Adrasanda Tekne Turuna Çıkıyoruz

Bugün uyanınca ilk olarak havanın açık olup olmadığına bakıyoruz.
Havanın açık olduğunu görünce içimiz tekne turuna çıkabileceğimiz için rahatlıyor .
Sahilde yürüyüşe çıktığımızda günlük tur teknelerinin hazırlık yaptığını görüyor ve bir tekneyle kişi başı 45 TL gibi yüksek bir fiyata öğle yemeği dahil anlaşıyor , kahvaltı sonrası tekneye geliyoruz.
Teknede bugün biz ve diğer aile dahil 10 kişi var yok . Bu yüzden özel teknemiz gibi hareket edebiliyoruz . Kaptan Olympos tarafı rüzgarlı olacağından Suluada tarafına gitmemizi öneriyor .
Teknedeki diğer aile sıkı balıkçı görünüyor . Hemen tavuktan hazırladıkları yemleri kesip
oltalarının başına geçiyorlar .
Sahilden uzaklaşırken muhteşem Adrasan manzaraları izliyoruz .
Biraz sonra ilk palamut oltaya geliyor .
Uzaktan pek bir fikir vermeyen Suluadaya yaklaşınca
denizin yeşil mavi tonlarının dansıyla karşılaşıyor ,
kendimizi ılık sulara bırakıyoruz.


Hava çok sıcak olmasada su oldukça sıcak . Denizden çıkınca acıkıyor ve yemeğin hazırlanmasını bekliyoruz .
Kaptan bu gün için eşine etli ve körinin kokusuna benzeyen bir kokuya sahip özel bir otla pişirilmiş çok lezzetli bir dolma hazırlatmış .
Menüde ayrıca çiftlik çipurası olsada bir sürpriz olarak balıkçı arkadaşların tuttuğu palamutu da ''Teknede tutulan balık teknede yenir '' diyerek pişirip en güzel yerini bize veriyorlar .
Teknede tuttukları balığı bizimle paylaşan Bursalı aileye buradan tekrar teşekkür ediyoruz . Yemek sonrası adanın arka tarafına hareket ediyor ,
cennet gibi bir koyla karşılaşıyor ,
burada yüzüyor ,şnorkelle dalıp balık sürülerini izliyor ıssız sahiline çıkıp dinleniyor ve hiç ayrılmak istemiyoruz . Suluadadaki bu koy bana göre Türkiyedeki en güzel koylardan birisi .


Dönüşte bizim balıkçılar iyice forma girip bir kaç palamutla birlikte
melanurda avlıyorlar .
Kaptan palamutla Lagos balığı yakalamayı teklif edince herkes ''evet'' diyor ve palamutu özel oltaya takıp beklemeye başlıyoruz. Bir süre sonra oltaya balık vurunca kaptan son yıllarda denizlerimizde görülmeye başlayan ve bir canavar gibi diğer balıkları yok eden balon balığı olabileceğini söylüyor . Gerçektende balon balığının bizim palamutu parçaladığını görüyoruz .
Kaptan bir kaç balıkla daha denersek Lagos yakalama şansımız olabileceğini söylesede biz yolda çay içerek dönmeyi tercih ediyoruz .
Artık sonbahar olduğundan Adrasana döndüğümüzde hava kararmaya başlıyor ,
ay kendini gösteriyor .
Bu gün beklediğimizden daha eğlenceli geçti kaptana ve tekne komşularımıza veda edip otelimize dönüyoruz .

