İzmir Neden Güzel Bir Şehir

Bana sorarsanız İzmir gerçekten dünyanın en güzel şehirlerinden birisi . Bu soruyu şimdi kendime soruyorum .

İzmir neden güzel ?

Şehir konum olarak güzel bir yere kurulmuş .

Tarihiyle dost bir şehir , eski binalar restore edilip korunmuş .

Dörtbir yanında 1 saat içinde ulaşabileceğiniz gezilecek çok yer var .

Sürücüler trafikte kırmızı ışıkta duruyor ve yaya geçidi olmasa bile yayalara yol veriyor .

Şehrin çok sayıda geniş cadde ve meydanı var , geniş cadde ve meydanlarda insanlar nefes alıyor .

İnsanları iyi ve yardımsever .

Her tarafın yemyeşil olması ve heryerdeki palmiyeler şehre farklı bir hava veriyor .

Hayvan dostu bir şehir , bir çok yerde sokak hayvanları için su kapları bulunuyor .

Bölgeye özel yemek alternatifleri fazla .

Alternatiflerine göre pahalı bir şehir değil . Bu durum gezerken rahatlık sağlıyor .

Şehri yaya olarak gezerken toplu taşım alternatifleri hızlı hareket etmeyi sağlayarak kısa sürede daha fazla yere gitmeye olanak veriyor.

5.Gün İzmirde Kemeraltı , Bornova , Alsancak Ve Konağı Gezeceğiz

Sabah arabayı teslim etmeye gidiyoruz. Yoldaki evlere asılmış Türk bayrakları çok hoş görünüyor . Bayram olmasa da İzmirde nereye giderseniz gidin heryer bayraklarla süslenmiş . Arabayı bırakınca Alsancaktaki Kahve Diyarına kahvaltıya gidiyoruz. Burada 9.90 TL 'ye serpme kahvaltı promosyonu var . Denize sıfır bir yerde oldukça zengin bir kahvaltı tabağı ve sınırsız çay . Kahvaltıdaki bal olağanüstü güzel . Kahvaltı ederken balık ve martılara ekmek atıyoruz . Ekmek parçaları kefaller ve martılar arasında paylaşılıyor .Burada servis iyi ,ortam çok güzel . Bu fiyata bu güzel ortamı sunduğu için Kahve Diyarına teşekkür edip biraz Konakta dolaşıyoruz .

Kemeraltınamı gidelim derken eşime hadi sana Bornovada bir kahve ısmarlayayım diyorum ve metroya atlayıp Bornovaya gidiyoruz .Bornovada Ege üniversitesinde ağaçlar arasında tarihi bir binada güzel bir cafe var . Daha önce bir arkadaşım götürmüştü . Cafeyi kolayca buluyoruz fakat bu gün kapalıymış . İzmire gezmeye gelirseniz bu cafeyi tavsiye ederim . Ağaçlar arasında uygun fiyatlı ,şık bir ortam . Yemyeşil bahçede biraz dolaşıp metroyla Konağa geri dönüyoruz . Metro İzmirde büyük bir kolaylık sağlamış . Konak - Bornova arası 20 dakika sürüyor .

Konağa geldiğimizde henüz kahve içememiştik . Kemeraltına doğru giderken taze sıkılmış meyve suyu dükkanlarını görünce durmadan edemiyor ve bardağı 1 TL' ye Karadut , bögürtlen ,çilek ,nar suyu karışımı harika bir meyve kokteyli içiyoruz . Kemeraltı çok hareketli ve ne ararsanız bulabileceğiniz bir yer . Binalar oldukça tarihi görünüyor . İstanbulda Mahmutpaşayı andırıyor . Sokaklarda dolaşıyoruz . külahı 1 TL 'ye dağ çileği alıp yiyoruz . Bir yerde macuncunun rengarenk tablası bizi çağırsada öğle yemeğinde enginarlı pizzayı denemek için Venedik Pizzaya gideceğiz .

Fakat öncesinde Kemeraltı girişinde ,belki de şu an Türkiye 'de tek Kasato isimli dondurmayı yapan pastaneye uğruyoruz.
Bu tatlıyı İstanbul da Bahar pastanesinde bir ara görmüştüm fakat son gittiğimde orası da yapmıyordu . İzmir dışında bir yerde yapıldığını duyarsanız bana bildirirseniz sevinir , peşinden gerekirse başka  şehre de gidebilirim .
Kemeraltındaki Kapalıçarşıya da bir uğrayıp pizzacıya gidiyoruz .
İzmirde pizza yemek çok cazip olmasada Venedik Pizzada enginarlı pizza yemek ilginç geldi . Buranın kabak ve enginarlı yanısıra mantar ve enginarlı pizzasını çok beğendik . Enginarlar bu mevsimde konserve olmasa eşsiz bir pizza olurdu . Mevsim gereği yapacak bir şey yok sanırım .

