Antalya Adrasan 'a Tatile Gidiyoruz

Adrasan 'ın yanısıra Olympos , Phaselis , Çıralı ,Finike , Demre ,Kekova, Kale ve Kaş 'a da uğrayacağımız 5 günlük tatilimize başlarken uçakta ne gün nereye gidelim 'i konuşuyoruz .
İlk gün bir arkadaşımızda kalacağız . Uçaktan inince bizi karşılıyor ve eve gidiyor , eşyalarımızı bırakıp sabah yürüyüşüne çıktığımızda tatilimizin başladığını farkediyoruz.
Antalya Lara 'da, falezlerin üzerindeki kilometrelerce uzunluktaki uzun yürüyüş yolunda yapılan yürüyüşler insanı dinlendiriyor .
Kahvaltı sonrası şehrin meşhur büyük cumartesi pazarına gidiyor ve akşam yemeği için balık bakıyor ,
kilosu 30 TL 'den 3 kiloluk bir Akya Balığı ,
Yöresel çok çeşidi bulunan bir peynirciden peynir alıyoruz .
Alışveriş sonrası Kaleiçinden Konyaaltı tarafına doğru devam edilince gelinen sahildeki parka giriyor ve bir yorgunluk kahvesi içiyoruz.Kahve vişne likörü ve lokum eşliğinde güzel bir şekilde sunuluyor .
Bu park önceki gelişlerimizde dikkatimizi çekmemişti .Civarda bir kaç tane son derece şık restoran bulunuyor .
Buraya bir gün yemek yemeye de gelmeliyiz diyor , oradan ayrılıp eve dönüyoruz . Akşam yemeği için aldığımız 3 kiloluk Akya 'yı fırında pişiriyoruz . Akya tatsız veya çok lezzetli bir balık değil , bu yüzden güzel soslanır ve pişirilirse çok lezzetli olduğu ,
uygun bir sosla yapılamazsa pek lezzetli olmadığı şeklinde bir yorum yapabilirsiniz . Akşam sahil yürüyüş yapıp,
ertesi gün erkenden Adrasan 'a doğru yola çıkacağımız için eve gidip uyuyoruz.

Antalya 'dan Adrasan 'a Yola Çıkıyoruz.

Sabah kahvaltı sonrası Kaş yönünde Antalya'ya 110 kilometre uzaklıktaki Adrasan 'a doğru yola çıkıyoruz.
Hava ılık fakat yağmurlu . Yol üzerinde derelerin arasında küçük şelalelerin aktığı güzel bir piknik yerine uğruyor , yağış olduğundan etrafı seyredip yola devam ediyoruz.
Bir süre sonra Adrasan 'ı ilk gördüğümüzde cennet kelimesinin burasını tanımlamak için yetersiz kalabileceğini düşünüyor , doğal güzellikler açısından nasıl bir yere geldiğimizi algılamakta zorlanıyoruz .
Yapılaşmanın olmadığı bir ortamda ördekler , kazlar ortalıkta geziniyor ,
Derenin üstündeki salaş iskelelerin üzerinde yemek yemek için masalar bulunuyor .
İlk şaşkınlığımızı attıktan sonra bir yerde oturup bir şeyler atıştırıyor ve sonrasında odaya gidip dinleniyoruz .Hava kararmaya yakın dışarı çıkıp yürüyüş yapıp çevreyi keşfediyor ,
bir bankta oturup eşsiz Adrasan koyunu izliyoruz. Yarın Kaş 'a doğru giderek bölgedeki inanılmaz güzellikteki başka koyları keşfedeceğiz .