Bugün Adrasan 'dan Antalyaya Geçiyoruz

Sabah kaldığımız tesiste kahvaltımızı yaparken Adrasan Koyunun tropik plajları andıran bakir güzelliklerinden bahsediyoruz.
Trekking yapmaya gidenler önümüzden geçiyor .
Umarız bu cennet betonlaşmaya kurban edilmez . Kahvaltı sonrası son bir kez denize bakıp gözümüz arkada kalarak ayrılıyoruz .
Yol üzerinde her yer nar ağacı kaynıyor .
Bir teyzeye '' neler satıyorsunuz '' deyince sattıkları çeşit çeşit üründen bahsedip tezgahının resmini çekebileceğimizi söylüyor .
Aslında biz dün teknede kaptanın yaptığı köri kokulu yerel otu arıyorduk , fakat bulamadık . Adrasan Antalyaya 110 km. uzaklıkta bulunuyor . Yol üzerinde Tekirova civarında plajlara bakıyoruz . Sezon sonu olduğundan çok az insana rastlıyoruz ,
daha önceki gelişlerimizde uğradığımız bizim için meşhur olmuş Beldibindeki balıkçı barınağına geliyor , 1,5 kiloluk Lagos balığı için 75 TL 'yi gözden çıkarıyoruz .
Antalyaya gelince arkadaşlarımızla buluşuyoruz . Bizi kepez yolunda ,
ata binilen ,güzel bir havuzu , olağanüstü bir bahçesi ,cafe ,restoranları olan Antalyaya 20 dakika mesafedeki Orfe isimli çiftliğe götürüyorlar .
Burada ata binenleri seyrediyor ,
bahçelerde dolaşıyor,
cafede bir şeyler içiyoruz .
Buradaki bahçe çok büyük ve kelimelerle anlatılması zor denilecek derecede güzel.
Sonrasında şehre geri dönüyoruz .
Karnımız acıktığından Lagostan başka bir şey düşünmüyoruz . Lagosu patates ve soğanla fırında pişiriyoruz . Bu balık çok lezzetli ,
arkadaşımız palamutu domates sosuyla buzdolabında bekleterek farklı bir balık hazırlamış, tadını beğeniyoruz .
Bu güzel ziyafet sonrası
havaalanına geçiyor ,
yine gelmeye söz vererek Antalyadan ayrılıyoruz .

