırmışız diye düşünürken havaaalanına geliyoruz . Uçağımız hareket saatinden 10 dakika önce kalkıyor .
Aslında Pegasusta internet rezervasyonuyla kahvaltı , yemek seçebiliyorsunuz .
İstanbulda kahvaltı şansımız olmayacağından önce keşke internetten rezervasyon yaptırsaydık , sonra bir dahaki sefere diyip manzarayı seyrederek dönüyoruz .
Güzel yollar ve çevre düzenlemesinin yanısıra ,şehrin planlı gelişmesi dikkat çekiyor .Geniş caddeler ve çok yüksek olmayan binalar var.
Metro ve tramvay ulaşım kolaylığı yanısıra şehre ayrı bir hava vermiş . Şehrin bir çok yerindeki heykeller , tiyatro , festivaller burayı bir kültür şehri haline getirmiş .Burada yaşayan çok sayıdaki Rus vatandaşı şehre ayrı bir hava katıyor. Burada 2 Rus okulu varmış , yolda yürürken okula giderken Rusça konuşan gençlere , otobüste nerede ineceğinizi sorduğunuzda bozuk bir Türkçeyle size yardımcı olan yabancılara rastlıyabiliyorsunuz . Şehre yayılmış havuzlu parklar sıradan sokaklara rezidans havası vermiş .
Doğasının güzelliğide eklenince buraya şu an yerleşme şansımız olmasa da Antalyada kış tatili yapabilme şansımız var .
İyi ki kışın bir kaç günümüzü buraya ayırmışız diye düşünürken havaaalanına geliyoruz . Uçağımız hareket saatinden 10 dakika önce kalkıyor .
Aslında Pegasusta internet rezervasyonuyla kahvaltı , yemek seçebiliyorsunuz .
İstanbulda kahvaltı şansımız olmayacağından önce keşke internetten rezervasyon yaptırsaydık , sonra bir dahaki sefere diyip manzarayı seyrederek dönüyoruz .
İstanbulda Bir Gün - Tarihi Yarımada
Uzun yıllardır İstanbulda yaşasakta uzun yıllardır şehri keşfe çıkmadığımızı farkedince İstanbulda bir turist gözüyle gezerek şehri yeniden keşfetmeye karar verdik .
Bu keşifte ilk durağımız ise şehrin tarihi bölgelerini içeren tarihi yarımada olacak . Kişibaşı 1,75 TL 'ye aldığımız otobüs bileti ile Hareme geliyoruz . Anadolu yakasından Avrupa yakasına karayoluyla köprüleri kullanarak geçebileceğiniz gibi , Kadıköy ve Üsküdardan vapurla ve motorla , Haremden ise feribotla(arabalı vapurla) geçebiliyorsunuz . Bu gün biz arabalı vapuru kullanarak Haremden Eminönüne geçeceğiz .
Güneşli bir günde kızkulesini ve boğaz köprüsünü izleyerek karşıyakaya geçmek gerçekten güzel .
Diğer taraftan şehrin dörtbir yanına yayılmış irili ufaklı gökdelen görüntülü şekilsiz binaların görünüşü için aynı şeyi söylemek oldukça zor .
Arabalı vapurla yaklaşık 20 dakika sonra şehrin tarihi bölgelerinden Eminönüne ulaşıyor ve Tahtakale tarafına doğru yürüyoruz .Yol üzerinde boğaz turu yapan teknelerle karşılaşıyoruz .
Özel bir şirket 10 TL 'ye yaptığı boğaz turunda 2. Boğaz köprüsüne kadar 2 saatte götürüp getiriyor. Daha uzun bir tur isterseniz , şehir hatları vapurları boğazın 2 yakasındaki bir çok iskeleye uğrayarak 25 TL karşılığında 6 saatte Rumeli ve Anadolu kavağına kadar gidip dönüyor .
Karaköy altgeçidinden karşıya geçip Tahtakaleye doğru yürümeye devam ediyoruz .
Mısır çarşısının yanındaki ünlü peynirci ,
sakatatçı,
zeytinci ,
balıkçı ve baharatçıların yanından geçiyoruz.
