Bu gün kahvaltı sonrası benim çok beğendiğim Marsilya 'dan ayrılıp trenle Nice şehrine geçeceğiz.
Şehirden ayrılırken Marsilya 'yı neden sevdim diye düşünürken şehrin sahil plajlarının , Kuzey afrika - avrupa kültür karışımının , bol ağaçlı geniş caddelerinin , otobüsle her yere kolay ulaşımın , otomobil lastikli metrosunun , enfes deniz ürünlerinin , şehrin insana verdiği rahatlığın etkileyici olduğunu farkettim.
Tren istasyonuna gelip birbirinden güzel koylardan ,
sahil kasabalarından geçiyor
Fransa 'nın Nice şehrine ulaşıyoruz.
Otelimiz tren istasyonunun çok yakınında olduğundan 10 dakikada yürüyerek gidiyor , odamız henüz hazır olmadığından eşyalarımızı bırakıp kendimizi dışarıya atıyoruz. Tarihi Eze köyüne gitmek için önce trenle otobüs durağına gidiyor ,
güneşin altında yaklaşık bir saat bekledikten sonra en ucuz ulaşım aracı olan belediye otobüsüne binip
eşsiz manzaralar eşliğinde Eze 'ye doğru yol alıyoruz.
Eze 'ye gelince köşedeki marketten atıştırmalık bir şeyler alıyoruz.
Tarihi milattan önce 2000 yıllarına dayana köy Romalılar tarafından kurulmuş ,
günümüzde Kartal Yuvası olarak adlandırılıyor.
Tarihi ve tertemiz dar sokakları , dik yokuşları ,
şık dükkanları , harika bahçeleri ile burası Nice 'e geldiğinizde görülmesi gereken yerlerden birisi.
Yalnız çok yokuşlu olduğundan sıcak havada dolaşmak pek de kolay olmuyor. Tepeden inerken bir çeşmeden su içip otobüsle dönüyoruz.
Nice gelince mayolarımız yanımızda olduğundan büyük plaja gidiyor ve yüzerken şehri seyrediyoruz.
Plaj çok kalabalık görünüyor .Plajdan çıkınca sahilin bir arka sokağındaki cafelerin birinde oturup kahve içiyoruz.
Bu gün bayağı yorulduk ve açız .Önce otele gidip üstümüzü değiştiriyor .
Sonra yat limanında bize çok övülen arkadaşlarımızın daha önce gittiği deniz kenarındaki restoranı bulmak için trenle tekrar sahile dönüyoruz.
Çok fazla aramadan restoranı bulup oturuyoruz.
Bu restoranda bir garson ve bir de sahibi gibi bir adam görüyoruz.
Görüntü sıradan deniz kenarı bir restoran gibi olsa da
yemekler ve şarap gerçekten olağanüstü ve gurme restoranlara taş çıkartacak nitelikte . Bizimkiler inanılmaz lezzette balık çorbası (12 Euro) ,
biftek (18 Euro ) gibi şeyler yese de
ben 21 Euro 'luk bir fix menü seçiyorum. Ordövr tabağı sonrası
ana yemek olarak sipariş verirken ne olduğunu bilmeden Somon Tartar 'ı seçiyorum. Bir pasta görünümündeki Somon Tartar geldiğinde önce nasıl bir şey olduğunu anlamaya çalışıyor sonra tadına bakıyorum . Somon Tartar ince kıyılmış , karabiber ve ince kıyılmış sebzelerle karıştırılmış ince kıyım çiğ somon balığından yapılmış .Normal de böyle bir şeyi yemeyi hiç bir zaman düşünmeyecek olsam da o kadar lezzetli ki , inanılmaz derecede güzel .
Sonrasında bir çeşit trimisu yiyoruz.
Bir kadeh şarap ve soda içtiğimiz bu 3 kişilik yemeğe toplam 100 Euro ödüyoruz. Yemek sonrası yürüyerek Nice 'in büyük sahiline geliyor , dondurma yiyen , dolaşan
veya sahilde kumsalda oturan ,
denize giren insanlarla karşılaşıyoruz. Gece plaj çok kalabalık görünüyor.