Bu gün Adrasan 'dan Finike , Demre , Kekova ,Kale Ve Kaş 'a Gidiyoruz

Sabah erkenden kalkıp yürüyüşe çıkıyoruz . Issız Adrasan sahili ve eşsiz manzarası insanı dinlendiriyor .
Yürüyüş yapan insanların birbirini selamlaması ise medeniyet hakkında ipuçları veriyor .
Yürüyüş yaparken bu gün hava kapalı göründüğünden geze geze Kaş 'a kadar gitme kararı veriyoruz.
Yol üzerinde Kumluca 'da uçsuz bucaksız seraların yanından geçiyoruz . Daha sonra Finike 'de çiseleyen yağmur altında sahilde dolaşıyoruz.
Yol üzerinde çok güzel koylarla karşılaşıyor ,
Demreye gelince Noel Baba (Aziz Nicholas)'nın evi yanısıra
kaya mezarlarını uzaktan izleyip
sahil tarafına geliyoruz. Sahil çok güzel fakat sağanak yağmur altına arabadan çıkamıyoruz .
Bir süre sonra Kekova'ya geldiğimizde yağmur hızını iyice arttırıyor .Yağışa rağmen etrafta çok sayıda turist ve tur otobüsleri göze çarpıyor.
Biraz dolaştıktan sonra arabamızı bir yere park ederken önce parkçı sandığımız bir adam yanımıza yaklaşıyor. Camı açıp burada park parası olurmu diyecekken ''Abi Kekova tekne turuna gelirmisiniz '' demesi bize önce kamera şakası gibi geliyor . Etrafa baktığımızda ise sağanak yağış altında bile tekne turuna çıkanlar olduğunu görüyoruz .
Islanmamak için sahilde gördüğümüz bir restorana giriyoruz. Burası genelde turist gruplarına hizmet veriyor .
Yağmur hafiflemeyince sahildeki salaş cafede oturup kahvelerimizi yudumlarken bu havanın tadını çıkarıyoruz.
Burası bu havada böyleyse açık bir havada tadına doyum olmaz diyerek ayrılıyor , cennetin bir diğer adı olan Üçağız 'a geliyor ve Türkiyemizin şu ana kadar görmediğimiz yeni yerlerinin güzellikleri karşısında şaşkına dönüyoruz .
Burada önce sahile arabamızı parkediyor ,
çevreyi dolaşıyoruz.
Burası çok küçük bir yer olsa da güzellikleri çok büyük .
Sahilde dolaşırken Sabancı Pastanesinin minibüsüyle karşılaşıyor ve bu minibüs pastaneler başka yerlerde de rastlıyoruz .
Burada kısa ve uzun tur yapan teknelerde bulunuyor .
Karnımız da acıktığından hayran hayran etrafa bakarken yemek yiyecek bir restorana da bakıyor ,
denizin üstündeki bir restoranı tercih ediyoruz .
Balık tezgahındaki balıklara bakıp 2 kişilik bir Akya için 35 TL 'ye anlaşıyoruz .
Balığın yanında güzel bir salata ve 2 kadeh şarapla birlikte eşsiz manzaranında fiyata dahil olduğu bu ziyafete toplam 65 TL ödüyoruz.
Yemek sonrası daha önce gördüğümüz gezgin Sabancı pastanesinden tatlı yemeyi düşünsekte tatlıcıyı bıraktığımız yerde bulamıyor ,
Üçağız sokaklarında dolaştıktan sonra Kaş 'a doğru yola çıkıyoruz .
Kaş 'a yaklaşırken bizdeki ilk izlenimim dünyada böyle güzel yerler olabilir mi şeklinde oluyor .
Sahilde bir yere parkediyor , şık sokaklarında dolaşıyoruz .
Hava yağmurlu olsa da etraf oldukça kalabalık görünüyor .
Sağanak yağmur altında sahilde balık tutanların yanısıra
yüzenler de var .
Kaş ' a 2 km. mesafedeki Meis adası yüzerek gidilebilecek yakınlıkta görünüyor .
Eşsiz manzaraları izleyerek arabayla yarımadayı dolaşıyor ,
sağanak yağmur altında batan bir güneşe ilk defa şahit oluyoruz .
Bu gün öyle güzelliklerle karşılaştık ki kendimizi bir rüyada hissederek gecenin ilerlemiş bir saatinde sağanak yağmur altında Adrasan 'a geri dönüyoruz .

