Bugün Berlin'e gitmek için kahvaltı sonrası taksiyle tren istasyonuna gitmek için yola çıkıyor,yol üzerinde 1996 yılında bitirilen Prag'ın sembollerinden Dans Eden Bina'nın önünden geçiyoruz.
Prag Tren istasyonu oldukça büyük olduğundan hangi trene nereden binileceğini anlamak için biraz erken gelmemiz iyi oluyor.Bu arada Arjantinli bir kız da yanımıza gelip bize Berlin treninin nereden kalktığını soruyor.
Tren'in hangi perona geleceğini görünce bizi takip etmesini söylüyoruz.Prag Berlin arasında 4,5 saatlik yolculuk için yerimizi bulup yerleştikten sonra elimizde biraz Çek Korunası kaldığından trenin restoranında bu paraları harcamak istiyoruz.
Tren restoranları bana ilginç geliyor.Kahve ve kek siparişi veriyoruz.
Eşsiz tablolara eşdeğer manzaralı yerlerden geçtikten sonra Almanya'ya giriyoruz.
Almanya tarafına geçince trende disiplin ve ciddiyet artıyor.Tren koridorlarında yürürken Heidi dizisindeki Madam Rottenmeier tipli bir konduktör sert bir şekilde tren içinde nereye gittiğimizi soruyor ve biletleri istiyor.
Biz biletlerimizi oturduğumuz kompartımanda bıraktığımızdan istersen gidip alalım diyoruz.Fakat Madam Rottenmeier yumuşuyor ve geçin diyor. Berlin de yaz da olsa yağmurlu ve serin bir hava bizi karşılıyor.
İstasyondan çıkıp taksiyle otelimize gidiyoruz.Biz yurt dışında daha önce kazık yeme tecrübesine sahip olduğumuzdan taksiye binince navigasyonu açıp taksicinin yolu uzatıp uzatmadığını kontrol ediyoruz.Prag ve Berlin'de bu konuda sorun yaşamadık.(Daha önce Lizbon'da bu konuda sorun yaşamış ve 9 Euro'luk havaalanı - Saldanha mesafesi için sabahın 3'ünde 24 Euro ödemek zorunda kalmıştık) Booking'den ayarladığımız otel dar merdiven ile çıkılsa da geniş odalı ve çok merkezi konumdaydı.
Günboyu ücretsiz Naneli su,çay kahve ikramı bulunuyor. Berlin metrosunda bilet otomatlarında Türkçe menü bulunması dikkatimizi çekiyor.
Metroyla Spree nehri kenarına geliyoruz.Burası hareketli bir bölge.
Çevresinde cafe,restoranlar , müzeler bulunuyor.Karnımız acıktığından önce bir restoran'da yemek yiyoruz. Yemek olarak Patatesli Tavuk But ,
Bir Çeşit Köfte ,
Bir Çeşit Mini Hamburger ,
içecek olarak siyah ve klasik bira siparişi veriyoruz.
Prag ile Berlin arasında yemek fiyatlarında en az % 30'luk fark dikkat çekiyor.Yemek sonrası Spree nehrinde tekne turu yapıyoruz.
Hava kapalı olsa da Berlinde tekne turu oldukça keyifli.Daha sonra metroyla Berlin duvarına gitmeye karar veriyoruz. Berlin duvarı ilginç ve etkileyici.İnsanı düşündürüyor.
Akşam yemeği için ne yapalım diye düşünürken metroyla Kreuzberg Türk Mahallesine gitmeye karar veriyoruz.Trende yerde kitap okuyan çocuklar çok ilginçti.
Metro'dan inince bir parkta mangal yapıldığını görünce mahalleye geldiğimizi anlıyoruz.
Yalnız bu bölge nedense bize çok güvenli gelmiyor.Bölge'ye çok sayıda turist de geliyor.Hangi restoran'a girelim derken merkezde köşedeki en kalabalık olan kebapçıyı tercih ediyoruz.
Dışarıda bir masaya oturuyoruz.Garson telefonu yol tarafına koyduğumuzu görünce uyarıyor ve oraya koymayın diyor. Fiyatlar Berlin geneline göre de o kadar yüksek ki bir Adana kebap 14 Euro'dan başlıyor.Fakat yemekler , özellikle Beyti'si gerçekten güzeldi.
Menü'de çayın 1 Euro olduğunu görünce garson'a kebapçı'da çay parayla olur mu ? Çok ayıp deyince bizden çay parası almıyorlar.Yemek sonrası çevreyi dolaşıp metroyla otelimize dönüyoruz.