Buradaki ünü tüm şehre yayılmış dükkanlarda kaliteli kahvaltılık ürünlerini bulabilirsiniz . Nereden mi biliyorum . Çünkü yıllar önce dedemin burada bir dükkanı vardı .
Biraz ilerideki Kurukahveci Mehmet Efendi mağazasında ise şehrin taze Türk kahvesini bulabilirsiniz ve bir özelliği önünde herzaman kuyruk olmasıdır .
Buradaki herbirinde farklı bir dünya olan ara sokaklar beni hep etkilemiştir . Bu sokaklarda kaybolmak çok hoşuma gider . Bakırcılar ,
süpürgeciler ,
uzakdoğudan gelen ürünler , nikah şekeri satan dükkanlar , giyim , çantacıların bulunduğu sokaklarda dolaşıyoruz . Saat 11 oldu .Biraz ilerdeki 1926 yılında kurulmuş Tarihi Kardeşler Börekçisindeki böreklerin hepsi satılmış . Bu dükkandaki görüntü beni etkiledi .
Sanırım kardeşler börek ve pidelerini sabah erken saatlerden itibaren satmış ve dinleniyorlardı .Biraz ilerde ise 48 yıllık tatlıcı Recep Usta içinde gözede hitap eden enfes tatlılar bulunan arabasını hazırlamış ve satışa başlamıştı .
Sokakların birindeki 1431 yılında yapılan Tarihi Sabuncu Handa esnaf birbiriyle sohbet ediyordu .
Yanımızdan geçen küfeci arkadaş ise aldıklarını taşıtacak müşteri arıyordu .
Ayakkabı boya malzemeleri satan bir dükkanın önünden geçtik . Yenicaminin yanındaki çay bahçesinde bir yorgunluk çayı içtik .
Buradaki cafeler turistik bir hale dönüşmüş olsada kuş ve hayvanların , çiçek ve bitkilerin satıldığı bu havayı solumak İstanbulu İstanbul yapan şeylerden biri . Yakınındaki çöplere rağmen Yenicaminin görüntüsü etkileyiciydi .
Büyük Postane sokağına girdiğimizde İş Bankasının müzesiyle karşılaştık ,
ücretsiz olan bu müzede İş Bankası tarihinde yer alan eşyalar sergileniyordu. Müzenin bir yerinde ise siyah beyaz televizyonda gösterilen 70 'li , 80 'li yılların banka reklamları ise tarihe farklı bir ışık tutuyordu .
Büyük postane sokağından çıkıp Hacı Bekir ve Hafız Mustafanın bulunduğu sokağa giriyoruz .
Bu tarihi ve ünlü tatlıcı ve şekerlemeciye bir uğramanızı tavsiye ederim . Burada yediğiniz enfes tatlı ve şekerler kadar İstanbulun tarihi mekanlarına tanıklık etmekte etkileyici . Üstelik satılan yiyeceklerin bazılarını hiçbiryerde göremeyebilirsiniz .
Karnımız acıktı . Çevrede bir çok yemek alternatifi bulunuyor .
İsterseniz porsiyonu 7,5 TL 'ye bir posiyon kanat ,
porsiyonu 12 TL 'ye bir porsiyon kokoreç , 2,5 TL' ye yarım ekmek ve tavuk döner , 4 TL 'ye yarım ekmek et döner veya ev yemekleri ,4 TL'ye kaşarlı ,kıymalı pide yiyebilirsiniz. Hepside güzel görünüyor .
Biz bu gün Eminönünde balık ekmek yiyeceğiz .
Tekrar mısır çarşısının kapısının önünden geçerek alt geçitten geçip tarihi balıkçıların bulunduğu sahile geliyoruz .
Galata köprüsünün altında da balık ekmek satılıyor biz bugün kayıklarda satış yapan balıkçılarda yiyeceğiz .
Burada tabureler değişmiş , eskiden hasırdı şimdi plastik ve ortam fazla turistik olmuş .
Manzaradan mı , balık ekmekten mi bilemem ama burası yinede güzel . Burada balık - ekmek 5 TL .
Yemekle birlikte 1,5 TL'ye karışık turşu suyu içiyoruz .
Yemek sonrası yanımızdaki Galata Köprüsünden Karaköye doğru ilerliyoruz .