Böyle bir görüntüyü Hatay Samandağ'ın Çevlik plajında daha önce gördüğümden bana pek yabancı gelmese de Nice 'de böyle bir şey pek aklıma gelmezdi. Burasının ortamı bence güzel ve samimi . İnsanlar yemek sonrası burada yürüyüş yapıyor. Biz de sahildeki uzun Kordonboyunda uzun bir yürüyüş yapıyor , plajdaki barlara bakıyoruz.
Bu gün çok yorulduk . Arka sokaktaki meydandan geçiyor
ve trenle otelimize dönüyoruz.
Roma Antakya Rio MALI Tokyo Gökçeada Budva AVRUPA Kho Samui KEŞFEDİLMEMİŞ YERLER Santiago G.AMERİKA Amsterdam Londra NEPAL Hopa Moskova AVUSTRAlYA Pekin K.AMERIKA Kars NewYork Rodos Bali KEŞFEDİLMEMİŞ TATİLLER Melbourne AFRIKA Katmandu Santiago HINDISTAN Maca Pichu Sao Paulo Izmir Utrecht St.Petersburg Antalya Shangai Baku Askabat Caracas Lima Split Montreal Artvin Budapeste Bruksel Nairobi KUBA San Diego Sidney
Bu gün St.Tropez , Cannes ve Monte Carlo'yu Gezeceğiz.
Sabah erkenden kalkıp sahile aracımızı kiralayacağımız sahile yakın rent a car ofisine gidiyoruz.
Bu gün o kadar çok yer gezeceğiz ki günü nasıl bitireceğimizi oldukça merak ediyorum. Aracımızı kiraladıktan sonra köşedeki enfes pasta börekler satan pastaneden bir şeyler alıyoruz.
Bu pastaneyi kalabalık gördüğümüz için tercih ettik .
Sunum güzel , yiyecekler lezzetli .
Sabah önce St. Tropez tarafına gideceğiz. Yol üzerinde Grimaud 'da durup denize giriyoruz. Burada aynı zamanda Gökçeada 'daki Yıldız Koyu gibi Sualtı Milli Parkı bulunuyor.
Suyun altını görmek için ben şnorkelle dalıyorum. Bir de ne göreyim . Suyun altında ilk görüşte tanımlayamadığım bir yaratık gerçekten koşuyor. Suyun yüzeyine çıkıp sonra tekrar dalıyorum ve yine aynı manzaranın devamını görüyorum .Bana ilk anda sanki bir tavuk suyun altında koşuyor gibi geldiğinden bizimkilerin yanına doğru ilerleyip '' Suyun altında bir tavuk koşuyor '' diyorum. Onlar doğal olarak bir anlam veremiyor.ve gülmeye başlıyorlar . İnanmıyorsanız suyun altına bakın dediğimde bakıyorlar , fakat bir şey göremeyip benimle dalga geçiyorlar. Muhtemelen siz de inanmadınız . Bu yaratığın daha sonra suda balık kovalayan bir Karabatak olduğunu keşfediyorum. Denizden çıkınca St.Tropez 'e doğru yola devam ediyor ,
gelince bir otoparktan giriş bileti alıyor , fakat sahildeki bu otoparkta yarım saat park etmenin 14 Euro olduğunu farkedince içeri girmeden başka yer bakıyor ve Euro ödeyerek yol kenarı bir park yerine aracımızı bırakıyor ve St.Tropez'i keşfetmeye başlıyoruz. St. Tropez sahilinde dolaşırken sokak ressamlarıyla karşılaşıyor ve onları izliyoruz. Hava çok sıcak olduğundan önünde kuyruk olan bir dondurmacıya girip dondurma alıyoruz. Çevrede lüks arabalar , evler , restaurantlar , mağazalar dikkat çekse de doğrusu burası bana çok etkileyici gelmedi. Sanırım beklentim daha yüksekti . Sokaklarında biraz daha gezdikten sonra St. Tropez 'den ayrılıyor , Şık yazlık evlerin ve güzel bir plajın bulunduğu St. Maxime 'ye geçiyoruz. Burada yüzüyor , Cannes 'e geçiyoruz. Cannes 'de sahil boyunca arabayla geziyor , öğlen sıcağında bir park yeri ve orijinal bir şey göremeyince geriye dönüp Monaco 'ya