Sabah erkenden kalkıp şehrin sokaklarını geziyorum.Bu tarihi şehir bana sıcak ve etkileyici geldi.Bira'nın başkentlerinden biri olan bu şehirde ki festivalde Türk birasının da olması gurur verici.
Sabah gezintisinde yerel bir restoran'da keşfediyorum, akşam yemeğe buraya geleceğiz.Otel'in kahvaltısı bayağı zengin.
Özellikle üzerine kuru üzüm konarak yenen buğday püresini beğendim.Kahvaltı sonrası otelimize çok yakın konumdaki füniküler'i kullanarak Petrin tepesine çıkıyoruz.
Yemyeşil bir park içinde Petrin Gözlem Kulesi,Aynalı Labirent de bulunmakta.
Tepe'nin diğer tarafında ünlü ve eşsiz şehir manzaralı Nebozizek restoran'ı görünce sıcak havada bir şeyler içmek için içeriye giriyoruz.Yemyeşil sakin ortamda manzarayı izlerken insana sanki zaman durmuş gibi geliyor.
Dönüşte diğer yönden tepeye çıkan insan kuyruğuyla karşılaşıyoruz.Kuyruğun sonu görünmüyor.
Yürüyerek aşağıya inip herhangi bir yerel pub'da hamburger yiyoruz.
Sonra bir Tram'a binip nehir kenarındaki Vyton 'a gelip bir tekne restoran'da etrafı izleyip bir şeyler içiyor, sonrasında yakındaki Wysehrad Tepesine çıkıp parkı geziyor ,eşsiz Prag manzarasını izliyoruz.
Otele dönüp biraz dinlendikten sonra Zizkov bölgesindeki U Sadu isimli restoran'a gidiyoruz.
Burasını sabah yürüyüşü yaparken keşfetmiştim.Dışarıdan girişi pek belli olmayan, akşamları kalabalıktan yer bulması zor bir yer.
Biraz bekleyip bir masaya oturduk.Siyah birası çok güzeldi.Yemek olarak çorba
sonrası tavşan yedik. Trip Advisor'da 4 puanda olan bu restoranın porsiyonları büyük Yemekleri lezzetliydi.
Garson da 3-5 kelime Türkçe biliyordu.Yemek sonrası yakındaki otelimize gidip uyuduk.
Bu tatilimizde Çek Cumhuriyetinde Prag ve Karlovy Vary , Almanya'da Berlin,Greiz,Dresden,Nürnberg,Avusturya'da Viyana Şehirlerine Uçak,tren ve otobüs kullanarak bir gezi yapacağız.
Sabiha Gökçen havaalanından 2 saat 40 dakika sürede Çek Cumhuriyetinin Başkenti Prag'a ulaşıyoruz.
Havaalanı servis otobüsü şehir merkezinde bulunan tren istasyonunda bizi bırakıyor.Tanımadığımız bir şehirde taksicilerin kazıklama ihtimaline karşı temkinli yaklaşıyoruz.Bir bayan taksiciye otele kaç paraya gideceğini soruyor ve taksimetre ne yazarsa cevabını alınca zaten uzak olmadığımızdan biniyoruz.Navigasyon kullandığımızdan taksilerin yolu uzatma şansı pek bulunmuyor.Fakat bayan taksici o kadar ciddi ve disiplinli ki bizi kendisine hayran bırakıyor.Navigasyonunu açıp en kestirme yoldan bizi otelimize götürüyor.
Açıkçası ben şimdiye kadar bu kadar mükemmel bulduğum bir taksici görmedim.Turistik bölgeye yakın fakat içinde olmayan ,daha fazla yerel halkın yaşadığı otelimize yerleşiyor, sonra şehri tanımak için kendimizi dışarıya atıyoruz.Çeklerin para birimi Koruna olduğundan kazıklanma olasılığı olan para bozma konusunda temkinli davrandığımızı düşünüyor otelde 1 Euro=23 Koruna'dan paramızı bozmuyoruz.
Şehir merkezinde bir döviz bürosunda 1 Euro = 25 Koruna yazıyor.Bizde bu fiyata bozdurduğumuzu sanıp Euro'muzu veriyoruz.Döviz bürosu dolandırıcı çıkıyor.Çünkü fiyat tablosunda bizim baktığımız bölümde bu kur yazsa da altına karınca harfleriyle 1.000 Euro üzeri içindir yazmış.Bizim paramızı 1 Euro= 20 Koruna'dan bozmuş.İtiraz etsekte imza aldığından sonuç alamıyoruz.Bir başkası da bürodaki adamla bayağı tartışıyor fakat sonuç alamıyor.Önerimiz döviz bürosunda bozacağınız rakamın kaç paraya denk geldiğini hesap makinesi ile hesaplatıp size gösterilmesini sağlayın.Bu güzel şehirdeki tatsız başlangıçtan sonra Vitava nehrinin üzerindeki köprüden geçip
tekne turlarına bakıyor ve old town'a geliyoruz.