O sırada bir balıkçı istavrit yakalıyor ve leğenin içine koyuyor . Köprü bitiminde solda ,
Eminönünde kayıkta balık satanların tam karşısındaki Karaköydeki balıkçılarda çeşit çeşit balıklar tezgahları süslüyor .
Burada 4 TL'ye balık ekmek satan yerler var porsiyonda veriyorlar .
Altgeçitten Kadıköy vapur iskelesinin bulunduğu tarafa geçiyor , Karaköy katlı otoparkına doğru yürüyoruz .
Buraya sahile cafeler açılmış ,
isterseniz sahildeki banklarda da oturup boğazı ve balık tutanları seyredebilirsiniz . İlerden sola dönünce Karaköy katlı otoparkının altındaki geçmişi 1920'lere dayanan Şarküterici Namlı Gurme Karaköy dükkanına giriyoruz .
Burada çok zengin bir şarküteri görüntüsüyle karşılaşıyor ve bir gün kesin burada yemek yiyelim diyoruz. Şarküteri içinde ve dışında masalar var ve istediğinizi seçip şık bir ortamda yiyebiliyorsunuz . Öğlen saati ve içerisi kalabalık .
Hemen yanındaki Karaköy Güllüoğlunda ise su böreği , kadayıf , baklava ne yerseniz yiyin size memnuniyet garantisi veriyoruz .
Galata köprüsünden tekrar geri dönerek Eminönü üzerinden Gülhane Parkına doğru ilerliyoruz .
Gülhane parkına doğru giden yol oldukça dinlendirici ve çok sayıda turist var . Şehrin ender nefes alınacak yerlerinden biri olan Gülhane Parkı çok sessiz ve güzel .
Birde yerlerdeki yapraklar olmasa daha hoş ve temiz görünecek . Pariste de her yerde park ve dökülen yapraklar vardı ve bunları basit süpürge benzeri aletlerle temizliyorlardı . Parkı boydan boya gezip uç taraftaki çay bahçesine geliyoruz .
Buradan İstanbul Boğazının en güzel manzaralarından birisini görebilirsiniz .
Topkapı Sarayı duvarlarını takip ederek Gülhane Parkından çıkıyor ve Sultanahmet Meydanına yöneliyoruz .
Burada 20 Euroya tarihi yarımadada istediğiniz yerde binip ineceğiniz hop on hop off adı verilen turistik tur otobüsleri yanısıra
Adalar hatta Bursa turları , Türk Gecesi , Dolmabahçe Sarayı Gezisi gibi çeşitli turlar bulunuyor .
Sultanahmet meydanında Atatürk ve Sabiha Gökçen havaalanlarına turistleri otellerinden alarak götüren servislerin satış noktasıda var .
Bölgeden Atatürk Havalimanına ulaşım fiyatı 5 , Sabiha Gökçen Havalimanına ise 10 Euro .
Daha sonra Sultanahmet Meydanında eskiden bir kilise olan Ayasofya Camii önündeki banklarda oturuyor ,
1,5 TL'ye aldığımız kağıt bardaklardaki çayımızı içerken Ayasofyanın eşsiz güzelliğini izliyoruz .
Sultanahmet meydanında biraz daha dolaştıktan sonra geriye dönüyoruz .
Bu keşifte ilk durağımız ise şehrin tarihi bölgelerini içeren tarihi yarımada olacak . Kişibaşı 1,75 TL 'ye aldığımız otobüs bileti ile Hareme geliyoruz . Anadolu yakasından Avrupa yakasına karayoluyla köprüleri kullanarak geçebileceğiniz gibi , Kadıköy ve Üsküdardan vapurla ve motorla , Haremden ise feribotla(arabalı vapurla) geçebiliyorsunuz . Bu gün biz arabalı vapuru kullanarak Haremden Eminönüne geçeceğiz .
Güneşli bir günde kızkulesini ve boğaz köprüsünü izleyerek karşıyakaya geçmek gerçekten güzel .
Diğer taraftan şehrin dörtbir yanına yayılmış irili ufaklı gökdelen görüntülü şekilsiz binaların görünüşü için aynı şeyi söylemek oldukça zor .