gitmeye karar veriyoruz. Monaco sonuçta başka bir ülke , Fransa ile belirgin bir sınırı olmasa da girişte bayağı trafik yoğunluğu yaşıyoruz. Merkeze yakın bir konumda bulunan kapalı otoparka aracımızı park ediyor , sahile doğru yokuştan aşağı yürüyerek iniyoruz. Monte Carlo 'dayız. Monte Carlo 'nun ağır ve zengin havası , ihtişamlı oteller , binalar , klüpler lüks spor arabalar ve yatlarla birleşince dikkat çekici. Sahile inip dolaşıyoruz ve karnımız çok acıktı . Bütün gün denizde olduğumuzdan plaj kıyafetiyleyiz. Bu ağır havalı , zengin görüntülü ülkede tuzlu tuzlu plaj kıyafetiyle dolaşmak bizi de biraz rahatsız etse de ne yapalım , Monte Carlo yarım gün kadar bizim bu fazla salaş halimize katlanacak. Sahilde Casino isimli marketin yanında önünde biraz kalabalık olan bir pizzacı görünce bizde oraya yöneliyoruz. Pizzaların görüntüsü güzel , sipariş verip yandaki marketten şarap alıyor , pizzalarla birlikte sahildeki bankta kendimize ziyafet çekiyoruz. Yanlız değiliz , çevredeki banklarda bizim gibi kendisine pizza ziyafeti çeken başka turistlerde var. Pizza güzelmiş, Yemek sonrası sahilde ilerleyerek partilerin verildiği bir kaç bar 'ın olduğu bölüme geliyoruz. Girişteki barda her yer bembeyaz ve herkes bembeyaz giyinmiş , sanırım burada beyazlar partisi var. Kapıda uzun tahta bacak takmış gelenleri karşılayan kızlar var. Aslında normal bir kıyafet giymiş olsak ben '' burada ne oluyor '' deyip içeri girip bakmaya çalışabilirdim ama bu kıyafetle fazla yaklaşmadım. Sahilde konser alanına gelip bir rock grubunun konserini izliyor , sonra biraz resim çekiyor , sahilde bir halk kahvesi görünümlü cafede oturup kahve içiyoruz. Bu cafe hem ucuz hemde ışıl ışıl Monte Carlo yat limanı manzarasına sahip . Çevrede lüks otolar dikkat çekiyor. Kahvemizi içtikten sonra yaklaşık 750 metre yürüyerek yokuş yukarı çıkacak gücümüzün kalmaması bizim için gecenin bir kabusa dönüşmesine neden oluyor. Otobüs durağına geliyor ve 1 saatten fazla diğer turistlerle birlikte bekliyoruz. Bu arada bir çok otobüs geçse de bizimki bir türlü gelmiyor. Sonra pazar günleri bizim otobüsün çalışmadığını öğrenince başka bir otobüsle gitmeyi deniyoruz. Bu otobüs sağolsun bize bütün Monte Carlo 'yu dolaştırıyor. Telefon haritasını kullanarak otoparka yakın olduğunu düşündüğümüz bir durakta insek de , bir sağa bir sola gidiyor ve otoparkı bulamıyoruz. Yarım saat sonra biraz da tesadüfen otoparkı bulup Nice 'e doğru yola çıkıyoruz. Çok yorgunuz . Saat gece 01:00 gibi geldiğimiz Nice 'de bu sefer oteli bulamıyoruz. Daha doğrusu araç olmasa çok rahat gideceğiz fakat telefon haritasıyla bile bulmakta zorlanıyor yine de mutlu son olarak bir süre sonra buluyoruz. Aracı sabah teslim edip Sabah İtalya 'nın Cenova şehrine geçeceğiz. Ne olur ne olmaz deyip tren istasyonunun yanındaki katlı otoparka 8 saatliğine 24 Euro ödeyerek park ediyor ve otele gidip uyuyoruz.
Bu gün o kadar çok yer gezeceğiz ki günü nasıl bitireceğimizi oldukça merak ediyorum. Aracımızı kiraladıktan sonra köşedeki enfes pasta börekler satan pastaneden bir şeyler alıyoruz.