Prag eski şehir meydanı tarihi,düzenli ve etkileyici görünüyor.Yaz olduğu için çok kalabalık.Bu meydan'da dünyanın en eski 3. çalışır saat kulesi Orloj diğer adıyla Astronomik saat kulesi bulunuyor.
Bu arada meydanda 1 Euroyu 25 Koruna'ya bozan gerçek döviz büroları olduğunu görsekte moralimizi bozmamaya çalışıyoruz.Karnımız acıktığından bir restoran bulup oturuyor,
bol sebzeli Bramboracka
ve kremalı Çorba ,
yerel tavşan etli yemek ,
adını anlayamadığım yerel bir yemek
ve siyah bira siparişi veriyoruz.Bu ülkede tavşan etli yemekleri gerçekten güzel yapıyorlar.Siyah biraları ise şu ana kadar içtiğimiz biraların en iyisiydi.
Yemek sonrası toplu taşım kartının nerelerde nasıl kullanıldığını araştırıp biraz dolaştıktan
sonra otelimize dönüyoruz.
Sabah kahvaltısını bu tatilimizin diğer günleri gibi yerel bir restoran'da yapıyor,
metroyla Gaudi'nin 2026 yılında tamamlanması beklenen eseri Sagrada Familia Katedraline gidiyoruz.Metro'dan çıkınca katedral sizi karşılıyor.
Bu yapının bir insanı etkilememesi imkansız gibi görünüyor.Kış olduğundan içeri girmekte fazla kuyruk beklemiyor , 17 Euro 'ya biletimizi alıp içeri giriyoruz.Bu yapıda herkes etkileyici farklı şeyler bulabilir.Beni en çok etkileyen müthiş matematik hesabıyla vitraylar aracılığı ile sergilenen ışık oyunları oluyor.
Öyle bir yapı ki güneş ışığıyla renkler disko ışıkları gibi değişiyor. Katedralden ayrılıp metroyla Passaig de Gracia caddesindeki Gaudi'nin bir diğer eseri Casa Mila 'ya ,
sonra bir kaç yüz metre aşağıdaki Casa Battlo 'yu izledikten
sonra cadde üzerinde cafe'lerin birinde oturup dinleniyoruz.
Pasta ve rose şarap siparişi veriyoruz.Rose şarap burada bu şehirde güzel ve populer.
Daha sonra yürüyerek Mercat de La Boqueria pazar yerine geliyoruz.Bu ünlü ve en turistik pazar yeri çok kalabalık.
Yemek yiyecek istediğimiz gibi boş bir yer bulamayınca yine buradaki Organic isimli ayaküstü restoran'dan Hint yemeği alıp
herkes gibi arkadaki parktaki banklara oturup yiyoruz.
Yemek sonrası La Rambla ve yan caddesinde dolaşıp
sonra metroyla Plaza de Espana 'ya geliyoruz.
Bu bölgede Venedik kuleleri ,fuar alanı yanı sıra müzeler de bulunuyor.Biz eski boğa güreşi arenası , şimdiki alışveriş merkezine gidiyoruz.Burada bir konser olacağı bilgisini almıştık fakat kışın olmadığını öğrenince önce 1 € ödeyerek asansörle alışveriş merkezinin tepesine çıkıyoruz.Buradan şehir kuşbakışı çok güzel görünüyor.
Çok sayıda lüks sayılabilecek restoran'da var.Fakat fiyatlar şehir merkezindekilerden pek farklı değil.Daire şeklindeki bu katı turlayıp içeriye giriyoruz.Birazdolaşıp alt kattaki bar'da oturup rose şarap siparişi veriyoruz.
Yiyecek alışverişi için Barselona oldukça pahalı, burada ayrıca büyük bir gıda marketi bulunuyor.Daha sonra La Rambla'ya dönüp akşam yemeğini ara Carrer Del Carme, 7'de yiyoruz
.Burada değişik biralar da bulunuyor. Ben tavşan siparişi veriyorum.
Oldukça güzeldi.Yemek sonrası otelimize gidip uyuyoruz.Sabah kahvaltımızı La Rambla'nın ara sokaklarında ,Carrer de Santa Anna 19 'da ki El mos cafede yapıyoruz.
Sonrasında Eurobus otobüsümüze binip
Türkiye'ye dönmek üzere hava alanına gidiyoruz.