Antakya Yemeklerini Keşfe Çıkıyoruz

Antakyaya ulaştığımızda güzel bir hava bize hoşgeldin diyordu .
Bu tatilimizde Hatayda kaldığımız günler boyunca yalnızca burada yaşayan insanların yemek yediği yerlere gideceğiz . Bu sıcakta yapılacak en güzel şeyin denizde yüzmek olduğunu düşünerek Antakyadan 30 km. uzaklıktaki Çevliğe doğru yola çıktık . Yol üzerindeki benim şehirdeki favori ilçem Samandağının pazarını görünce uğradık .
Pazarın bir köşesinde ise köylüler tarladan yeni toplanmış sebzeler satıyordu .
Acı biberi ile de ünlü olan Samandağının en çok neyinden hoşlandığımı sorarsanız eski evleri ve medeni insanları beni çok etkiliyor .
Bir gün Hatay'a giderseniz uğrayın , farkı farkedeceksiniz .Ayrıca Samandağının sahilinde bulunan Deniz kasabasında da taze balık yemeyi ihmal etmeyin . Çevliğe geldiğimizde kendimizi denize attık ,
akşamüstü sahilde güneşin batışını seyrettik .
Çok yorulmuş ve acıkmıştık . Akşam yemeğinde bir mangal ziyafetine davet edildik . Mangaldaki etlerin hazırlanışı ve pişirilmesi sanki bir şov gibiydi , yerel etten yapılan bu şiş kebaplar kekik kokulu ve biraz kuyruk yağıda eklenince çok lezzetli oluyor .
Yanında patlıcan , domates , soğan , kuşbaşı etle yapılan Fırında Patlıcan Kebabı ,
tatlı olarak ise şehirde satılan özel künefe peyniri ,
irmik ve şekerden yapılan Peynirli İrmik Helvası vardı .
Ertesi gün şehirde dolaştık .
Balık pazarına uğradık . Balık pazarında çok çeşit vardı .
Akya , Karabalık , Nehir ve Deniz Yılan balığı , Kaya Balığı yerel balıkların bazılarıydı .
Balık pazarından çıkınca yakınındaki uzun Uzun Çarşıya geçiyor , susayınca Meyan Şerbeti içiyoruz . Meyan şerbetini içerken su içiyormuşsunuz gibi geliyor , bardağı bitirince ağızda hafif tatlı bir tat kalıyor . Ben beğendim .
Şerbeti içince karnımızın acıktığını farketmeye başlıyor ve çarşı içindeki bir fırına (kebapçıya) gidiyoruz . Burada satır kıyması, tuz , karabiber , maydanoz ,sarımsaktan hazırlanan büyük köftenin yanmaz kağıt üzerinde fırına verilmesiyle yapılan Kağıt Kebabı yiyoruz . Öyle bir lezzetki kağıt kebabı yemek için bile Antakyaya gelinebilir .
Antakyanın Uzun Çarşısı oldukça büyük bir çarşı , labirent gibi sokaklarında kayboluyoruz .
, bu çarşı çok büyük olduğundan aradığınız herşeyi bulabilirsiniz .
Kalay yapan ustanın önce ne yaptığını anlamaya çalışıyor ve kendisiyle konuşunca öğreniyoruz ,
battaniye dokuyan teyzeyle konuşuyoruz ,
Baharatçılara uğrayıp alışveriş yapıyoruz .
Etrafta karnımızın acıkmasına yol açacak bir çok yiyecek görülsede
yeni yemek yediğimizden izlemekle yetiniyoruz .
Sıcak havada su muhallebisi , kırılmış buz ve gül esansı ile hazırlanan çevre şehirlerde dahil olmak üzere popüler bir serinletici tatlı olan Bicibici 'yı denemek istiyoruz .
Tatlıcı su muhallebisini kesip küçük parçalara ayırıyor ,
üzerine buz ve gül esansı koyarak servis yapıyor .
Serinleticiydi , tadı ise bana biraz uzaktı .Bu gün şehirde çok dolaştık ve yorulduk .
Biraz dinleniyoruz . Akşam Güzelburç 'a yemeğe gidiyoruz . Güzelburç , Harbiye , Kuzeytepe , Hidro ,Deniz Kasabası gibi Antakyada şehir merkezine yakın , birarada restoranlar olan şehirde popularitesi artan bir yer . Biz bu tatilimizde Hidro dışındaki heryerde yemek yedik , Hidro Harbiyeye çok yakın fakat vaktimiz yetmediğinden bu tatilimizde uğrayamadık .Samandağının Deniz kasabasındaki balık restoranlarına gidemedik . Her birinin havası birbirinden farklı , fakat hepsi özenli ve lezzetli yemek yapan restoranlar . Bir restorana giriyor ve yer bulmak için biraz bekliyoruz .
Hataylılar gezmeyi seven neşeli insanlar , burada pek turist görünmüyor .
Biraz izleyince misafirleriyle ,aileleriyle , arkadaşlarıyla gelen insanlar , kızlı erkekli öğrenci , arkadaş gurupları , sevgililer gibi portreler gözümüze çarpıyor .Ortada ise büyükçe bir havuz etrafı serinletiyor .Servis hızlı ,ortamda bir hareket ve neşe göze çarpıyor . Açıkçası bu yerel ortam hoşuma gitti . Yemek öncesi Humus ,
Ali Nazik Kebabı ,
Abuganuş ,
yoğurtlu başka bir lezzetli meze ,
biberli ekmek siparişi veriyoruz .
Yanında yeşilliklerle kızarmış domates , biberi sormadan getiriyorlar .