Arabalı vapurla yaklaşık 20 dakika sonra şehrin tarihi bölgelerinden Eminönüne ulaşıyor ve Tahtakale tarafına doğru yürüyoruz .Yol üzerinde boğaz turu yapan teknelerle karşılaşıyoruz .
Özel bir şirket 10 TL 'ye yaptığı boğaz turunda 2. Boğaz köprüsüne kadar 2 saatte götürüp getiriyor. Daha uzun bir tur isterseniz , şehir hatları vapurları boğazın 2 yakasındaki bir çok iskeleye uğrayarak 25 TL karşılığında 6 saatte Rumeli ve Anadolu kavağına kadar gidip dönüyor .
Karaköy altgeçidinden karşıya geçip Tahtakaleye doğru yürümeye devam ediyoruz .
Mısır çarşısının yanındaki ünlü peynirci ,
sakatatçı,
zeytinci ,
balıkçı ve baharatçıların yanından geçiyoruz.
Buradaki ünü tüm şehre yayılmış dükkanlarda kaliteli kahvaltılık ürünlerini bulabilirsiniz . Nereden mi biliyorum . Çünkü yıllar önce dedemin burada bir dükkanı vardı .
Biraz ilerideki Kurukahveci Mehmet Efendi mağazasında ise şehrin taze Türk kahvesini bulabilirsiniz ve bir özelliği önünde herzaman kuyruk olmasıdır .
Buradaki herbirinde farklı bir dünya olan ara sokaklar beni hep etkilemiştir . Bu sokaklarda kaybolmak çok hoşuma gider . Bakırcılar ,
süpürgeciler ,
uzakdoğudan gelen ürünler , nikah şekeri satan dükkanlar , giyim , çantacıların bulunduğu sokaklarda dolaşıyoruz . Saat 11 oldu .Biraz ilerdeki 1926 yılında kurulmuş Tarihi Kardeşler Börekçisindeki böreklerin hepsi satılmış . Bu dükkandaki görüntü beni etkiledi .
Sanırım kardeşler börek ve pidelerini sabah erken saatlerden itibaren satmış ve dinleniyorlardı .Biraz ilerde ise 48 yıllık tatlıcı Recep Usta içinde gözede hitap eden enfes tatlılar bulunan arabasını hazırlamış ve satışa başlamıştı .
Sokakların birindeki 1431 yılında yapılan Tarihi Sabuncu Handa esnaf birbiriyle sohbet ediyordu .
Yanımızdan geçen küfeci arkadaş ise aldıklarını taşıtacak müşteri arıyordu .
Ayakkabı boya malzemeleri satan bir dükkanın önünden geçtik . Yenicaminin yanındaki çay bahçesinde bir yorgunluk çayı içtik .
Buradaki cafeler turistik bir hale dönüşmüş olsada kuş ve hayvanların , çiçek ve bitkilerin satıldığı bu havayı solumak İstanbulu İstanbul yapan şeylerden biri . Yakınındaki çöplere rağmen Yenicaminin görüntüsü etkileyiciydi .
Büyük Postane sokağına girdiğimizde İş Bankasının müzesiyle karşılaştık ,
ücretsiz olan bu müzede İş Bankası tarihinde yer alan eşyalar sergileniyordu. Müzenin bir yerinde ise siyah beyaz televizyonda gösterilen 70 'li , 80 'li yılların banka reklamları ise tarihe farklı bir ışık tutuyordu .
Büyük postane sokağından çıkıp Hacı Bekir ve Hafız Mustafanın bulunduğu sokağa giriyoruz .
Bu tarihi ve ünlü tatlıcı ve şekerlemeciye bir uğramanızı tavsiye ederim . Burada yediğiniz enfes tatlı ve şekerler kadar İstanbulun tarihi mekanlarına tanıklık etmekte etkileyici . Üstelik satılan yiyeceklerin bazılarını hiçbiryerde göremeyebilirsiniz .
Karnımız acıktı . Çevrede bir çok yemek alternatifi bulunuyor .
İsterseniz porsiyonu 7,5 TL 'ye bir posiyon kanat ,
porsiyonu 12 TL 'ye bir porsiyon kokoreç , 2,5 TL' ye yarım ekmek ve tavuk döner , 4 TL 'ye yarım ekmek et döner veya ev yemekleri ,4 TL'ye kaşarlı ,kıymalı pide yiyebilirsiniz. Hepside güzel görünüyor .