Bu pastaneyi kalabalık gördüğümüz için tercih ettik .
Sunum güzel , yiyecekler lezzetli .
Sabah önce St. Tropez tarafına gideceğiz. Yol üzerinde Grimaud 'da durup denize giriyoruz. Burada aynı zamanda Gökçeada 'daki Yıldız Koyu gibi Sualtı Milli Parkı bulunuyor.
Suyun altını görmek için ben şnorkelle dalıyorum. Bir de ne göreyim . Suyun altında ilk görüşte tanımlayamadığım bir yaratık gerçekten koşuyor. Suyun yüzeyine çıkıp sonra tekrar dalıyorum ve yine aynı manzaranın devamını görüyorum .Bana ilk anda sanki bir tavuk suyun altında koşuyor gibi geldiğinden bizimkilerin yanına doğru ilerleyip '' Suyun altında bir tavuk koşuyor '' diyorum. Onlar doğal olarak bir anlam veremiyor.ve gülmeye başlıyorlar . İnanmıyorsanız suyun altına bakın dediğimde bakıyorlar , fakat bir şey göremeyip benimle dalga geçiyorlar. Muhtemelen siz de inanmadınız . Bu yaratığın daha sonra suda balık kovalayan bir Karabatak olduğunu keşfediyorum. Denizden çıkınca St.Tropez 'e doğru yola devam ediyor ,
gelince bir otoparktan giriş bileti alıyor , fakat sahildeki bu otoparkta yarım saat park etmenin 14 Euro olduğunu farkedince içeri girmeden başka yer bakıyor ve Euro ödeyerek yol kenarı bir park yerine aracımızı bırakıyor ve St.Tropez'i keşfetmeye başlıyoruz. St. Tropez sahilinde dolaşırken sokak ressamlarıyla karşılaşıyor ve onları izliyoruz. Hava çok sıcak olduğundan önünde kuyruk olan bir dondurmacıya girip dondurma alıyoruz. Çevrede lüks arabalar , evler , restaurantlar , mağazalar dikkat çekse de doğrusu burası bana çok etkileyici gelmedi. Sanırım beklentim daha yüksekti . Sokaklarında biraz daha gezdikten sonra St. Tropez 'den ayrılıyor , Şık yazlık evlerin ve güzel bir plajın bulunduğu St. Maxime 'ye geçiyoruz. Burada yüzüyor , Cannes 'e geçiyoruz. Cannes 'de sahil boyunca arabayla geziyor , öğlen sıcağında bir park yeri ve orijinal bir şey göremeyince geriye dönüp Monaco 'ya gitmeye karar veriyoruz. Monaco sonuçta başka bir ülke , Fransa ile belirgin bir sınırı olmasa da girişte bayağı trafik yoğunluğu yaşıyoruz. Merkeze yakın bir konumda bulunan kapalı otoparka aracımızı park ediyor , sahile doğru yokuştan aşağı yürüyerek iniyoruz. Monte Carlo 'dayız. Monte Carlo 'nun ağır ve zengin havası , ihtişamlı oteller , binalar , klüpler lüks spor arabalar ve yatlarla birleşince dikkat çekici. Sahile inip dolaşıyoruz ve karnımız çok acıktı . Bütün gün denizde olduğumuzdan plaj kıyafetiyleyiz. Bu ağır havalı , zengin görüntülü ülkede tuzlu tuzlu plaj kıyafetiyle dolaşmak bizi de biraz rahatsız etse de ne yapalım , Monte Carlo yarım gün kadar bizim bu fazla salaş halimize katlanacak. Sahilde Casino isimli marketin yanında önünde biraz kalabalık olan bir pizzacı görünce bizde oraya yöneliyoruz. Pizzaların görüntüsü güzel , sipariş verip yandaki marketten şarap alıyor , pizzalarla birlikte sahildeki bankta kendimize ziyafet çekiyoruz. Yanlız değiliz , çevredeki