Başka ne yiyelim diye düşünürken bu kadar yeter , yarın devam ederiz diyoruz . Ertesi gün biraz geç kalkıyoruz. Kahvaltı için çarşıya Humus yemeğe gidiyor fakat fotoğraf makinemizi yanımıza almadığımızdan görüntülüyemiyoruz . Humusla kahvaltıyı ben beğeniyorum . Yalnız yarım porsiyondan fazla yerseniz öğleyin acıkmıyor ve Antakyanın lezzetli yemeklerinden bir öğün uzak kalabiliyorsunuz . Kahvaltı sonrası Kurtuluş Caddesini geziyoruz . Önce televizyonda bir çok yemek programınca keşfedilmiş Sveyka restoran karşımıza çıkıyor .
Burası tarihi bir binada mezeleriyle de ünlü bir yer. '' Bir şey yiyip içmeyeceğiz , yalnızca fotoğraf çekeceğiz '' diyoruz , büyük bir kibarlıkla '' Buyrun '' diyorlar . Antakyanın bu medeni hali çok hoşuma gidiyor . Bu şehir sanki bir film seti ve filmin konusu insanların size karşı misafirperverliği , yardım etmesi , gülümsemesi üzerine kurulmuş ,
kimi görseniz ve konuşsanız size ilgi gösteriyor fakat işyeri sahipleri alışverişe zorlamıyor . Neşeli insanlarla dolu rahat bir ortam . Sveyka restorandan ayrılıp Kurtuluş caddesinde dolaşıyoruz . Karnımız acıkınca çarşıya inip tepsi kebabı yiyoruz . Kebabın yanında litrelik sürahilerle çok güzel bir ayran getiriyorlar , biterse yine getiriyorlar ve ücretsiz.
Sonra Kurtuluş caddesine geri dönüyoruz. Biraz ilerde Haytalı adı verilen serinletici tatlısıyla meşhur Affan Kahvesi dikkatimizi çekiyor ve hemen içeri giriyoruz .
Daha önce geldiğimizde adını duymuş fakat gelememiştik . Burası tarihi bir binada , tertemiz , sıradan görünümlü ama çok özel bir yer .Bana göre özel olmasının çok güzel Haytalı yapması dışındaki en önemli nedeni mahallenin kahvesi gibi doğal bir ortamı olması .
Gençler genelde arka taraftaki bahçeyi tercih ediyor .
''Haytalı'' isimli tatlı muhallebi , gül suyu ve dondurma ile yapılıyor . Bicibici ve Haytalı benzer görünen fakat farklı tatlılar . Orijinal bir kap ve kaşıkla servis yapıyorlar .
Henüz başka bir yerde Haytalı yemedim. Fakat bu tatlıyı tek kelime ile anlatmam gerekirse ''Mükemmel'' diyebilirim .Öyleki ertesi gün bu tatlıyı yemek için bir vakit ayırıp tekrar Affan kahvesine gittik . Akşam şehir merkezine 6 km. uzaklıktaki Harbiyeye yemeğe gidiyoruz. Burası şelalelerin aktığı ,şehre göre daha serin ,şehre yüksekten bakan bir tepe üzerinde kurulu . Bir çok restoran bulunuyor ,bazı restoranlarda isterseniz sıcak havalarda su içindeki masalarda ayaklarınızı suya sokup yemek yiyebilirsiniz . Restoranda oturuyor ve yemek şölenini izlemeye başlıyoruz . Önce , Kekik Salatası , Tereyağlı Humus ve Ali Nazik Kebabı ,
sonrasında Çiğ Köfte , Saç oruğu yiyoruz. Bir arkadaşımız Ali Nazik kebabını öyle beğeniyorki kendisine bir porsiyon daha söylüyor .Çiğ köfteyi burada üzerine kıyma dökerek servis yapıyorlar ,
Saç Oruğu için ise ben bir şey söylemiyorum aşağıdaki resim herşeyi anlatıyor sanırım .
Ertesi gün yine Kurtuluş Caddesinde isle resim yapılan bir atölyeye uğruyoruz .
Antakya çinili bir resme bakıp neden yarım olduğunu merak ediyor , şehirdeki ünlü Antakya Çini müzesindeki şu anki orijinaline uygun olarak yapıldığını öğreniyoruz ,
nasıl yapıldığını izliyoruz . Sabah geç kahvaltı ettiğimizden pek acıkmıyor , Çarşı içine inip Künefe yiyoruz. Biz künefenin kömür ateşinde pişmişini tercih ediyoruz .Şehirde dolaştıktan sonra canımız dondurma isteyince bir dondurmacıya gidiyoruz .Burası Antakyanın Bağdat Caddesi gibi bir yer . Daha sonra Büyük Antakya Parkında bir cafede oturup dinlenirken çevreyi izliyoruz .

Akşam yemek için Kuzeytepeye gidiyoruz . Burada da yüksek sayıda insana hizmet verebilecek büyük restoranlar bulunuyor .
Antakya halkı dışarıda yemek kültürüne sahip olduğundan restoranların hepsi kalabalık görünüyor . Antakyadaki son gecemizde ben finali Kağıt kebabı ile yapıyorum .
Antakyada bulunduğumuz süre içinde yemek fiyatlarının ucuzluğu karşısında hep şaşırıyoruz . Bu kadar güzel yemekler İstanbul ile karşılaştırıldığında neredeyse bedava denilecek bir fiyatla sunuluyor ,servis kalitesinin yüksekliği de dikkat çekiyor . Yarın Gaziantepteyiz .

Antakya 'da Bir Hafta Sonunda Neler Yapılabilir Sorusunun Cevabını Öğrenmek İçin Buraya Tıklayınız