Birazda Mithatpaşa caddesinde dolaştıktan sonra dönüp eşyalarımızı hazırlıyoruz . Çünkü akşam bu güzel şehirden ne yazıkki ayrılıyoruz .Bu tatil planımızda olsada Ödemişe gidemedik , Urlayı gündüz göremedik .

Hoşçakal Güzel İzmir , en kısa sürede tekrar görüşmek dileğiyle .

Kartepe - Yuvacık - Sapanca Tatiline Nasıl Karar Verdik

Sapancaya daha önce günübirlik turlar yapmıştık . Kartepede sonbaharda güzel bir otelin uygun fiyatlı olduğunu görünce seyahate karar verdik . Bu tatilimizde Yuvacık Barajı , Sapanca , Maşukiye , Kırkpınar ve Kartepe'ye uğradık .

1. Gün Önce Yuvacık 'a Gidiyoruz .

Sabah saat 7 gibi yola çıktık ve ilk durağımız olan Yuvacık barajı bölgesine 1,5 saat sonra ulaştık . Bölgeyi bir arkadaşımızdan duymuştuk ve çok beğendik .

Baraja geldiğimizde saat sabah 8.30 ve çalışanlar kahvaltı ediyordu . Nerede kahvaltı edebileceğimizi sorduğumuzda Karaaslan Tesislerini önerdiler . Bir kaç km. sonra oraya ulaştık . 100 metre kadar bir uzunluğa sahip toprak bir yoldan aşağı inince doğal güzellikler içinde bir köyle karşılaştık . Gördüğümüz bir genç bizi kahvaltı için 2. katta heryanı ahşap ısıtılmış sıcak bir odaya aldı . Ortam doğal ve güzeldi . Burada isterseniz atv 'ye binip rehber eşliğinde ormanda gezebiliyor , paintball oynayabiliyor , yürüyüş parkurunda dolaşabiliyor ve otelde konaklayabiliyorsunuz . Oda kahvaltı , yarım ve tam pansiyon konaklama sırasıyla 70,80,90 TL . Ortam çok doğal , işletme ise oldukça profesyonel görünüyor . Biz oradayken atv ve paintball için bir kaç otobüs geldi . Çoğu yöresel ürünlerden hazırlanmış , çok çeşitli olmasa da kendisini özel hissettiren kahvaltı için kişi başı 15 TL ödedik . Yürüyüş yolunda yürüdük ve Sapancaya gitmek üzere yola çıktık . Yolda Başiskeleden geçerken Oya Başar ve Levent Kırca 'nın yaptırdığı ilköğretim okulunu görebilirsiniz .

Sapanca Sahilindeyiz .

Sapanca gölü kıyısında canımız kahve içmek isteyince gözümüze ilk ilişen cafe restorana girdik . Manzara güzel , yalnız makine kahvesi kötüydü . Üstelik 1 kahve için ödediğimiz 6 TL , bu hizmet , kalite ve ortamın bize göre karşılığı değildi . Böyle bir fiyata İstanbulda boğazda lüks bir yerde bile kahve yoktu . Biraz dolaştık . Yürürken gördüğümüz göl kenarındaki güzel başka bir restoran - cafede kahvenin 3 TL olduğunu öğrendik .

Sapanca 'dan ayrıldıktan sonra Kartepeye doğru yola koyulduk . Dağa çıkarken yol üstünde güzel manzaralı restoranlar vardı . Bu restoranlarda da yörenin klasik balığı alabalık olsada biz dere kenarı bir yer olsun diye Maşukiyeye girdik .

Daha önce yazın orada güzel bir restorana gitmiştik . Bu kez gittiğiz yer salaş bir meyhanenin ötesiydi . Kiremitteki alabalığın yarısı pişmiş yarısı çiğdi . Kimseye bir şey anlatabilecek bir ortam göremedik . İki balık , bir salata ve bir biraya 40 TL ödeyerek çıktık . Bu tatilde şu ana kadar Yuvacık dışında her yerden keyifsiz ayrılmıştık . Bazen böyle şeyler olur , insanlar turizmi henüz yeterince anlayamamış diye düşündük ve bir daha buralara gelirsek fiyatlı menü yoksa fiyat sormadan su dahi içmemeye karar verdik .Bölgenin doğal güzellikleri ise her yerde harikaydı .

Kartepeye Çıkıyoruz

Kartepeye ulaşmak için 18 km. kadar dağa tırmanmanız gerekiyor . Yolda bir restoranda kuyu kebabı yapıyorlar . Manzarayı seyrediyoruz , kuyudaki kebabın porsiyonu 30 TL imiş , alabalık ise 10 TL . Eşim sen diğer yeri tercih ettin , bak buranın manzarası hem daha güzel , fiyatlarıda daha ucuz diye takılıyor . Soldaki resimdeki kuyu kebabı güzel görünüyor . Yol üzerinde 7 - 8 tane manzaralı cafe - restoran var . Fakat dönüşte konuştuğumuz köylüler yol üstünde olmayan restoranlardan bahsetsede biz göremedik .