banklarda bizim gibi kendisine pizza ziyafeti çeken başka turistlerde var. Pizza güzelmiş, Yemek sonrası sahilde ilerleyerek partilerin verildiği bir kaç bar 'ın olduğu bölüme geliyoruz. Girişteki barda her yer bembeyaz ve herkes bembeyaz giyinmiş , sanırım burada beyazlar partisi var. Kapıda uzun tahta bacak takmış gelenleri karşılayan kızlar var. Aslında normal bir kıyafet giymiş olsak ben '' burada ne oluyor '' deyip içeri girip bakmaya çalışabilirdim ama bu kıyafetle fazla yaklaşmadım. Sahilde konser alanına gelip bir rock grubunun konserini izliyor , sonra biraz resim çekiyor , sahilde bir halk kahvesi görünümlü cafede oturup kahve içiyoruz. Bu cafe hem ucuz hemde ışıl ışıl Monte Carlo yat limanı manzarasına sahip . Çevrede lüks otolar dikkat çekiyor. Kahvemizi içtikten sonra yaklaşık 750 metre yürüyerek yokuş yukarı çıkacak gücümüzün kalmaması bizim için gecenin bir kabusa dönüşmesine neden oluyor. Otobüs durağına geliyor ve 1 saatten fazla diğer turistlerle birlikte bekliyoruz. Bu arada bir çok otobüs geçse de bizimki bir türlü gelmiyor. Sonra pazar günleri bizim otobüsün çalışmadığını öğrenince başka bir otobüsle gitmeyi deniyoruz. Bu otobüs sağolsun bize bütün Monte Carlo 'yu dolaştırıyor. Telefon haritasını kullanarak otoparka yakın olduğunu düşündüğümüz bir durakta insek de , bir sağa bir sola gidiyor ve otoparkı bulamıyoruz. Yarım saat sonra biraz da tesadüfen otoparkı bulup Nice 'e doğru yola çıkıyoruz. Çok yorgunuz . Saat gece 01:00 gibi geldiğimiz Nice 'de bu sefer oteli bulamıyoruz. Daha doğrusu araç olmasa çok rahat gideceğiz fakat telefon haritasıyla bile bulmakta zorlanıyor yine de mutlu son olarak bir süre sonra buluyoruz. Aracı sabah teslim edip Sabah İtalya 'nın Cenova şehrine geçeceğiz. Ne olur ne olmaz deyip tren istasyonunun yanındaki katlı otoparka 8 saatliğine 24 Euro ödeyerek park ediyor ve otele gidip uyuyoruz.
Fransa'nın Nice Şehrinden Trenle İtalya'nın Cenova Şehrine Geçeceğiz
Nice 'deki otelimizde sabah kahvaltı ettikten sonra eşyalarımızı alıp yürüyerek yakındaki tren istasyonuna gidiyoruz.
Kaldığımız otel tren istasyonuna ve metro durağının her ikisine de çok yakın olduğundan şehirde gezerken de çok rahat ettik.Garda biraz bekledikten sonra trenimiz geliyor ve Cenova 'ya doğru yola çıkıyor , yol üzerinde çok güzel sahil kasabalarından geçiyor ,
küçük bir ülke olan Andora 'ya uğruyoruz.
Biz Andora 'da trenden inmeyerek yolculuğa devam ediyor ,İtalya tarafına geçiyoruz.
Yol üzerinde Alassio , Loano , müzik festivalleriyle ünlü San Remo ,Savona , Arenzano 'dan geçip Cenova şehrine ulaşıyoruz.
Nice 'den Cenova 'ya giderken yol üzerinde kalıp görmeye değer bir çok küçük kasaba bulunuyor.Tren'den inince kiraladığımız aracı teslim almak için hava alanına gitmemiz gerekiyor. İstasyondan çıkınca taksiler olsa da , biz otobüsle gitmek istiyor fakat nereden binip gideceğimizi bir türlü anlayamıyoruz.