Olympos , Phaselis , Teleferik Ve Çıralıya Gideceğiz

Gece yağmur yağmış olsa da hava açık görünüyor . Bu gün önce Adrasan'a oldukça yakın mesafedeki Olympos ' a gideceğiz .
Kahvaltı sonrası yola çıkıyor ve Olympos 'a geldiğimizde meşhur Kadirin Ağaç Evleri bizi karşılıyor .
İçeri girip dolaşıyoruz .
Burasının ilginç bir havası var .Bir çok ülkeden gelmiş gezginler ve samimi ortamı göze çarpıyor .
Burada kaya tırmanışı , deniz Kanosu ,tekne Turu , dalış , Kanyon Turu gibi bir çok doğa aktiviteleride bulunuyor .
Böyle salaş yerler benim çok hoşuma gidiyor .Burası aslında kalınası bir yer ve bir gün burada tatil yapmalıyız dyerek ayrılıp bir kaç km. ilerideki Olympos Harabelerine ilerliyoruz .
Tarihi milattan önceye dayanan Olympos Antik şehrinin medeniyeti çok etkileyici .
İnsan burasını görünce sanki geçmişte bugünkünden daha medeni dönemlerin yaşandığı hissine kapılıyor ki bazı yerlerde yapılan kazılarda daha sonraki medeniyetlerin öncekinden daha geri olduğunu gösteren televizyonda bir belgesel izlemiştim.
Olypos harabelerinde dolaşırken burada yaşayan insanların çok şanslı olduğunu düşünüyoruz . Burası için cennetin diğer adı diyebilirim .
Dolaşırken tarihi su kanallarına ,
kaya mezarlarına ,
mozaikli yapıya rastlıyoruz ,
küçük ahşap köprülerden,
Liman Anıt mezarlarından geçiyor,
Ören Yerine geliyoruz .
Issız plajda doğa harikası bir manzara bizi karşılıyor .
Burada denize koşuyor ve yüzüyor ,
karnımız acıkınca kumsalın arkasındaki salaş restorana gidip yemek yiyor ,
doğanın güzelliğinin yarattığı şaşkınlığın içinde etrafa bakıyor ,
hava bozmaya başlayınca geri dönüyoruz .
Bu cenneti andıran köşede küçük pansiyonlarda var. Olympostan Phaselis 'e geçiyoruz .
Burası da tarihi açıdan bakıldığında bu yüzyılda bile dünyada bir çok yerden daha ileri bir medeniyetin izlerini taşıyor .
Okuduğum '' Türkiyede Görülmesi Gereken 99 Yer '' adlı kitapta da belirtildiği gibi o dönemlerde denizyoluyla ulaşım çok daha hızlı olduğundan karayoluyla ulaşıma göre çok daha fazla kullanılıyor ,
bölgede nüfusu 100.000 'lere yaklaşan şehirler ,gelşmiş medeniyetler bulunuyordu .
Burada çok sayıda rus , ingiliz ,alman turistle karşılaşıyoruz .
Sahile doğru ilerliyor ,
deniz kıyısında yürüyoruz.
Bu güzel plajda denize girmeyi çok istesekte yağmur başlayınca vazgeçiyor ,
biraz daha dolaştıktan sonra ayrılıyoruz.
Çamyuvanın merkezine gelince sahile iniyoruz . Yağmur hızını arttırdığından fazla dolaşamasakta etkileyici manzarayı seyrediyoruz.
Çamyuvadan ayrılıp
Tahtalıdaki Olympos Teleferiğe geliyoruz .
Deniz seviyesinden 726 metre yüksekte bulunan teleferik istasyonundan kuş bakışı geniş bir alan görülebiliyor .
Saat geç olduğundan zirveye çıkmıyor , cafede oturup bir şeyler içiyor ,
Çıralıya doğru yola çıkıyoruz. Çıralı sahiline gelince yeni bir cenneti keşfettiğimizin farkına varıyoruz.Burada çok sayıda pansiyon tabelası dikkat çekiyor .
Kumsalda ortasında şömine olan bir cafede birşeyler içiyoruz.
Dönüşte Yanartaştaki yanartaşa da uğramak istesekte hava kararmak üzere .
Bu karanlıkta oraya gitmeyi başka bir tatile bırakarak Adrasan 'a dönüyoruz . Yarın Adrasanda tekne turuna çıkacağız.