Tepeye 5 - 6 km . kala sis bastırıyor ve göz gözü görmüyor . Yol düzgün , fakat güneş enerjili ikaz lambalarının çoğu güneş olmadığı için çalışmıyor . Otel bölgesine gelsekte sisten oteli göremiyoruz . Birisine soruyoruz ve aslında otele geldiğimizi öğreniyoruz .

Odamıza yerleştikten sonra biraz uyuyoruz . Öğleyin yarı çiğ balık nedeniyle aç kaldığımız için acıkıyoruz ve 5 çayı yardımımıza yetişiyor . Oteli tanıma , tavla oynama derken akşam oluyor . Umarız yarın sis dağılır ve Kartepeyi gezebiliriz .

2.Gün Kartepeyi Dolaşıyoruz

Bu gün uyanır uyanmaz pencereden dışarıya bakıyor ve sisin henüz geçmediğini görüyoruz . Kahvaltı sonrasında sis bir anda kayboluyor ve bu sayede çevreyi tanıma fırsatı buluyoruz . Yoksa otelin dıştan görünüşünü bile ancak resimlerde görebilecektik .

Henüz kar yağmadığından otel kalabalık olsa da çevre çok kalabalık görünmüyor . Bu arada çalışanlardan kayak yapabilmek için en az 1 metrelik kar olması gerektiğini ve geçen yıl 97 gün kayak yapılabildiğini öğreniyoruz .

Burada zorluk derecesi farklı bir çok kayak pisti var . Kar olmasa da sonbaharda ağaçların değişik renk tonlarındaki görüntüsü etkileyici bir görsel ziyafet sunuyor .

Biraz ormanı keşfediyoruz . Ortam ıssız , sakin , dinlendirici ve her şey çok güzel . Otelin karşısındaki dağ evinde tanesi 3 TL 'den makinede değil cezvede yapılmış Türk kahvesi içiyoruz .

Teleferikle zirveye çıkmayı düşünsekte yukarıda biraz sis görünüyor . Teleferiğin öğleyin saat 1 gibi açılacağı söyleniyor . Öğle yemeğindeyken aniden sis bastırıyor .

Bu arada Kartepedeki otelin yemekleri gerçekten çok güzel . Açık büfede böyle bir lezzeti yakalayabildikleri için kendilerini tebrik ediyoruz . Biz otelden gerek servis ve hizmet , gerekse yemekler açısından çok memnun kaldık .

Sis geçmeyince otelden ayrılıp Sapancaya doğru ilerliyoruz . Yol üzerinde bir yerde manzarayı izlemek için duruyoruz . Tahta bankta ailesiyle oturan 10 - 12 yaşlarında bir çocuk bize gülümsüyor ve selam veriyor . Bizde selam verip aileyle konuşmaya başlıyoruz . Bu sevimli aile Filistinliymiş ama Arabistanda yaşıyorlarmış . Ailenin beyi mühendis gibi görünüyor ve iyi ingilizce konuşuyor . Ülkemizi çok beğendiklerini söyleyip bizi orada çay içmeye davet ediyorlar . Onları tanımak güzel fakat bizim süremiz kısa ve yeni yerler görmek istiyoruz ve teşekkür edip ayrılıyoruz . Tekrar Sapanca kıyısına gitmek içimizden gelmiyor . Bir tabela görüp giriyoruz ve bir doğa tahribi ile karşılaşıyoruz . Bu kadar güzel bir yere insan neden bunu yapar anlamak zor .

Oradan ayrıldıktan sonra yolda gördüğümüz birisi aşağıdaki iki resimde görülen Zeliş çiftliğini tavsiye ediyor . Çiftlik bir kaç km . yukarıdaymış fakat gittiğimize deyiyor . Doğal bir ortam içinde güzel bir manzara , kaliteli ve şık bir aile işletmesi ile karşılaşıyoruz . Tepeden Sapanca gölünün manzarası güzel . Burası bir butik otel ve 2 kişi yarım pansiyon günlük 250 TL imiş . Açık büfe kahvaltıya giderseniz ise kişi başı 25 TL . Zeliş çiftliğinde çay içiyoruz ve ısrarlarımıza rağmen bir ücret almıyorlar , misafirperverlikleri için teşekkür edip ayrılıyor ve geri dönüyoruz .

Ege Adalarına Gitmeye Nasıl Karar Verdik

Bir kaç yıl önce çıktığımız ailemin doğup büyüdüğü yer olan Rodos tatilinde adayı bir baştan diğer başa gezmiş ve çok beğenmiştik .

Gemiyle Ege Adaları Turunu görünce egenin diğer bazı adaları hakkında da bilgi sahibi olmak istedik . Gemiyle uzun süreli seyahate en son ortaokuldayken çıkmış İstanbuldan Güzel Hopaya kadar Karadeniz Turu yapmıştık . Yıllar geçti ve hatırladığım kadarıyla çok eğlenceliydi .

Mykonos , Santorini , Rodos , Girit ve Atina'yı kapsayan 1 haftalık tatilimizin eğlenceli geçeceğini umuyorum .