İtalyanlar bizim gibi sıcak kanlı olduğundan bir kaç tanesine soruyor , en iyi bildiğine inandığımızın tavsiyesini dinleyip yolun karşısındaki otobüs durağına geçiyoruz. Hava inanılmaz sıcak ve durakta gölgelik olmadığından yakındaki cafe'nin gölgesine sığınıp , bir otobüs görünce durağa yöneliyoruz. Bir süre bekledikten sonra hava alanı otobüsü geliyor. Şoför 'e ne kadar ödememiz gerektiğini sorduğumuzda bu servisin Cenova Belediyesinin ücretsiz bir hizmeti olduğunu öğreniyoruz. Otobüsün şöförü Türkçe konuşmamızdan dolayı Türk olduğumuzu anlıyor ve bize '' merhaba ''gibi bildiği Türkçe kelimelerin hepsini sayıyor. Sanırım Avrupa 'da Türklere en yakın ve en çok seven halk İtalyan 'lar. Bunu hissettiren örneklerle çok sayıda karşılaştık ve bu tatilimizde de karşılaşacağız. Cenova 'nın küçük hava alanında aracımızı kiralayacağımız Sicily by car firmasının ofisini kolayca bulup aracımızı teslim alıyoruz. Araç kiralarken önemli bir nokta şu , internette fiyat karşılaştırması yapan siteler üzerinden kiralama yaptıysanız , full kasko ile kiralasanız dahi size sigorta yapmak ister misiniz ? diye soruyorlar . Nedeni ise firmanın kendisinden kiralamadığınızda bir hasar durumunda sigortanız olsa dahi önce sizin ödeyip , sonrasında sigorta şirketinden talep etmeniz bekleniyor. Trafik cezası yerseniz de ödemeyi yapmak için rent a car firması size yardımcı olamıyor . Aracı biraz daha maliyetli olsa da direkt olarak rent a car firmasından kiralamak bu tür durumların riskine karşı daha mantıklı görünüyor. Cenova 'da teslim alıp 8 gün sonra Milano 'da teslim edeceğimiz aracımız için full kasko dahil 1.100 TL civarında kiralama ücreti ödüyoruz. Şehre doğru ilerliyor ve otelimizi bulup yerleşiyoruz.
Otele eşyalarımızı bırakıp Genova 'yı keşfetmeye başlıyor , yakındaki değişik yiyecek ürünlerinin satıldığı Mercato Orientale Pazarını geziyor
,sonrasında büyük bir caddeye çıkıyoruz. Bu şehirde de İtalya 'nın bir çok yerinde olduğu gibi tarih içinde modern çağı yaşıyorsunuz. Kaldırımlarda ki estetik yer döşemeleri çok güzel. şehrin sokaklarında gezmek eğlenceli . Karnımız acıkmaya başladığından bir ayaküstü pizzacıya girip dilim pizza yiyoruz. Pizza gerçekten güzeldi . Bu yol üstünde herhangi bir yerde karşınıza çıkabilecek pizzacıların pizzası bana göre bir çok restorandakinden daha lezzetli . Tarihi bölgeyi bir süre daha gezdikten sonra karnımızı doyurmak için bir dilim pizzanın yeterli olmadığının farkına varıp büyük bir meydanda oturuyor , etrafı izlerken , yemek siparişi veriyoruz. Bu meydanda ilginç gösteriler de yapılıyor . Oriental müzik aletleriyle şarkılar söyleyerek sokakları dolaşan bir grup meydan gelince çevredeki insanlar da onların peşine takılıp birlikte dans ediyorlar . Biz de onların peşine takılıp dans etmeyi düşünsek de o kadar yorgunuz ki ayağa kalkacak hal bulamıyoruz. Yemeğimizi yerken etrafı seyredip sonra büyük bir meydandan geçerek otelimize gidip uyuyoruz.
Kaldığımız otel tren istasyonuna ve metro durağının her ikisine de çok yakın olduğundan şehirde gezerken de çok rahat ettik.Garda biraz bekledikten sonra trenimiz geliyor ve Cenova 'ya doğru yola çıkıyor , yol üzerinde çok güzel sahil kasabalarından geçiyor ,
küçük bir ülke olan Andora 'ya uğruyoruz.
Biz Andora 'da trenden inmeyerek yolculuğa devam ediyor ,İtalya tarafına geçiyoruz.
Yol üzerinde Alassio , Loano , müzik festivalleriyle ünlü San Remo ,Savona , Arenzano 'dan geçip Cenova şehrine ulaşıyoruz.