Biz bu gün Eminönünde balık ekmek yiyeceğiz .
Tekrar mısır çarşısının kapısının önünden geçerek alt geçitten geçip tarihi balıkçıların bulunduğu sahile geliyoruz .
Galata köprüsünün altında da balık ekmek satılıyor biz bugün kayıklarda satış yapan balıkçılarda yiyeceğiz .
Burada tabureler değişmiş , eskiden hasırdı şimdi plastik ve ortam fazla turistik olmuş .
Manzaradan mı , balık ekmekten mi bilemem ama burası yinede güzel . Burada balık - ekmek 5 TL .
Yemekle birlikte 1,5 TL'ye karışık turşu suyu içiyoruz .
Yemek sonrası yanımızdaki Galata Köprüsünden Karaköye doğru ilerliyoruz .
O sırada bir balıkçı istavrit yakalıyor ve leğenin içine koyuyor . Köprü bitiminde solda ,
Eminönünde kayıkta balık satanların tam karşısındaki Karaköydeki balıkçılarda çeşit çeşit balıklar tezgahları süslüyor .
Burada 4 TL'ye balık ekmek satan yerler var porsiyonda veriyorlar .
Altgeçitten Kadıköy vapur iskelesinin bulunduğu tarafa geçiyor , Karaköy katlı otoparkına doğru yürüyoruz .
Buraya sahile cafeler açılmış ,
isterseniz sahildeki banklarda da oturup boğazı ve balık tutanları seyredebilirsiniz . İlerden sola dönünce Karaköy katlı otoparkının altındaki geçmişi 1920'lere dayanan Şarküterici Namlı Gurme Karaköy dükkanına giriyoruz .
Burada çok zengin bir şarküteri görüntüsüyle karşılaşıyor ve bir gün kesin burada yemek yiyelim diyoruz. Şarküteri içinde ve dışında masalar var ve istediğinizi seçip şık bir ortamda yiyebiliyorsunuz . Öğlen saati ve içerisi kalabalık .
Hemen yanındaki Karaköy Güllüoğlunda ise su böreği , kadayıf , baklava ne yerseniz yiyin size memnuniyet garantisi veriyoruz .
Galata köprüsünden tekrar geri dönerek Eminönü üzerinden Gülhane Parkına doğru ilerliyoruz .
Gülhane parkına doğru giden yol oldukça dinlendirici ve çok sayıda turist var . Şehrin ender nefes alınacak yerlerinden biri olan Gülhane Parkı çok sessiz ve güzel .
Birde yerlerdeki yapraklar olmasa daha hoş ve temiz görünecek . Pariste de her yerde park ve dökülen yapraklar vardı ve bunları basit süpürge benzeri aletlerle temizliyorlardı . Parkı boydan boya gezip uç taraftaki çay bahçesine geliyoruz .
Buradan İstanbul Boğazının en güzel manzaralarından birisini görebilirsiniz .
Topkapı Sarayı duvarlarını takip ederek Gülhane Parkından çıkıyor ve Sultanahmet Meydanına yöneliyoruz .
Burada 20 Euroya tarihi yarımadada istediğiniz yerde binip ineceğiniz hop on hop off adı verilen turistik tur otobüsleri yanısıra
Adalar hatta Bursa turları , Türk Gecesi , Dolmabahçe Sarayı Gezisi gibi çeşitli turlar bulunuyor .
Sultanahmet meydanında Atatürk ve Sabiha Gökçen havaalanlarına turistleri otellerinden alarak götüren servislerin satış noktasıda var .
Bölgeden Atatürk Havalimanına ulaşım fiyatı 5 , Sabiha Gökçen Havalimanına ise 10 Euro .
Daha sonra Sultanahmet Meydanında eskiden bir kilise olan Ayasofya Camii önündeki banklarda oturuyor ,
1,5 TL'ye aldığımız kağıt bardaklardaki çayımızı içerken Ayasofyanın eşsiz güzelliğini izliyoruz .
Sultanahmet meydanında biraz daha dolaştıktan sonra geriye dönüyoruz .
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)