Nice 'den Cenova 'ya giderken yol üzerinde kalıp görmeye değer bir çok küçük kasaba bulunuyor.Tren'den inince kiraladığımız aracı teslim almak için hava alanına gitmemiz gerekiyor. İstasyondan çıkınca taksiler olsa da , biz otobüsle gitmek istiyor fakat nereden binip gideceğimizi bir türlü anlayamıyoruz.
İtalyanlar bizim gibi sıcak kanlı olduğundan bir kaç tanesine soruyor , en iyi bildiğine inandığımızın tavsiyesini dinleyip yolun karşısındaki otobüs durağına geçiyoruz. Hava inanılmaz sıcak ve durakta gölgelik olmadığından yakındaki cafe'nin gölgesine sığınıp , bir otobüs görünce durağa yöneliyoruz. Bir süre bekledikten sonra hava alanı otobüsü geliyor. Şoför 'e ne kadar ödememiz gerektiğini sorduğumuzda bu servisin Cenova Belediyesinin ücretsiz bir hizmeti olduğunu öğreniyoruz. Otobüsün şöförü Türkçe konuşmamızdan dolayı Türk olduğumuzu anlıyor ve bize '' merhaba ''gibi bildiği Türkçe kelimelerin hepsini sayıyor. Sanırım Avrupa 'da Türklere en yakın ve en çok seven halk İtalyan 'lar. Bunu hissettiren örneklerle çok sayıda karşılaştık ve bu tatilimizde de karşılaşacağız. Cenova 'nın küçük hava alanında aracımızı kiralayacağımız Sicily by car firmasının ofisini kolayca bulup aracımızı teslim alıyoruz. Araç kiralarken önemli bir nokta şu , internette fiyat karşılaştırması yapan siteler üzerinden kiralama yaptıysanız , full kasko ile kiralasanız dahi size sigorta yapmak ister misiniz ? diye soruyorlar . Nedeni ise firmanın kendisinden kiralamadığınızda bir hasar durumunda sigortanız olsa dahi önce sizin ödeyip , sonrasında sigorta şirketinden talep etmeniz bekleniyor. Trafik cezası yerseniz de ödemeyi yapmak için rent a car firması size yardımcı olamıyor . Aracı biraz daha maliyetli olsa da direkt olarak rent a car firmasından kiralamak bu tür durumların riskine karşı daha mantıklı görünüyor. Cenova 'da teslim alıp 8 gün sonra Milano 'da teslim edeceğimiz aracımız için full kasko dahil 1.100 TL civarında kiralama ücreti ödüyoruz. Şehre doğru ilerliyor ve otelimizi bulup yerleşiyoruz.
Otele eşyalarımızı bırakıp Genova 'yı keşfetmeye başlıyor , yakındaki değişik yiyecek ürünlerinin satıldığı Mercato Orientale Pazarını geziyor
,sonrasında büyük bir caddeye çıkıyoruz. Bu şehirde de İtalya 'nın bir çok yerinde olduğu gibi tarih içinde modern çağı yaşıyorsunuz. Kaldırımlarda ki estetik yer döşemeleri çok güzel. şehrin sokaklarında gezmek eğlenceli . Karnımız acıkmaya başladığından bir ayaküstü pizzacıya girip dilim pizza yiyoruz. Pizza gerçekten güzeldi . Bu yol üstünde herhangi bir yerde karşınıza çıkabilecek pizzacıların pizzası bana göre bir çok restorandakinden daha lezzetli . Tarihi bölgeyi bir süre daha gezdikten sonra karnımızı doyurmak için bir dilim pizzanın yeterli olmadığının farkına varıp büyük bir meydanda oturuyor , etrafı izlerken , yemek siparişi veriyoruz. Bu meydanda ilginç gösteriler de yapılıyor . Oriental müzik aletleriyle şarkılar söyleyerek sokakları dolaşan bir grup meydan gelince çevredeki insanlar da onların peşine takılıp birlikte dans ediyorlar . Biz de onların peşine takılıp dans etmeyi düşünsek de o kadar yorgunuz ki ayağa kalkacak hal bulamıyoruz. Yemeğimizi yerken etrafı seyredip sonra büyük bir meydandan geçerek otelimize gidip uyuyoruz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)